Doğal ekosistemler müdahale edilmediği sürece stabilitesi ve devamlılığı en güçlü olan sistemlerdir.
Tarımsal ekosistemler ise ancak insan müdahalesi ve desteğiyle verimliliğini ve sürekliliğini sağlayan sistemlerdir. Nüfus arttıkça, dünya üzerinde etkilenmeyen sistem kalmamıştır. Bir şekilde karayolları, demiryolları, sanayi tesisleri, tarımsal mücadeleler hemen bütün canlı sistemlerini doğrudan veya dolaylı olarak etkilemektedir.
Son yirmi yıldır tarım alanlarında belli başlı zararlar meydana gelmektedir. Bazen fare zararıyla başa çıkmak zor olmakta, sebep olarak yılanların azalması gösterilmektedir. Aslında doğada bütün canlılar gıda zinciriyle birbirine bağlıdır. Leyleğinden tutun da şahin ve baykuşuna kadar aynı yaşam ortamını paylaşan bütün canlılar birlikte azalır, birlikte çoğalır. Sistem içinde bağımsız bir şekilde birinin azalması, diğerinin çoğalması imkânsızdır.
Doğada temel üreticiler kendi besinini yapabilen otsu türlerdir. Otsu türlerin ürettiği karbonhidrat, protein ve yağlar ot yiyerek besinini temin eden otobur türler tarafından kullanılır. Otobur türler de etobur türlerin beslenme kaynağını oluşturur. Bu sıralamada otobur türler olarak domuz, fare, tavşan, geyik, karaca gibi türler, etobur türler olarak çakal, kurt, yılan gibi türler gösterilebilir. Deniz sistemlerinde de benzer gıda zincirleri bulunmaktadır.
Domuz Anadolu’nun hemen bütün bölgelerinde doğal ekosistemler içinde bulunan önemli otobur türlerden biridir. Otobur olarak bilinmekle birlikte solucan ve benzeri canlılarla da beslenebilmektedir. Kendi yaşam alanı içinde otsu türlerle beslenmekle, nüfusu arttıkça komşu sistemlerden de beslenme ihtiyaçlarını karşılamaktadır. Bu anlamda en çok tükettiği, tarımsal ekosistemlerde mısır, kavun, karpuz, buğday, nohut ve meyve türleridir.
Köylülerimizin en çok şikâyet ettikleri konuların başında mısır ve bostan ekili alanlarda domuz zararı gelmektedir. Eskiden orman içi tarlalarda meydana gelen zararlar, nerdeyse ovalara inmiştir. Domuz sürüleri ovanın ortasındaki tarlalarda dahi mısır ve bostana zarar verebilmektedir. Eskiden tüfeğini alan darı beklemeye giderdi. Özellikle ormana komşu tarlalarda mısır ve nohut tarlalarını beklemek gerekirdi. Yine bağlarda da zarar yapmasın diye domuz beklenirdi. Bazen künklerin başına deri geçirilir, çıkarılan sesten domuz kaçardı. O zamanlar domuz fazla değildi. Çakal ve kurt yeterince olduğu için domuz nüfusu fazla çoğalmazdı. Günümüzde çakal ve kurt kalmadığı için domuzu kontrol altında tutacak canlı kalmamıştır. Bu nedenle birçok bölgemizde sürek avı düzenlenmekte, ancak domuzu kontrol altına almak mümkün olmamaktadır. Çakal ve kurt gibi yırtıcıları tekrar sisteme kazandırmak zor görünmektedir. Bu nedenle domuzu ve meydana getirdiği zararları azaltmanın yollarını aramakta yarar vardır. Bu anlamda kritik sayıya düşürmeden nüfusunu azaltmanın en ideal yolu eskiden olduğu gibi, domuz başına belli bir ödülün konmasıdır. Bundan 40-50 yıl önce domuz kuyruğu getiren avcılara dolu fişek verilirdi. Benzer şekilde domuz başına bir bedel konarak en azından avcılar bu konuda özendirilebilir. İkinci önemli tedbir ise domuz etinin değerlendirilmesi belli bir ücretle avcılardan alınmasıdır. Turistik otellerde kullanımı veya ihracatı zararlarını azaltacağı gibi ekonomiye de destek sağlayacak potansiyeldedir.