Korona vakaları bütün dünyada olduğu gibi ülkemizde de yeniden önemli derecede artmaya devam ediyor. Artık sağımızda solumuzda, hısımda akrabada, eşte dostta korona olmuş haberleri duyuyoruz.

Zaten Sağlık Bakanlığının haftalık vaka sayıları da 200 binin üzerinde görünüyor. Bu demektir ki günlük vaka sayısı 30 bini görüyor.
Korona her ne kadar grip gibi kolay bulaşan bir hastalık olsa da korunma yolları elbette var. Öncelikli olarak bütün uzmanların belirttiği gibi yakalanmamak ve bulaştırmamak gerekiyor. Bu konuda sorumlu ve duyarlı davranmak hem insani hem vatani bir görevdir.
Hastalıklarla mücadelede tıbbi teşhis ve tedavi yöntemleri başarılı oluyor. Bir yandan da hastalık etmenleri farklı ırklarla canlı vücudunda varlıklarını sürdürüyorlar. İlaçlı tedavi yöntemleri, hastalık mikrop ve etmenlerini tamamen ortadan kaldırmıyor. Üstelik kullanılan her ilaç etken maddesine karşı ortaya çıkan yeni hastalık ırkları, farklı veya yüksek doz ilaç kullanımını zorunlu hale getiriyor. Dolayısıyla kimya sektörü sürekli kazanıyor.
Sentetik kimyasallar kesin çözüm olmayınca insanın korunma dışında bağışıklık sistemini güçlendirmekten başka çaresi kalmıyor. Çünkü korona herhangi bir hastalığın üzerine gelirse daha fazla zarar veriyor.
Evet, insan hastalıklarla birlikte yaşamak zorunda. Bunun için de bağışıklık sistemini güçlendirmesi, sağlıklı kalması gerekiyor.
Tamamlayıcı ve destekleyici tıbbi uygulamalar içinde takviye edici gıdalar ön sırada yer alıyor. Bunlar içinde de propolis tüm dünyada en yaygın olarak kullanılan ürün. Doğanın mucizesi olarak adlandırılıyor. Propolis arıların bitkilerin tomurcuklarından topladıkları ve enzim sistemleriyle olgunlaştırdıkları reçinemsi bir madde.
Bağışıklık sistemi güçlendirici olarak binlerce yıldır kullanılmaktadır. Korona salgını, dünya çapında propolis ürünlerine olan ilgiyi daha da artırdı. Koronanın enfeksiyon mekanizmasının bazı yönleri propolisin içerdiği bileşikler tarafından önlenebilecek durumda görünüyor.
Korona virüsünün konakçı hücrelere girişi, hücresel anjiyotensin dönüştürücü enzim 2 ve serin proteaz enzimi ile S Proteini ile karakterize edilmektedir. Bu mekanizma, koronavirüsün neden olduğu akciğer iltihabına, fibroza ve bağışıklık sisteminin çökmesine aracılık eden bir kinaz enzimi olan PAK1’in aşırı ekspresyonuna neden olmaktadır. Propolis bileşenlerinin ağızdan korona girişini önleyici etkileri bulunmaktadır. Bununla ilgili çok sayıda araştırma bulunmaktadır.
Propolis korona virüsünün vücuda girişini, bulaşmasını önleyici etkilerinin yanında mikrop-virüs öldürücü yetenekleri de bu alanda etkili olmaktadır.
Propolisin bağışıklık sistemini uyardığı ve güçlendirdiğini bütün bilim insanları ifade etmektedir. Aksini söyleyen yoktur. İleri düzey korona hastalığında önemli bir ölüm faktörü olan sitokin fırtınası riskini azaltan propolisin korona tedavisinde de yardımcı olacağı bildirilmektedir.
Propolis, solunum hastalıkları, hipertansiyon, diyabet ve kanser dahil olmak üzere korona hastalarında özellikle tehlikeli olan çeşitli komorbiditelerin tedavisinde son derece umutlu görünmektedir.
Korona salgınının neden olduğu mevcut acil durum ve sınırlı tedavi seçenekleri dikkate alındığında, propolis, gelecek vaat eden ve güvenli bir tedavi seçeneği olarak önem arz etmektedir.