Kadın Kocasına: -“Uzun zamandan beri bana sıcak bir kelime söylemedin?” -“Cehennemde yanasın.”

Yeni evli çift balayından dönerler ve kadın kocasına:
-“3 tane nur topu gibi evladımız olacak” der.
-“İyi de nerden biliyorsun?”
-“Kendileri annemin evinde bekliyorlar…”
 
***
Soru: Başarılı erkek kimdir?
Cevap: Karisinin harcayabildiğinden fazla kazanabilen erkektir,
Soru: Başarılı Kadın kimdir?
Cevap: Böyle bir erkek bulabilendir.
 
***
İki erkek, bir lokantada oturmuş pencereden  bakıyorlardı.
Biri:
-“Karşıdan karşıya geçen şu iki kadını görüyor musun; biri karım diğeri ise metresimdir…”
-“Allah sana uzun ömürler versin şimdi ben de aynısını söyleyecektim...”
 
***
Kadın yatak odasında aynada çıplak vücudunu seyrediyordu.
Kocasına dönüp sordu:
-“Görüntümü iğrenç buluyorum, yaşlı, buruşuk. Acilen bir iltifata ihtiyacım var.”
Kocası: -“Gözlerin iyi görüyor hayatım…”
 
***
-“Yarın 30. evlilik yıldönümümüz, bunu kutlamak için horozu kesebiliriz.”
-“Niçin?” diye sormuş eşi… “Onun suçu değil ki...”
 
***
-“Sadakatin tanımı nedir?”
-“Fırsat yokluğu.”
 
***
Adam yanında oturan kadına fısıldar:
-“Şampanya sizi güzelleştiriyor''
-“Bir kadeh dahi içmedim”
-“Ama ben onuncu kadehimdeyim...”
 
***
Temel Fadime'ye aşık olur ama nasıl açılacağına bir türlü karar veremez. Dursun’a akıl danışır.
Dursun izah eder:
-“Uşağum gözlerunden pahset ona, kokusunu da öv daa, sen bağa güven…”
Temel gider Fadime'ye şöyle iltifat eder:
-“Fadime gözlerun çok güzel kokuyi daa...”
 
***
Adamın biri ofiste yan masada oturan arkadaşının tek kulağında küpe var...
Bir anlam verememiş çünkü arkadaşı aslında çok tutucu ve silik bir tipmiş...
Dayanamayıp sormuş:
-“Hey Joe... Küpelere ilgin olduğunu bilmiyordum.”
-“Aaaa abartacak bir şey yok, sadece bir küpe işte...!”
-“Sanırım ben yeni fark ediyorum... Ne zamandır takıyorsun o küpeyi?”
-“Karım onu yatağımızın içinde bulduğundan beri.”
 
***
Dünya feministleri 2001 yılında kadın hakları ve özgürlüklerini konuşmak, kadın sorunlarını paylaşmak ve bu konularda çözümler üretmek üzere ilk olarak İtalya’da toplanırlar.
Kendilerine göre oldukça yararlı geçen bu toplantının sonunda bazı kararlar alınır. Bunlardan biri de kocalarına bazı konularda artık taviz verilmeyeceğidir.
Bir sonraki yıl tekrar toplanmak üzere de dağılırlar.
2002 yılında bu sefer Almanya’da toplanmışlardır.
Geçen yıl alınan kararların ne şekilde uygulandığını anlatmak üzere sıra ile kürsüye çıkarlar.
İlk olarak ev sahibi Alman feminist alır sözü:
-“Ben geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki ‘Bundan sonra temiz çamaşır giymek istiyorsan kendi çamaşırlarını kendin yıkayacaksın…’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi çamaşırlarını değil, benimkileri de yıkıyor.”
Alman feministin bu sözlerinden sonra salonda bir alkış tufanı kopar.
Sıra Fransız feministe gelmiştir.
-“Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki ‘Bundan sonra ütülü çamaşır giymek istiyorsan kendi çamaşırlarını kendin ütüleyeceksin…’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün bir de baktım sadece kendi çamaşırlarını değil benimkileri de ütülüyor.”
Salonda tekrar alkış tufanı başlar.
Sırayı bizim Türk feminist almıştır.      
-“Ben de geçen yıl aldığımız karar uyarınca eve gittim ve kocama dedim ki ‘Bundan sonra yemek yemek istiyorsan kendi yemeğini kendin yapacaksın…’
Birinci gün bir şey görmedim, ikinci gün bir şey görmedim, üçüncü gün sol gözüm biraz iner gibi oldu, görmeye başladım…”
 
***
Küçük bir çocuk, eski resimleri karıştırırken, annesinin yanında zayıf ve yakışıklı bir adamla çekilmiş bir gençlik resmini buldu ve merakla sordu:
-“Anne, bu yanındaki adam kim?”
-“Baban yavrum.”
-“Yaa... Peki bu babam ise, şimdi bizimle oturan o göbekli yaşlı adam kim?”
 
***
İki genç Sinemaya gitmişler...
Tam önlerinde de dazlak kafalı biri oturuyormuş.
Gençlerden muzip olan ötekine:
-“Bana bak” demiş, “şunun kafasına bir şaplak atarsan,  sana bin kağıt veririm!..”
Kalkmış ayağa binliği duyunca.
Çakmış şaplağı dazlağın kafasına.
Tokatı yiyen izbandut gibi adam anlamamış ne olduğunu.
Tokatı vuran özür diliyor:
-“Ah affedin!.. Sizi arkadaşım Zühtü’ye benzettim. Kusura bakmayın!”
Adam “Lahavle” diyerek oturuyor yerine.
Az sonra binliği veren konuşuyor yine:
-“Şuna bir tokat daha vurursan, iki binlik var bu sefer...”
Ve tabii 2 binliği duyunca hemen fırlıyor yerinden...
Daha sert bir tokat ve ardından:
-“Numara yapma lan Zühtü! Kırk yıllık mektep arkadaşımı tanımaz mıyım ben?”
Tokatları yiyen dazlak adam elinden bir kaza çıkmaması adına kalkıyor o yerden...
Gidip en ön sırada bir koltuğa oturuyor. Arkada ise elinde 5 binliği gösterip diyor ki:
-“Git bir daha vur. Bunların hepsi senin…”
5 binin heyecanıyla yerinden fırlıyor tokatçı... Gidiyor ön sıraya...
“Şaaak!” diye şaplatıyor ensesine.
Sinema resmen çınlıyor.
Tokatı atan konuşuyor:
-“Lan Zühtü! burada oturuyormuşsun da... Ben de bir saattir sensin diye arkada bir adamcağızı boş yere tokatlayıp duruyorum.”
 
***
Eczacı Temel, böcek ilacı isteyen müşterisine sormuş:  
-“Böceğinizin nesi var?”
 
***
Hoca içkinin zararından dem vuruyor.
-“Bir eşeğin önüne bir tas su, bir tas içki koyun, suyu seçecektir. Neden?”
Temel arka sıralardan saklanarak bağırır:
-“Eşşekliğinden...”
 
***
Temel ve Dursun’u penguenin knatlarından tutmuş halde gezerken gören komiser sormuş.
-“Siz ne yapıyorsunuz öyle? Çabuk onu Hayvanat bahçesine götürün!” diye azarlamış.
Aradan bir zaman geçtikten sonra Komiser, bu ikisini yine aynı penguenle görünce kızarak sormuş:
-“Ben size ne dedim? Neden onu hayvanat bahçesine götürmediniz?”
Temel ve Dursun cevaplamışlar;
-“Götürdük, götürdük. Şimdi de sinemaya götürüyoruz…”
 
***
Dört öğrenci matematik finalini kaçırırlar.
Ertesi gün yeni bir sınav için hocanın karşısına dikilip zor ikna ederler.
-“Arabaya bindik, yolda lastik patladı. O yüzden sınavı kaçırdık...” deyince Hoca;
-“Üç gün sonra gelin, sınav yapacağım” der.
Üç gün sonra öğrenciler gelir.
Matematikçi dördünü, sınıfın dört köşesine oturtur.
5 soru vardır.
Sorulardan dört tanesi basittir ve her biri on puanlıktır.
Kâğıdın arkasındaki soru ise 60 puanlıktır ve de aynen şöyledir;
-“Hangi lastik patladı?”
 
***
Hepsi de birbirinden iddialı üç genetik uzmanı yeni buluşlarını karşılaştırıyorlar. Hayvanlar konusunda uzman olan birincisi anlatmaya başlıyor:
-“İnek ve tavuk genlerinden harikulade yeni bir hayvan meydana getirdim. Hem süt veriyor, hem yumurtluyor, eti kırmızı et ama beyaz et kadar sağlıklı. Bence bu yüzyılın buluşu. İnsanlara istedikleri kadar sağlıklı et, süt ve yumurta yedireceğim.”
Böcek genetiği uzmanı çalışmasını açıklıyor:
-“Arı ile bok böceğinin genlerini birleştirdim. Yeni türümüz pisliklerden bal yapıyor. Hem bol miktarda, hem de inanılmaz kaliteli bal imkânına kavuşmuş bulunuyoruz. İnsanlık için çok faydalı bir gelişme sağladım.”
 Üçüncü genetikçi bizim Temel iki meslektaşına dönmüş ve buluşunu şöyle anlatmış:
-“Valla, ben de karpuz ile karafatma genlerini birleştirdim. Şimdi karpuzu kesiyorsun, bütün çekirdekler yürüyüp gidiyor!”