Yaz geldi artık, sıcaklar bastırdı ve canımıza okumaya başladı. Nefes alırken bile terlediğimiz şu günlerde hiç çekilmeyecek olan hizmet eksiklikleri var.

Misal toplanmayan çöpler.
Misal istila etmiş sinek kolonileri.
Akşamları uyutmayan sivrisinekler.
.
Sürekli olarak bana gelen aynı şikâyetler.
.
Elbette tüm bunların açıklaması vardır ama vatandaş onu mazeret olarak kabul etmez.
“Yapın kardeşim, vergimizi veriyoruz. Bu iş için para alıyorsunuz” der.
.
Hatta daha da kızgın olanlar:
“Artık oy yok” şeklinde tehdide varan çıkışlar yapabiliyor.
.
Haklılar mı?
Haklılar.
.
“Yaz kardeşim” diye başladıkları şikâyetlerin başında karasinekler var.
“Allah seni inandırsın yemek yiyemiyoruz. Sürüyle geliyorlar üzerimize. Hani azıcık güçleri olsa önümüzdeki tabağı alıp gidecekler. O kadar yani.”
.
Kim bunu söyleyen?
Dardanoslular.
Şikâyet üzerine şikâyet var.
.
Ben henüz taşınmadığımdan son durumu bilmiyorum.
Ama yakında öğreneceğim.
.
Şikâyet devam ediyor:
“Yahu bu karasineklerin mesaisi bitiyor, gece sivrisinekler başlıyor. Ye babam, ye… Vücudumuzda kan kalmadı, o kadar yani…”
.
Geçtiğimiz senelerde sivrisinek konusunda oldukça başarılı olan belediye, bu sene gerçekten çuvallamış görünüyor.
Başta da dediğim gibi; “Vardır bir sebebi”
Ama bu sebep bizi ilgilendirmez.
Vatandaş sinek popülasyonuna bakar.
.
Kabul edilebilir oranın üzerindeki her sinek için eleştiri haklarını sonuna kadar kullanırlar.
.
Yaz mevsiminin ilk sorunu olan çöpler konusu hala devam ediyor.
Vatandaş hala şikâyetçi.
Toplanmayan çöplerden,
Süpürülmeyen pisliklerden,
Sürekli şikâyet geliyor.
.
Uçuşan torbalar, kartonlar ve çöpler hala sokak ve caddelerini tehdit ediyor Dardanos’un.
“Terk edilmiş şehir havasında” diyor sakinleri.
Son sözleri şu:
“Belediye bu sene hiç çalışmıyor…”
.
“Ne diyeyim?”
Ben aracıyım.
Benden yazması,
Buyurun cevap verin…
 
***
TURİZM YERLERİNDE ŞİKAYET VAR
Şikâyetler bizim şehir için değil.
Her kesimin ayrı bir isteği var yetkilisinden.
.
Yazlık yerlerdeki fiyatlardan şikâyet edenler dolu.
.
Fırsatçı esnaf, “Ne çakarsam kar” mantığı ile hareket edince ortaya fahiş rakamlar çıkıyor.
.
Denetleme işimiz de Allah’a kaldığından, gelen hesaplar:
“Yürü be koçum kim tutar seni” şekline dönüşüyor.
.
“Körün tuttuğu” ile ilgili bir deyimi hatırlatıp anlatılanlar şöyle bir bakalım.
.
Sosyal medya olmasa bu anlatılanlardan haberimiz olmayacak.
.
İşte Hakan Tartan’ın yazısı:
.
“Son bir kaç yıldır Bodrum ve Çeşme için aynı hikâyeler.”
Belki de senaryo.
Ama kötü.
Hatta,
Zararlı ve Tehditkâr.
Astronomik fiyatlar;
Eskiden 250 liraya kalkılan masalarda adam başı 750-1000 liralar…
Bazı kulüplerde arka masalara 3 bin, ön sıralara 15-20 bin lira…
500 liralık lahmacun var…
Kumru-sandviç bile 70 lira...
Binlerce liralık şişeler...
Her şey “bir ton para.”
Evet, “bir ton...”
Hesapların karşılığı biraz “insaf”, biraz “ahmaklık.”
Yenilen-içilen, yemek-içki değil “zehir”
Başka bir şey diyemem...
Bakkallarda bile su, soda, cola “şişkin”
Maganda ekonomisi...
Localar...
Görgüsüzlükte, hadsizlikte, hatta düzensizlikte zirve!
Mafyacılık...
Mafya bozuntuluğu...
Göç...
Hatta göçe yardakçılık!
Yasadışılık…
Bir başıbozukluk ki, sormayın gitsin... Kafeye, restorana giden pişman...
Gece yediği kazık nedeniyle uykusuz kalanları mı anlatayım, eşten-dosttan borç peşinde koşanları mı?
Dürüst esnafa sözüm yok, ama... Azınlıktalar...
İnşallah ayakta kalırlar, yaşarlar...
Gözümüz-gönlümüz onlarda...
Son sözü baştan söyleyeyim;
“Bu iş böyle gitmez…”
Cepleri Euro-Dolar dolu turistlerin, Bodrum ve Çeşme büyüsüne kapılmış Almancıların bile küçük küçük şikâyet etmeye başladığını görüyorum.
Evler pahalı, oteller, restoranlar, barlar pahalı.
Gerekçe aynı;
“Kiralar uçuk, maliyetler yüksek…”
Eylül’le birlikte çok batak duyarız.
Kira-borç takan...
Kaçıp giden…
Satılık ev fiyatları da, kiralar da böyle gitmez.
Hep derler ya; kışın sonu bahar.
Ben tersini söyleyeceğim;
“Yalancı baharın sonu kara kış…”
Bodrum’a da, Çeşme’ye de yazık!
Hak edilen böyle anılmak değil elbette...
Bu iş böyle giderse…
İşin tadı sürekli kaçarsa...
Millet kazık üstüne kazık yerse...
Duvara çarpılır!
ABD’de 2008 yılında yaşanan “Mortgage Krizi”ni unutmayalım!
Bu krediler ödenemezse…
Evler, arsalar eski değerlerine dönerse...
Ne olur?
Kimler batar?
Rant ekonomisi nereye kadar gider?
Ben mevcut “Garip düzen” ve “Şaşırtıcı fiyatlar”ın bir yerde patlayacağını düşünüyorum.
Birlikte göreceğiz...
Ama…
Üzüldüğüm Cennet Bodrum ve Çeşme ismine, turizm markasına verilen zarar…
Bazen telafisi o kadar zor olur ki,
Bazen geçmişi kazanmak öyle zorlaşır ki...
Bir bakarsın;
3-5 rantçı, 3-5 uyanık “kaderi değiştirir”, kalite düşer, insanlık-komşuluk biter, parlatan yıldız ışık vermez olur...
Ondan sonra...
Maalesef hüsran...
Kaybedileni kazanmak o kadar zor ki...
.
Sosyal medyada yayınlanan bu yazı altına memleketin birçok yerinden yorum gelmiş.
Hemen hemen hepsi aynı dertten muztarip.
.
“Bir Alaçatılı olarak sonuna kadar katılıyorum, çok doğru tespitler. Hem kaliteli hizmet alınamamakta, hem de fahiş fiyatlar ödeniyor. Umarım en kısa zamanda düzelir ve Çeşme-Alaçatı eski sakin ve mütevazı kimliğini yeniden kazanır…”
.
“Size aynen katılıyorum. 45 senedir Alaçatı’dayım gençliğim Ilıca’da geçti, böyle rezalet görmedim. Bir porsiyon mantı 150 lira, salaş bir yer şok oldum. İnşallah balon gibi sönerler akıllarını başlarına alırlar…”
.
“İnşan iki arkadaşı ile bir yemeğe gidemiyor ‘Acaba çok mu kazıklanırım?’ diye. Dürüst esnafa sözüm yok ama azınlıktalar. Bence her perakendeci esnafın tarifesi olması lazım, eskisi gibi bu işi belediye encümeni ve esnaf temsilcisi anlaşarak tarife oluşturulmalı. Tarım bakanlığı sadece kalite ve sağlıklı üretimle ilgilenmeli…”
.
“Ahlak ve dürüstlük evrensel kavramlardır. Her hangi bir inanç ve İdeoloji dürüst olmaya engel değildir…”
.
“Kimse kusura bakmasın fırsatçı bir esnaf güruhu var…”
.
“Urla ve çevresi de aşağı kalmaz… Hiç dışarıda yiyip içmiyoruz, evde yapıyoruz, bir yere gitmiyoruz da… Bu böyle devam edemez, yazık oluyor her şeyimize. Üzgünüm.”
.
“Ahlak, namus, dürüstlük kavramları insanların hayatında yok artık. Bu 20 yıldır herkes kolay para kazanma peşinde, ülkemiz magandalarla dolu ve bu magandalıya insanları özendiriyorlar baştakiler insanları. İnşallah Bodrum, Çeşme ve Alaçatı sakin, doğal günlerine döner. Bizlerde daha sık geliriz.”
.
“Sıra Bozcaada’da. Aynı fiyatlarla insanları sömürüyorlar nereye kadar.”
.
“33 senedir senenin 7 ayını Datça’da geçiren biri olarak aynen size katılıyorum. Fiyatlar inanılmaz yüksek, maliyetlerinin en az 8-10 misli kazançlar. İnanılmaz; sanki kapanma günlerinin intikamı alınır gibi…
Mutlaka fiyat sormadan bir yere girmemek lazım.”
.
“Geçen hafta tuvalette kullanmak üzere 150 liraya ye aldığım ‘Z havlu peçete’, bu hafta 210 lira olmuş. Varın gerisini siz düşünün… Müşteri haklı ama esnafta haklı…”
.
“İnsanlar hakkettiğini yaşıyor. Herkesin gözünü para hırsı bürümüş. Kolay yoldan zengin olma, mal sahibi peşindeler. Olmadık kiralar, hava paraları isteyen dolu.
Denize girecek yer bırakmadılar.
Her tarafı çevirdiler.
Yok ‘bic’ miş, yok ‘otelinmiş’, yok ‘siteninmiş…’
Hani benim anayasal hakkım?
Hani kıyı kanunu?
Her şey müstahak bizim gibi koyunlara.
.
Çok saçma bir yazı…
Gideni silah zoruyla mı içeri sokuyorlar restorandan?
Veya silah zoruyla mı otelde konaklatıyorlar?
Herkes bütçesine göre kardeşim...
Bakarsın menüye, işine gelmiyorsa girmezsin gider bakkaldan ekmek arası yaptırırsın.
Barda alkol pahalı geldiyse, Tekel’den alırsın biranı, oturursun deniz kenarına…!”
.
Denetimsizlik bizi bu duruma soktu.
Nerdeyse Ege Akdeniz'e nefret eder oldum.
Oralarda gördüğüm görgüsüzlük, magandalık ve israf benim tatil anlayışımı değiştirdi.
Dinlenmeye gidip dayak yemiş gibi dönmek acayip bir şey.
Ne yeni bir mekân, ne de yeni bir oteli merak ediyorum.
Konfora evet ama lükse tahammülüm yok.
Para harcamayı tatil zannedip dövizler saçan insanlarla benim tatil anlayışım uymuyor.
Bu fiyatlarla karşılaşanlara da ‘beter olun’ diyorum.
Maalesef ülke halkına değil yabancıya tatil imkânı sunuyor.
Zavallı, orta gelirlere oldu olanlar.
.
İstanbul Laleli esnafının durumu ibret olmalı. Aynı durumu şu anda Sığacık esnafı yaşıyor, adeta sinek avlıyorlar.
Yazın yediğin hurmalar, kışın bitarafını tırmalar.
.
Durum bu.
Herkes bir şeylerden şikâyetçi.
Yetkilisi ne yapıyor ona bakmak lazım.
O halde şu sonuç çıkıyor:
Bu kadar çok şikâyetin olduğu yerde yetkilisi bir şey yapmıyor demektir…