Tüm dünya bu olayı konuşuyor: “Mısır’daki idamı…”


Olay şu:
“Mısır’daki Mansoura Üniversitesi’nde okuyan 21 yaşındaki Mohamed Adel, evlenme teklifini reddettiği için sınıf arkadaşı Naira Ashraf’ı öldürdü…”
.
Nasıl öldürmüş?
Tasarlayarak, planlayarak…
.
Sonra tutuklanmış.
Mahkemeler filan.
.
Sonunda hâkim kararı vermiş:
“İdam…”
.
Öyle ya, idamın hala geçerli olduğu ülkelerde, “Kasten adam öldürmenin cezası” (suçunun sabit olması halinde) ölüm.
.
Buraya kadar her şey tamam.
.
Kararın uluslararası kamuoyunda gündem olmasının sebebi ise şu:
“Yargıç, bu cezanın toplumda ‘caydırıcı etki’ yaratması için infazın ‘canlı yayınlanmasını’ istedi.”
.
Mısır Kanunlarına göre böyle bir uygulama yok ancak mahkeme, “İnfazın canlı yayınlanabilmesi için yasama organının ‘idam cezasını düzenleyen tüzüğü’ değiştirmesini” talep etmiş.
.
Tüm gözler Mısır’da.
Bizim kullandığımız deyim gibi:
“İbret-i Alem için”;
Bu ceza canlı yayınlanacak mı?
Yayınlanmayacak mı?
Göreceğiz.
.
Tartışmalar başlayacak elbet.
“Bir insanın idamının canlı yayınlanması etik ve insani değerlere uyar mı?” diye.
.
“Ceza ile vahşet” arasında gidip gelmek gibi bir şey.
.
“Hırsla ve intikam duygusuyla” bir suçun cezasını “düğün-bayram” şeklinde infaz etmek, hukuk devletine yakışmaz elbet.
Ama bunu bir de o kızcağızın anne-babasına sormak lazım o ayrı.
.
Velakin sonucun ne olacağı merakla bekleniyor elbet.
Ancak ben böyle bir şeyin olacağını düşünmüyorum ve ihtimal dahi vermiyorum.
.
Zaman zaman “Sallandıracaksın şunlardan birkaç tanesini meydanda” şeklinde kızgınlıkla söylenmiş birkaç söz dışında (özel hallerde) “İdama evet” ama canlı yayınlanmasına karşıyım.
.
Eğer ibret olsun isteniyorsa, bunun başka yolları bulunmalı.
.
Bu olay insanlık için bir sınav olacak mı?
Bence olacak.
Sonucu yaşayıp göreceğiz…
 
***
HAYATIMIZ SINAV
Hayata “Merhaba” dedik sınav,
Gidiyoruz, hala sınav.
.
Nedir bu sınav muhabbeti?
.
“Hayat sınavı” başta olmak üzere eğitim sıraları sınavla geçti.
Tarih sınavı,
Edebiyat sınavı v.s.
.
Liseye giriş sınavı (Bizim zamanımızda meslek liselerine sınavla alınırdı.)
.
Bizden sonra,
Anadolu Lisesi,
Fen Lisesi,
İmam Hatip Lisesi
Meslek Lisesi v.s.
.
İşe giriş sınavı,
Okul bitirme sınavı,
Muafiyyet sınavı,
Yüksek Lisans Sınavı…
.
“TUS”, Tıpta Uzmanlık Sınavı
“YKS”, “DGS”, “KPSS” var.
“YDUS”, Tıpta Yan Dal Uzmanlık Eğitimi Giriş Sınavı var,
“DGS” Dikey Geçiş Sınavı var
“YÖS” Yabancı Uyruklu Öğrenci Sınavı var
Daha ismini duymadığımız onlarcası var…
.
Eğitim kalitesi bir zamanlar oldukça yüksekken şimdilerde yerlerde.
Nereden uydurdun demeyin.
Sonuçlara bakın.
.
İşte haberi şöyle:
“200 bin öğrenci sıfır çekti…”
.
Buyurun iyi okuyun.
Bizi kıskanan Almanya da iyi okusun da kıskanmayı bıraksın.
Çünkü pek kıskanılacak bir tarafımız kalmamış.
.
Habere devam:
“LGS’ye giren her 5 öğrenciden biri yani yüzde 20’si, en az bir testten bir tek soru bile doğru çözemedi.”
.
“Sıfırcılar 199 bin 963 sayısıyla, sınavla öğrenci alan liselerin toplam 192 bin 872 olan öğrenci kontenjanını bile geçti.”
.
Milli Eğitim Bakanı bu sonuçları görüp de o koltukta hala oturuyorsa “Bir bildiği vardır” diyorum.
.
Habere devam:
“LGS’de çöküş istatistiği:
Öğrencilerin sadece yüzde 18,3’ü yerleşebildi…”
.
“2022 LGS sonuçlarına göre, öğrencilerin sadece yüzde 18,3’ü sınavla öğrenci alan bir okula yerleşti. Fen Lisesi, Sosyal Bilimler Lisesi ve Anadolu Lisesi kontenjanları yüzde yüz doldu…”
.
“İmam Hatip Ortaokulu mezunu öğrencilerinin yüzde 47,4’ü, Anadolu İmam Hatip Liselerini tercih etmedi…”
.
İşte eğitimin durumu.
.
Sınav dedik buralara geldik.
.
Hayatın sonunda da bir “Sınav” olacak elbet, inananlar için.
Hayat film şeridi gibi geçecek perdeden.
“Ben anlamadım, ben yapmadım” şeklindeki itirazlar “İspatlı şeklide” gösterilecek.
.
O sınavda kaç kişi “Sıfır” çekecek çok merak ediyorum.
.
“Hak, hukuk, adalet, insanlık, devlet malı, hırsızlık, usulsüzlük, çalma, çırpma, adam kayırma, himaye, kul hakkı” gibi kavramlardan sınava tabi olacaksak (ki kitap öyle söylüyor), Cennet boş kalacak gibi.
.
Tarif edilirken bile “huzur dolu olduğu, yaprakların bile kıpırdamadığı” şeklinde tasvir ediliyor.
.
Sebebi oldukça açık.
“Kimseler olmayacak” anlaşılan…
.
Belki de öylesine büyük suçlular arasında, “Biraz sövmüş, azıcık pembe yalan söylemişler” bir tokatla kurtulup, Cennet’e gönderilecek.
.
Ama “Cehennem bize yetmez, o sebeple biraz kalıp Cennet’e gideriz” gibi bir beklenti içine giren “Haramiler”, hiç merak etmesin.
“Allah kendi yarattığı kulunun ne mal olduğunu ve nereye kaç kişi gideceğini bilmez mi?”
Cehennem ona göre büyük yapılıp, hazırlanmıştır.
“Yap-İşlet-Devret” gibi, “Günahkâr garantili” değildir.
Diğer tarafta herkese yer var, sakın “Yırtarız” diye düşünmeyin…
 
***
KOÇİ BEY’İ BİLİR MİSİNİZ?
Montesquieu, Fransız düşünür ve siyaset kuramcısı.
“Yönetim biçimlerini sınıflandırması ve güçler ayrılığı kuramıyla siyaset biliminin ve çağdaş anayasa hukukunun öncülerindendir.” diye yazar kitaplar.
.
Kuvvetler ayrımının gerekliliğini savunmuş.
.
Aynı zamanda 20 yıl üzerinde çalıştığı “De l’esprit des lois” adını verdiği kitabında “Yürütme, yasama ve yargıyı” birbirlerinden ayırmanın önemini de vurgulamış.
.
Osmanlı tarihi konusunda çalışmalarıyla ünlü Alman tarihçi ve dilci “Franz Babinger” demiş ki:
“Osmanlı’nın Montesquieu’sü Koçi Bey’dir…”
.
Soner Yalçın bir köşe yazısında anlatmış.
.
Koçi Bey’in yazdığı risaleye göre:
Osmanlı Devleti’nde bozulma Kanuni Sultan Süleyman devrinde başlamıştı.
Ancak belirtiler sonra ortaya çıkmaya başlamıştı.
.
Risalesinde Koçi Bey, Sultan Süleyman zamanında yapılan yanlışları şu başlıklar altında toplamış:
-“… Sadrazam seçimindeki geleneklere uymayarak, Hasodabaşı Damat İbrahim Paşa’yı vezir-i azam yaptı.
Geleneklere göre vezir-i azamlar yönetim kademelerinde birer birer görev yapıp (sancak beyi, beylerbeyi, Anadolu beylerbeyi, Rumeli beylerbeyi, vezir) en son vezir-i azam mevkiine gelebilirlerdi. Koçi Bey’e göre, Sultan Süleyman’ın kendisinden sonraki sultanlara da kötü örnek olan bu davranışı, devlet yönetiminde zaafa neden oldu.
‘Zamanla her padişah hususi kullarını ileri çekip, az zamanda vezir-i azam eder oldu.
O çeşit kimseler ise dünya ahvalini bilmedikleri halde, tazeliğe ve padişahın iltifatıyla mağrur olarak bilgili kimselere sormaya da tenezzül etmediler.
Gafletleri son haddinde olmakla âlemin düzeni bozuldu.”
.
-“Kanuni Sultan Süleyman kızı Mihrimah Sultan’ı Rüstem Paşa ile evlendirip Paşa’yı ‘Vezir-i Azam’ yaptı.
Geleneğe göre;
Padişah damadı olan kişiler saltanat işlerine karıştırılmazdı ve işi garantiye almak için de İstanbul dışında ikamet ettirilirlerdi…”
.
Koçi Bey diyor ki: “Saray’da başlayan süs ve şöhret düşkünlüğü halka indi. ‘Bu devlet-i Aliyye’deki şöhret ve süs kadar zararı bulaşıcı bir bid’at yoktur.”
.
Padişah IV. Murat, Koçi Bey’in risalesinden oldukça etkilendi.
Sandı ki yozlaşmanın asıl sebebi tütün-içki içmekti!
Tebdil gezerek, bini aşkın kişiyi bizzat kendisi öldürdü!
Rakip ülkeler;
Coğrafi keşifler yaparken,
Savaş teknolojisi geliştirirken,
Aydınlanmanın temeli Rönesans’ı inşa ederken,
Üretim yapıp ihracatlarını artırırken;
Osmanlı ise:
“Bozulan ekonomisini -vergi dayatması gibi- halkına zor kullanarak gidermeye çalıştı!”
.
Çöküşü durduramadı.
.
IV. Murat’tan sonra tahta oturan kardeşi İbrahim’e de “Deli” dediler zaten.

Montesquieu diyor ki:
“Bir ülkede yalakalığın getirisi, dürüstlüğün getirisinden daha fazla ise, o ülke batar...”