İktidar sahiplerinin kamu yönetimini fetö terör örgütüne teslim etmeye başladıktan sonra, sınavlarda şaibeler yoğunlaşmaya başlamıştı.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra eski ÖSYM Başkanı, fetö terör örgütü üyesi olmaktan tutuklanmıştı. Bursa’da bir tekstil fabrikasında yakalanmıştı.
Soru çalma, soru verme, cevap anahtarı dağıtma gibi hırsızlık başlığı adı altında toplanabilecek o kadar çok vaka yaşanmıştı ki, iktidar sahipleri hepsini aklamışlar veya aklamaya çalışmışlardı.
Aynı yıllarda KPSS sınavında, özellikle öğretmen adaylarının soruları birine hediye olarak gönderilmişti, beş yüz kişi tam puan almıştı ve yaklaşık olarak 3750 öğretmen adayının sınav kâğıdının doğrularıyla yanlışları aynı çıkmıştı. Yine aynı yıllarda LYS sınavında da Çanakkale’nin de içinde bulunduğu 16 il kopya çekildiği ve dağıtıldığı iddiasıyla incelemeye alınmıştı.
Bütün ülke gençliğinin girdiği sınavlarda soru çalma ve aşırma olayları ayyuka çıkmıştı. Her seferinde gerekenler yapılacaktır naraları atılmış, sonra unutturulmuştu. Peki, gerekenler yapılacaktır derken idareciler, suçluları cezalandırmaları gerekir değil mi? Ellerinin altındaki personelin bu tür eylemlere kalkışması ve kurumu şaibeli hale getirmesi, idarecinin mesuliyet sınırları içinde değil mi acaba? Soruların basımından tutun da sınavın sağlıklı bir şekilde yürütülmesine kadar hemen bütün adımlar ÖSYM ve bağlı birimlerinin kontrolü ve sorumluluğu altındadır. Eğer şaibeli hale geldiyse bu kurum, daha önceki sınavların kaç tanesinde bu hilelere başvurdu acaba. Sadece KPSS, YKS gibi sınavları yapmıyor ki. Sayfasına girdiğiniz zaman otuza yakın sınav yaptığını ve gençlerin geleceklerine etki yaptığını görüyorsunuz.
Sınavları şaibeli hale getirenler, gençlerin geleceği ile oynuyorlar demektir. Cezası görevden almakla kalıyorsa vay haline memleketin.
Şaibeli sınavlar gerçek anlamda çalışkan ve özverili gençlerimizi çalışmadan soğutur. Zaten şaibeli mülakatlar gençlerimizin hayallerini karartıyor. Yurtdışında gelecek arattırıyor.
Suçlular bulununcaya kadar idareciler suçludur, suçlular bulunduktan sonra da yine idareciler de suçludur. Sınavlarla ilgili herkes görevden el çektirilmedikçe, sınavlarla ilgili endişe ve korkuların önüne geçmek imkânsızdır. Yürekli idareciler aslında ihmalini düşünerek istifa eder.
Geçtiğimiz hafta sonu yapılan KPSS sınavı iptal edilmelidir. Soruların bastırıldığı matbaa yetkilileri tutuklanmalıdır. İlgili matbaanın afişinde poz veren bakan istifa etmelidir. Gerçi bitkoin dolandırıcısıyla da fotoğrafı vardı. Uyuşturucu baronu savcının da referansıydı ama hiç bir şey olmadı.  
İşin diğer boyutu da az kirli değil aslında. Toplum olarak utanılacak hale geldiğimizi göstermektedir. Hadi bir kişiye sorular verildi. İkincisine verildi. Üçüncüsüne, derken beş yüzüncüye de gitti. Sınavdan sonra tek bir aday bu sorular bana verilmişti demedi. Yirmi tane soru. Az değil. Tesadüf olamaz. Cevap şıkları da aynı.
Toplumun vicdanı, eğer, aman ne olacak, sanki torpil dönmüyor mu şeklinde bir yola girmiş ise, yapacak çok fazla iş kalmıyor. Kamu vicdanının da bozulduğu ortaya çıkıyor.