Türkiye altın ithalatında dünyada ön sıralarda yer alıyor. Rıza Zarrab’ın fink attığı dönemlerde THY’nin bandında unutulan poşetlerde 400 kilo külçe altın çıkıyordu.
Hindistan gibi memlekette de altına çok değer veriliyor. On kuşaktan fazla aile içinde dolaşan altın ziynet eşyaları var.
Türkiye sürekli altın ithal ediyorsa bir yerde tüketiyor gibi algılanıyor. Altından bahsederken tüketim kelimesini kullanmamak gerekir ama hazinenin satışları dikkate alınınca tüketimin yerini başka kelime doldurmuyor. Altın ne yenilir ne içilir çünkü. Tükenmez. Bir yerde yastık altına gider.
Altın hep çevre kirliliğiyle özdeşleştirilmiştir. Yanlış da değildir. Afrika’nın önemli bir kısmını çöle çevirmiştir. Alaska’nın canına okumuştur. Doğa tahribatının haddi hesabı olmaz neredeyse. Doğanın kirlenmesi, çevre kirliliği beraberinde sağlık sorunlarını da gündeme getirir. Ancak madencilik, tarım ve inşaattan sonra en önemli istihdam sektörü konumundadır. Nitekim ilimizde bazı muhtarlar altın çıkarılsaydı iyi olurdu dedi. Geçenlerde bir bakanımız da Çanakkale’de 80-100 milyar dolarlık altın var dedi. Oysa Çanakkale her yıl 3 milyar dolara yakın tarımsal ürün çıkarıyor. Yerin üstü çok daha değerli.
Altın dünyada en az bulunan maden. Daha kıymetlisi yok. Paranın basıldığından bu yana altın insanın en kıymet verdiği maden olmuştur. Peki, neden bu kadar kıymet verilir altına hiç düşündünüz mü? Ne yenilir ne içilir bir madendir. Bakır kadar bile işe yaramaz. Ancak yarışmalarda birinci olana altın madalya, ikinci olana gümüş, üçüncü olana bronz madalya verilir. Değeri tamamen insanın duygusal olarak oluşturduğu değerdir.
Gerçek hayatta en kıymetli seremonilerde altın kullanılır. Altının değerine değer katılır. Düğünlerde, önemli günlerde en önemli hediyedir altın. Adeta verilen kıymet altından yapılmış hediye ile gösterilmek istenir. Hatta eskiden düğünlerde ilan bile edilirdi. Babasından altın zincir, annesinden Adana burması diye. Küçük altına kadar artık bütün sülale sayılırdı. Şimdilerde de kameraya alınıyor kim ne takmış diye. Gelinin damadın yanında bir de yazıcı dikiliyor ne hikmetse.
Altın hediyeyle kıymetlendirildiği gibi hayat garantisi olarak da görülmektedir. Türk filmlerinde hep konu olmuştur. Anneanneden kalan yüzük veya bilezik fakirlikte aç kalmamak için bozdurulur. Hayatın son noktasında yapılan eylemin büyüklüğü altının his dünyasındaki boyutunu büyütür de büyütür.
Altının değeri gelecekte azalır mı sorusunun cevabı ne yazık ki hayır olacaktır. En önemli günlerde, düğünlerde altın takılarla verilen kıymet dillendirilirken, korona salgınında ara verildi ama altın günleri hala güncelliğini korumaktadır. Altın bu kadar pahalı olmasaydı, tüketimi yarıya düşer miydi? Elbette hayır. Harcanan paraya bakılırsa neredeyse aynı para harcanmaktadır.
Faiz veya bono benzeri altın fonlar dışında altın çoğunlukla takı olarak kullanılmaktadır. Şunu kabul etmek gerekir. Altın çıkarılırken çevreye verilen zararı, kaybolan yeşili, siyanürlü sudan içip ölen kuşları, düğünlerde veya özel günlerde altın bilezikleri, zincirleri takarken akla getirmekte yarar var. Onun yeri ayrı, bunun yeri ayrı demek doğru değil.