Haftasonu Türkiye Süper Ligi’nde bir maç oynandı. Alanyaspor-Beşiktaş.
Maç başladı,
Beşiktaş sağlı-sollu ataklarla zor geçeceği sandığı maçta, 3-0 öne geçiverdi.
.
Ama ikinci yarı işin rengi değişiverdi.
Oyunu yöneten hakemin hataları, teknik direktör hatası v.s derken, “Alanyaspor beraberliği yakaladı, hatta galibiyeti bile kaçırdı” denilebilir.
.
Bu bir maç.
Futbol maçı.
Her türlü hata var.
Olabilir.
Kabul edilebilir.
Hatta telafi edilebilir.
.
Şimdi,
Dönelim 2002’ye.
20 sene öncesine.
.
AKP iktidara geldi.
Enflasyon rakamları ve döviz kurları alınan ekonomik kararlar neticesinde rayına girmek üzereydi.
.
Ülkenin başına gelen AKP hükümeti büyük bir hızla ekonomiye karşı savaş açarak, kendilerine verilen yetki ile “Yasaklar, Yolsuzluk ve Yoksulluk” ile mücadele edeceğini beyan ederek işe girişti.
.
Ne oldu?
.
Ülke enflasyon karşısında ve 3Y’yi halletme yolunda 3-0 öne geçti.
.
Sonra mı?
.
Aynı Alanyaspor-Beşiktaş maçının hakemi gibi hiç hak edilmeyen bir dolu kırmızı kartlar ile düzen allak-bullak edildi.
.
Kırmızı kartın gelmesi ile dengeler bozulunca, inisiyatifi elinden kaçıran AKP’nin beceriksizliklerini gören enflasyon maçı, 3-0’dan 3-3’e getirdi.
.
Beşiktaş maçı 3-3 bitti.
Ama bizim “Geçim maçı” henüz bitmedi ve devam ediyor.
Enflasyon, başımızdakilerin kötü yönetimi neticesinde şu anda 8-3 galip durumda.
İşin kötü tarafı maç hala devam ediyor.
.
Öyle,
“Ben bilirim,
Ben profesörüm,
Gözümdeki ışık,
Dış güçler”,
Taktiklerini enflasyon ve hayat pahalılığı yemez oldu.
.
Maçta geri dönüş olmayacağı apaçık.
Peki maç sonucu ne olacak?
.
Vatandaş AKP’ye kırmızı kart gösterecek sanırım.
Ya da bu skoru sineye çekecek…
(Neden AK Parti değil de, AKP yazdığımı bana değil, il başkanına sorun.)
***
ARAPSAÇI
Kırmızı kart görenlerden biri olan Ali Babacan, iktidarın 2023 hedeflerine değinerek, “Bu güzel hedeflere giden yoldan saptılar. Bunlar ülkeyi, koskoca Türkiye’yi çıkmaz sokaklara soktular” diyerek ‘Şu anda yaşadığımız krizi en geç 6 ayda çözeriz. En geç 2 yılda da enflasyonu tek haneye indiririz’ diye konuştu.”
.
Kolay değil tabi, adamların 8 senede batırdığı ekonomiyi 1 ayda hemen düzeltmek.
.
Babacan ne diyor?
.
“6 ayda çözeriz. En geç 2 yılda da enflasyonu tek haneye indiririz...”
.
Önce 6 ayda çözecek.
Nasıl bir karmaşık sisteme bulaştırdılarsa ekonomiyi?
Bu işin uzmanı sayılan Babacan bile umutsuz:
“6 ayda çözeriz…” diyor.
.
“Çözme işi bitince 2 yılda tek haneye ancak getirebiliriz” diyor.
.
Adam samimi bence.
Çünkü samimi olmasa siyasi bir söylemle, “Gelir gelmez işe koyuluruz ve 4 ayda enflasyonun anasını belleriz” diyebilirdi.
.
Babacan gibi bir adam “2 senede tek haneye düşürürüz” diyorsa varın siz düşünün gerisini;
Ekonomimiz ne halde?
Arapsaçına nasıl dönmüş?
***
İLAÇ KUYRUĞU
Pandeminin günlük yaşamımıza kötü etkisi olduğu kadar iyi yan etkileri de olmuştu.
.
Mesela işe gitmeyip evden çalışmak işimize gelmişti.
“Oh ne ala memleket” demiştik.
.
Mesela ilaç almak.
Raporlu ilaçlarımızı doktora yazdırmadan günü geldiğinde eczaneden alabiliyorduk.
Şimdi?
Bu uygulama kaldırıldı.
.
Zaten memlekette doktor kalmadı,
Zaten hastanelerden randevu alınamıyor,
Sadece ilaç yazdırmak için kuyruk oluşturma devri başladı ve doktorların iş gücü fazlalaştı.
.
AKP hükümetinin meydanlarda bağıra-bağıra övündüğü “SSK’dan ilaç mı alabiliyordunuz, uzun uzun kuyruklar vardı” şeklindeki söylemleri geri geldi.
.
Gidin,
Hastanelere,
Aile Hekimlerine,
Kapı önleri kuyruktan geçilmiyor.
Sebebi mi?
İlaç…
.
Şuna bir el atıverin, ilaç yazdırmak için çoğunlukla yaşlı olan bu millet, kuyruktan kurtulsun bari.
***
BATTI BALIK YAN GİDER
Pazar günü Kepez’den sahile girip, Dardanos’a kadar gittim.
Yol boyunca neredeyse bir tane araba park edecek yer yoktu.
.
Sahiller, denize girmek için gelen insanlarla doluydu.
.
Yanımdaki biri şöyle dedi:
“Hani millet ölüyordu?”
.
Kabaca bakınca haklıydı belki.
O kadar araba,
O kadar benzin,
O kadar masraf…
Kolay değil.
.
Arabalara bakınca öyle, “20-30 bin liralık değil, hemen hemen hepsi de 10-15 senelik” arabalardı.
.
Bu sahillerde araba çokluğu insanların zengin olduğunu göstermez elbet.
Hafta sonu özledikleri “tatil” de olabilirdi.
Hangi tatil?
Artık son demlerini yaşadıkları tatil.
.
Bugün asgari ücretle geçinen bir ailenin arabasıyla bu sahile gelmesi mümkün değil.
Gelenler, kenarda köşede birikimi olanlardır.
Genelde kadınların biriktirdikleri birikimlerdir onlar da.
.
Bu kalabalık;
Eskiden “Bozcaada, Asos, Küçükkuyu v.s” gibi tatil yerlerine gidenlerin daha az masraf yapabilecekleri halk plajlarına gelmelerinden oluşuyordur belki de.
.
Öyle ya,
Eskisi gibi o tatil yerlerine gitseler günlük en az 1000-1500 lira harcamaları gerekecek.
.
Hafta sonu piknik ile karışık halk plajına gelmeleri lüks değil, bir ihtiyaçtır.
İnsanların arabalarının olması lüks değil bir ihtiyaçtır.
Evi olması zenginlik alameti değildir.
.
Bankaları gayrımenkul zengini olduğu,
Kredi kartlarının rekor düzeyde patladığı şu günlerde bu insanlara “Parayı nereden buluyorlar?” demek abes ile iştigaldir.
.
Adamlar belli ki “Battı balık yan gider” deyimiyle hareket edebilirler…
.
Yoksa memlekette hayat pahalılığı olmasa Nebati bakan, “Enflasyonu gözlerimdeki ışık sayesinde seneye bitireceğiz” der mi?
***
MEVZUAT BUDUR
Hafta sonu Dardanos’tayız.
Orman Kampı yanındaki plajda.
Sahil cıvıl cıvıl insan dolu.
.
Çoluk-çocuk,
Gençlik,
Yaşlılar,
İğne atsan yere düşmez cinsten.
.
İki genç erkek geldi.
Ellerinde bire şişeleri.
Belli içip gelmişler.
Zira kafalar bin beşyüz.
Hala da içmekteler.
.
Aralara sıkışıp yerleştiler.
Ellerindeki ses bombasını telefonu ile bağlayıp, müzik açtılar sesini oldukça fazla açarak.
.
Biri denize girdi, dedim,
“Boğuldu-boğulacak”
.
Sonra biz çıktık ve gittik.
.
Arkamızdan gelen haberle sarsıldık
Zira Jandarma gelmiş.
.
Sebep mi?
Sarhoş genç denize çıplak girmeye kalkmış.
Şortunu filan çıkarıp, hoppa…
.
Aile var demiştim ya, çağırmış birisi jandarmayı.
.
Gençler alınmış ve merkeze götürülmüş.
.
Şimdi?
Şunu söylemem gerekiyor.
“Madem yüzme bilmiyorsun neden çıktın kavağa” deyimi vardır ülkemizde.
.
Gençler, elinizde içki ile dolaşmak zaten yakışmıyor.
Ne o ayyaşlar gibi.
Oturun için bir yerde, üsturupla, ahlakla, sakince ve terbiyeyle…
.
İçmesini bilmiyorsanız içmeyin kalabalık yerlerde, iç evinde zıkkımlanın.
.
Başkalarını rahatsız edecek noktada içki içmek bırakın sizi, insanlığa yakışmıyor.
Sen içemiyorsun diye, benim günahım ne?
.
Şu açık alanlarda içki muhabbetine de bir nokta koysak artık.
Kanun;
Ya vardır, ya da yoktur.
.
Jandarma’ya da bir sözüm var.
Bu sahil bandında binlerce kişi bir araya geliyor.
Ara sıra yaya olarak geçiverin şuralardan,
Gösterin kanunun gücünü,
Azıcık caydırıcı olun…
.
Bizimkileri başıboş bırakınca,
“Ya davulcuya,
Ya da zurnacıya kaçıyorlar” da…
.
Bu arada şu mevzuatı belirtmem lazım:
“Açık alanlarda alenen içki içmek yasak değildir.”
.
Yalnız;
“Sarhoş olarak başkalarının huzur ve sükûnunu bozacak şekilde davranışlarda bulunan kişiye, kolluk görevlileri tarafından idarî para cezası verilir.
Kişi, ayrıca sarhoşluğun etkisi geçinceye kadar kontrol altında tutulur…” deniyor.
.
Bazı illerin Valiliklerince, belirtilen yerlerde alkol kullanma yasağı alınmıştır.
Mevzuat budur…