Çiftçi borçları 250 milyar liraya doğru hızla ilerliyor. Ektikçe batıyor neredeyse.
Uzun süredir uygulanan politikalar nefes alacak hal bırakmadı ama Türk çiftçisi ekmeyi ve üretmeyi tercih etmeye devam ediyor. İnatla tarlasına tapasına, ürününe sahip çıkıyor. İnşallah memleketi idare edenler uyguladıkları sakat politikalardan bıkarlar da çiftçi de nefes alır.
Tüketici fiyatlarını düşürmek için sürekli ithalat kozunu oynayan iktidar sahipleri bir yandan da kendi çiftçisini batırmaya devam etti. Hala tüketici fiyatlarını düşürmek için çaba sarf ediyorlar ama nafile. Paranın değeri pul oldu. Metal paralar kendi demirini alacak kadar bile değer taşımıyor. Çünkü ithalatı ihracatından daha fazla olan bir ülkenin parasının değeri de kalmaz. İhracat artar ama ithalat daha çok artar. Nitekim bu yılın ilk altı ayında neredeyse 50 milyar dolar civarında cari açık oluştu. Ekonomiden sorumlu olanlar yalanlarını dizmeye devam ediyorlar. Yalnız bir fark var. Artık millet dış güçler yalanıyla dalga geçiyor. Aslında iktidar sahipleri yalan söylemiyorlardı. Memleketin kaynaklarını bizzat gümrük vergi ve fonlarını sıfırlayan kararnamelerle zaten dış güçlere peşkeş çekiyorlardı. Buğday ithalatı kendi üreticisini korumak yerine fiyatları düşürerek çiftçiyi zarar ettiriyordu. Beş on kalem tarım ürününde yetersizlik nedeniyle ithalat yapılırken, ithal edilen tarım ürünü yüz elli kaleme yaklaştı. Üretim fazlası olan arpa, mercimek, nohut gibi ürünlerde dahi memleket mutlak dışa bağımlı hale geldi. Türk çiftçisi zarar etmese üretmeye devam ederdi. Zarar etmese bu kadar çok borçlanmazdı. Son dönemde Türk çiftçisinin hacizde olan arazi miktarı 15 milyon dönüme ulaştı.
Hayvancılıkta gelinen nokta da aynı. İktidar sahipleri sürekli tüccarı ve zincir marketleri suçlayarak uyguladıkları sakat politikaları örtmeye çalışıyorlar. Kendi üreticisini korumaktan uzak ithalatlar hayvancılığı da dördüncü defa büyük krize soktu. Yirmi yıllık iktidarları döneminde dört defa krize giren hayvancılıkta da 30 litre süt veren ineklerin kesilmesi gibi vakalar yaşanıyor. Üreticinin böyle bir yola başvurması ihanet gibi görünse de zarar ettiği için kesiyor. Üreten hayvanını niye kessin. Ancak süt fiyatları üreticisini zarar ettiriyor. Bugünkü fiyatlarla bir ineği günlük besleme maliyeti 170 lirayı görmeye başladı. Sağlık, bakıcı, elektrik ve su gibi giderlerle birlikte 200 lirayı buluyor. Süt gelirleriyle bu masrafları karşılaması imkânsız. Danasının da para kazandırması mevcut yem maliyetleriyle imkânsız görünüyor.
Devleti yönetenler fiyatlara müdahale etmemekte ısrar ediyor. Üretici aylardır feryat ediyor ama nafile. Memleketin kerizi ben miyim diye düşünenler artıyor sürekli. Nitekim ekilmeyen arazi varlığı yandaş istatistik kurumuna göre bile sürekli artıyor. Borçlar arazi satışları ve üretimden vazgeçiş şeklinde kapatılmaya çalışılıyor. Oysa haciz uygulamalarında bile üretken, bitken arazi ve varlıklar hariç tutulmalı. Yoksa Ukrayna’dan çıkan gemileri saydırırlar.