Bu ekonomik tabloya bakan muhalefet ne der?
Bu ekonomik tabloya bakan muhalefet ne der?
“Yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazlayı artırmaktır…”
Zaten ülkemizin reçetesi bu.
.
Bizim muhalefet bunu 20 senedir söylüyor zaten.
Peki, kim bunu yapacak olan?
İktidar.
.
İktidar ne diyor?
.
Pazartesi günkü kabine toplantısından sonra dediği şu:
“Türkiye’nin ihtiyacı faizi yükseltmek değil, yatırım, istihdam, üretim, ihracat, cari fazlayı artırmaktır…”
.
Halk ne der?
.
“Yapın be kardeşim, elinizden tutan mı var?”
.
Resmen komedi.
.
Kabine sonrası açıklama şöyle:
“Biz, ülkemizin dört bir yanında vatandaşlarımız güvenle, konforla, hızla istedikleri yerlere gidebilsinler, lojistik hizmetler kesintisiz sürdürülebilsin diye Cumhuriyet tarihinin en büyük ulaştırma yatırımlarını yaptık. Buna rağmen böyle akıl almaz facialarla karşılaşmaktan dolayı üzüntülüyüz…”
.
Şu sonuç çıkıyor:
“Yol, köprü yapmakla kalkınma olmuyormuş.”
Çözüm:
“Önce eğitimmiş demek…”
20 yılda 80 defa eğitim sistemi değişirse olacağı bu.
“Oy alacağım” diye, okuma oranını düşürürseniz olacağı bu.
Her şey ortada…
.
Sonuçta denilen şu:
“Unutmayınız, hepimiz aynı Türkiye gemisinin içerisindeyiz, bu gemi hızla yol alırsa kazanan hepimiz olacağız.
Bu gemi güvenlik gibi, ekonomi üzerinden açılan deliklerinden de su alarak batarsa hepimiz boğulacağız…”
.
“Nasıl aynı gemi?” diye sorarlar.
.
İhale açılmadan iş hep aynı kişilere verilirse,
Adalet hep başkalarına işlerse,
Gelir dağılımında hep yakın akrabalar kazanırsa,
İktidara yakın olanlar güçlü olursa,
Sorayım size:
“Aynı gemi nasıl oluyor acaba?”
.
Mesela;
“Sürtükler” aynı gemide mi?
“Zilletler”,
“Laikler”,
“Kız mı kadın mı olduğu belli olmayanlar”,
“2 ayyaşçılar”,
“Çapulcular”,
“Zürriyetsizler” de aynı gemide mi?
.
Geminin yüzdüğünü gören yok ama diyelim “yüzüyoruz”, batarsak hep beraber batacağımız da biraz şaibeli.
Zira kimlerin batacağı ortada…
.
Kabine toplantısının ardından yapılan açıklamada “Yapacağız, edeceğiz” gibi kelimeler çoğunlukta.
Yahu 20 yıl geçmiş yapılmamışsa, daha ne zaman yapılacak acaba?
.
Genel seçim yaklaşıyor.
Vatandaşın önüne çıkılacak.
Merak ediyorum,
“Ne diyeceksiniz?”
Milletin cebi boş,
Ekmek bulamayan var,
Pazarlardan eli boş dönen çok,
Siz diyorsunuz ki:
“Dövizinizi bozdurun…”
.
Milletvekillerine şöyle seslenmiş:
“Biz gidersek bunların ülkeyi ne hale getireceğini anlatın.”
Vallahi kusura bakmayın ama:
“Memleketi ne hale getireceklerini anlatmak için mevcudu gösterseler yeter…”
.
Geçenlerde bir anket yayınlandı.
Maşallah iktidar almış başını gitmiş.
Tek başına bırakın iktidar olmayı, muhalefete oy bırakmamış.
.
Vatandaş ta haklı olarak “Hala bunlara oy veren mi var?” diyerek iç geçirdi.
.
Ama durum öyle değilmiş meğer.
Zira anketi yapan şirketin 2 başkanından biri iktidar partisinin bir ilçe belediye başkanı, diğeri de iktidar partisinin bir kuruluşunun başındaymış.
.
Anket sonuçlarının ortalamasından şu çıkıyor:
“Eğer aday olursa Recep Tayyip Erdoğan’a oy verir misiniz?” sorusuna “Kesinlikle veririm” diye cevap verenlerin oranı yüzde 30 çıkmış.
.
Peki “Kesinlikle vermem” diyenlerin oranı kaç?
.
O da yüzde 60 çıkmış.
.
Seçmenin analizini herkes yapıyordur elbet.
Emekliler,
Çalışanlar,
Gençler,
İlk defa oy kullanacaklar,
Suriyeliler,
v.s.
.
Politikalar buna göre belirlenip, seçim konuşmaları ve vaatler ona göre ayarlanacak.
.
“Size ev vereceğizzz…”
Pek tutmadı.
Onun kaymağını zamanında Çiller yemişti.
Millet artık yemiyor.
Hatta TOKİ’ye müracaat etmiş ve 3 senedir bekleyenler var hala…
.
“İstihdamı artıracağızzzz” vaadi de pek inandırıcı gelmiyor kimseye…
Ortada fabrika kalmadı, hepsi battı…
.
“Aynı gemide batacağızzz” bile inandırıcı değil.
.
İşte tüm bu yaşananlar sonunda iktidarın yapılacak seçimde “gidici” olduğu apaçık ortada.
.
Ancak yüzde 30 oy alabilen iktidarın artık yapacak bir şeyi yok.
.
Yapılan son anketlerde Millet İttifakının, Cumhur İttifakını geçtiği bile görülüyor.
.
Böylece Cumhurbaşkanlığı seçimini kaybeden iktidar, meclis çoğunluğunu da pek sağlayamıyor gibi.
.
Böylece son viraja girdiğimiz şu dönemde 20 senedir yapılmayanların, 6 ayda yapılacak olması mümkün görülmüyor.
.
Öğrenciyken hafta sonu ödevlerimizi hep pazar gecesi yapmaya kalkardık.
Yani, son dakikaya bırakırdık.
Onun da pek faydası olamazdı.
.
İktidar da aynı şeyi yapacak anlaşılan ama faydası olacak mı yaşayıp göreceğiz…
***
ÖĞRENCİLER GELİYOR
Üniversite sınavları neticesinde öğrenciler kayıt yaptırmak için şehrimize gelmeye başladılar.
.
10 bin 36 yeni öğrenci şehrimizde ikamet edecek.
Bunların konut sorunu elbette doğacak.
Yurtların haricinde evde kalacak öğrenci sayısı oldukça fazla.
Zaten kiraların tavan yaptığı şehirde öğrencilere “Allah kolaylıklar versin” diyorum.
.
Dün yaptığımız habere göre;
İlk kayıtlarını yaptıran 5 öğrenciden 4’ünün Çanakkale’de yaşıyor olması da enteresan.
.
Hayat pahalılığından mı? Yoksa tercihten mi? seçtiklerini sormak isterdim kendilerine.
.
Bizim için en güzeli kontenjanların hepsinin dolu olması.
Türkiye’de tercih sıralamasında üst sıralarda olmak gerçekten gurur verici.
.
Bu gurur bizi yaşatan rahmetli Süleyman Demirel başta olmak üzere tüm emeği geçenlere teşekkür ederim.
.
Bu arada Süleyman Demirel demişken,
Bu üniversiteyi kurmasıyla Çanakkale’nin makûs talihini değiştirdi.
İstihdamın yerlerde süründüğü Çanakkale’ye yeni bir yaşam sevinci ve kazanç kapısı açtı.
.
Peki biz ne yaptık?
.
Ne bir büstünü yapabildik,
Ne de isminin verildiği bir kampüs.
Hani diyoruz ya: “Vefa” diye.
İşte tam manasıyla bu.
.
Zamanında Hüsamettin Cindoruk ile röportaja gitmiştik.
Bize sorduğu soru şuydu:
“Çanakkale ne ile geçiniyor?”
.
Bakar mısınız?
Bir devlet adamının düşüncesine.
.
Laf ebeliğini bırakıp bize vatandaşı soruyor.
.
Cevapladık tabi:
“Üniversite ile…”
.
Kimin yaptığını elbette iyi biliyor.
Yüzünde bir tebessüm belirdi.
Haklı olarak…
.
İşte ben de diyorum ki:
Süleyman Demirel’in adını bu üniversite yaşatması lazım.
Yoksa hep bir taraf eksik kalacak…
***
DERDİ BAŞKA
İnsanların türlü türlü şikâyetleri var.
Beklentileri var.
Biz bunları sosyal medyadan görüyoruz, okuyoruz, seyrediyoruz.
.
İşte dertli bir amcanın söylemi:
“Bekârlar var dullar var değil mi?
Biz bu köyde dul olarak 5 kişiyiz.
Eşi ölmüş kadından 22 tane var.
4 te bir yani.
Bütün Türkiye’de Çanakkale’nin büyük, küçük köylerinde araştırma yaptım.
Mesela kadınlar kocaya gitmiyor, neden gitmiyor?
Hükümet yüzünden…
Çünkü babasının maaşını veriyor, anasının maaşını veriyor, 30 yaşında kalmış gider mi?
Ama hükümet evliliğe bir yaş koysa,
Mesela 50 yaşına kadar mecburi kocaya gitme,
50 yaşından sonra ister git, ister gitme.
Eğer ki gitmiyorsa bunlara bir vergi koyması lazım. Bak nasıl gidiyor o zaman kocaya…”
.
Dedim ya, herkesin derdi başka.
.
Sahi bu amca da “Batan gemide mi?”
Çok merak ettim de…