KAMUFLAJ
KAMUFLAJ
Askerde kamuflaj yarışması varmış...
Herkes çuvallara giriyor, komutan gelip tekme atıyor, askerlerde hayvan sesleri çıkarıyorlar komutan onaylıyor...
Birinci çuvala vuruyor:
“Hav hav hav.”
Komutan “Aferin köpek çuvalı...”
İkinci çuvala vuruyor;
“Miyav miyav..”
Komutan “Aferin kedi çuvalı...”
Böyle on onbeş çuval geziyor.
Hepsi çok iyi taklit yapıyorlar...
En son Temel’in içinde olduğu çuvala vuruyor ses yok...
Daha sert vuruyor gene ses yok.
Tekme, tokat, tahta, tüfek, ses yok...
Askerlere emir veriyor:
-“İyicene tekmeleyin şunu...”
Çuvaldan kan sızmaya başlıyor..
Beş dakika sonra da ince, bitkin bir ses:
-“Patateeeeeees”
***
FOTOĞRAF VE TENCERE
Sosyeteden bir hatun, dostlarıyla bir araya gelmek için bir yemek düzenler.
Birkaç hortumcu, bazı devlet adamları, playboylar, playgirl'ler falan derken, “birkaç kişi de sanat camiasından olsun” diye düşünür ve davet eder.
Bu sanatçılardan biri çok ünlü bir fotoğrafçıdır.
Fotoğrafçı, ev sahibesinden izin ister ve geceyi değerlendirmek, fotolarını teşhir etmek amacıyla, salonun uygun bir köşesine küçük bir sergi açar.
Yemekten önce sergi kısmında vakit geçirilir, sorular sorulur, kritikler yapılır.
Ev sahibesi de boş durmaz, müthiş bir yorum yapar;
-“Fotoğraflarınız çok güzel beyefendi. Pahalı ve güzel bir makineniz olsa gerek.”
Sanatçı tevazu içinde gülümser sadece. Bozulduğunu belli etmez. Yemekler yenir, sohbetler edilir, kakara-kikiri derken, vakit geçer ve vedalaşma zamanı gelir.
Herkes birer ikişer ayrılırken, sıra sanatçıya gelir:
-“Yemekleriniz mükemmeldi hanımefendi. Harika ve çok pahalı tencereleriniz olsa gerek...”
***
KANO
İngiliz, Alman, Fransız ve Temel bir adaya düşmüşler.
Bunları bir kabile yakalamış ve bağlamışlar direklere.
Kabile şefi sudaki kanoları göstermiş ve:
-“Benden getiremeyeceğim bir şey isteyen kurtulur. Eğer getirirsem derinizden kano yaparım!” demiş.
İngiliz: -“Bana Manchester United takımının kalecisinin imzaladığı bir futbol topu getirin.”
Şef bir işaret etmiş ve İngiliz’in istediği top gelmiş ve derisi yüzülmüş.
Fransız: -“Bana 1820 Napolyon şarabı getirin!” demiş.
Şef kıs kıs gülerek işaret etmiş bir şişe şarap gelmiş önlerine;
Fransız’ın da derisi yüzülmüş.
Alman: -“Bana el yapımı bir Limuzin getirin!” demiş.
Beş on dakika sonra ormandan bir Limuzin gelip park emiş önlerinde.
Alman da aynı akibete uğramış.
Sıra gelmiş bizim Temel’e.
Temel: -“Bir çatal isteyrum…”
Şef: “Salak mı lan bu herif? İsteyecek bir şey bulamamış mı?” diye düşünürken bir çatal alıp vermişler Temel’e.
Temel başlamış çatalı vücuduna batırmaya.
Şef hayretle sormuş:
-“Ulan ne yapıyorsun geri zekâlı?”
Temel cevaplamış:
-“Nah size kano… Nah size kano...”
***
İNTİKAM
Fadime; biricik sevdiği Dursun’u, Temel’in hanımı ile hem de kendi yataklarında sarmaş dolaş yakalayınca, sesini çıkarmaz ve hemen Temel'e gidip durumu anlatır.
Temel köpürür:
-“Vay adi uşak! Şimdi pen ona gününü göstermez miyum!” diye dövünürken Fadime atılır:
-“Temel! Sen de intikaminu penumla yatarak al!” der.
Bu fikir Temel’in hoşuna gider.
Beraberce bir kaç kez intikam alındıktan sonra, sigara molası verilir.
Fadime, Temel’e:
-“Hadi bir kere daha intikam alsana!” deyince, yattığı yerden doğrulup sigarasından derin bir nefes çeken Temel:
-“Penum kinum geçmiştur da!”
***
KİM?
Temel ile Dursun iddialaşıyorlarmış.
Temel: “Ben denize 25 metreden dalabilirim!” demiş.
Dursun hemen müdahale edip:
-“Yok; yapamazsın!” demiş.
Temel çıkmış, atlamış ve dalıp çıkmış.
Bu sefer Dursun iddiayı daha ileri götürerek: -“Ulan ben de 30 metreden dalarım!” demiş. Tabii bu sefer de Temel itiraz etmiş:
-“Yok; yapamazsın!”
Neyse Dursun da çıkıp dalışını başarıyla tamamlamış. Bu sefer Temel:
-“Ulan ben de 20 cm suya 3.5 metreden dalmazsam…” demiş.
Dursun’dan yine itirazlar,
-“Yok yapamazsın!”
Neyse Temel çıkıp dalışı bir güzel becermiş. Bu sefer Dursun kıllanmış:
-“Lan ben de 20 cm suya 4 metreden dalarım!”
Tabii Temel’den hemen muhalefet.
Amma velakin Dursun dalışı başarı ile tamamlıyor.
İyice fitil olan Temel:
-“Ulan ıslak havluya 2.5 metreden dalayım da gör!” diyor.
Tabii Dursun itiraz ediyor.
Sonunda Temel:
-“Getirin pagayum ıslak havluyu!” diyor.
Adamlar getiriyor.
Temel çıkıyor 2.5 metre yüksekliğe ve atlıyor…
Çakılıyor aynen.
Sersemlemiş bir şekilde doğruluyor ve:
-“Lan kim sıktı bu havlunun suyunu?”
***
KAMPANYA
Papaz her pazar öğlen kasabadaki ahalinin günah çıkartmasını dinler ve de onlara yol gösterirmiş.
Rahibi, başka bir kasabadan bir davet için hafta sonu için çağırmışlar.
Papaz hem gitmek istiyor, hem Kiliseyi kime bırakacağını bulamıyormuş.
Sonunda Kilisenin tam karşısındaki Sinagog’a gidip durumu kasabanın Hahamına anlatmış.
Haham “Nasıl olur ben sizin kuralları hiç bilmem ki” dese de Papaz; “Ben vaaz verdikten sonra sana öğretirim çok kolay. Bir iki kere günah çıkartanlara nasıl cevap verdiğimi görsen hemen anlarsın.” demiş.
Haham da Tanrı katında bir din adamına yardım edeceği için boynu bükük kabul etmiş.
Pazar günü gelmiş.
Papaz ile haham birlikte odaya girip günah çıkartmaya gelen birinci kadını dinlemişler:
-“Muhterem peder.”
-“Evet yavrum.” demiş papaz.
Hahamda dinlemede.
-“Muhterem peder. Ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu günahtan arınayım”.
-“Yavrum Kudüs tarafına dön ve kutsal bakire Meryem Ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun”.
Ve kadın Papazın dediğini yapmaya gider.
Derken bir başka kadın gelir.
-“Muhterem peder.”
-“Efendim kızım.”
Haham bu sefer de sesiz dinliyor.
- “Muhterem peder. Ben tam üç kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım.”
- “Hımmmm. Yavrum Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem Ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun.” der
Kadın teşekkür edip Papazın dediğini yaparken, Papaz da Haham’a döner ve “Anladın değil mi” der ve bir koşu arabaya binip yola çıkar.
Haham odada bir başka günahkâr beklerken bir kızın geldiğini duyar.
-“Muhterem peder.”
Haham öğrendiği gibi
-“Evet yavrum” der...
-“Muhterem peder. Ben tam iki kez zina işledim. Ama çok pişmanım. Bana bir yol göster de bu suçlardan arınayım. Çok utanıyorum” der.
Haham düşünür ve cevap verir.
-“Yavrum üzülme. Su anda bir kampanyamız var. Sen git bir zina daha yap. Sonra gel Kudüs tarafına dön ve Kutsal bakire Meryem ana ile ilgili bir dua oku, çıkarken de kumbaraya 100 dolar at günahından arınmış olursun.”
***
MİLYONLARCA
Memleketin birinde bir zamanlar oldukça yüksek mevkilere ulaşmış bir kadın politikacı işsiz kalınca, sırayla işadamlarının kapısını çalıp iş aramaya başlar.
-“Efendim ben aynı zamanda ekonomi profesörüyüm. Politika da çok önemli görevlerde bulundum. Lütfen bana bir iş verir misiniz?”
İşadamı düşünür ve:
-“Sana ayda 500 dolardan fazla maaş veremem, istiyorsan gel yarın ise başla”
Kadın politikacı:
-“Aaaa…! 500 dolar da ne ki? Benim cüzdanımın kenarını bile doldurmaz.”
Aynı şekilde bir başka işadamına gider.
İşadamı;
-“Size en fazla 700 dolar maaş verebiliriz bayan” der.
Bayan politikacı başı önde eve gelir ve her zaman akıl danıştığı kocasına;
-“Şekerim, çalmadığım kapı kalmadı şöyle parası bol bir iş bulamadım. Sen ne dersin? Ne yapmalıyım?”
Kocası başını sallayarak;
-“Hanım sen bir de şu mamaya git, bir konuş” der.
Ertesi gün politikacımız ülkenin en ünlü mamasının kapısı önündedir.
-“Efendim, ben ekonomi profesörüyüm… Ayrıca politikada çok önemli görevlerde bulundum bana uygun bir işiniz var mı?”
Mama, yüzünde sıcak bir gülümsemeyle;
-“Tabi hanım kızım yarın gel işe başla, sana ayda 8000 dolar veririm” der.
Politikacının gözleri parlar birden, heyecanla;
-“Sahiden o kadar eder miyim?”
Mama gayet sakin cevap verir:
-“Aaa, ne demek kızım. Milyonlarca insan senin için sırada bekliyor!”
***
BİZİMKİ
Karı koca yemek yiyor.
O sırada masaya yaklaşan heykel gibi güzel bir esmer, adamı selamlayıp geçiyor.
Adamın karısı soruyor:
-"Kim bu afet?"
Adam:
-“Eğer mutlaka bilmek istiyorsan söyleyeyim, metresim!”
Kadın:
-“Bir de bu kadar pervasızca söylüyorsun. Boşanıyorum senden!”
Adam:
-“Yani Etiler’deki apartmanı, Kandilli’deki yalıyı, Göcek'teki tekneyi ve Nice'deki villayı bırakıyorsun...”
Uzun bir sessizlik olur.
Çift yemeğini yerken kadın birden sorar:
-“Şu arkada oturan Fuat değil mi? Yanındaki kadın kim?”
Adam:
- “Fuat’ın metresi…”
Kadın:
-“Ay bizimki çok daha güzelmiş…!”
***
Kahvede bir köşede miskin miskin oturan Temel’i gören Dursun sormuş:
-“Ula Cemal’le küs misun? Artuk tavla oynamaysunuz!”
-“Ula sen olsan, pul çalan, zar tutan, kapı atlayan birisi ile tavla oynarmisun?”
-“Oynamam…”
-“O da onun içun oynamayi işte…”