Atatürk’ün dünyaca saygınlığı hem askeri hem de siyasi dehasından gelir.
Atatürk’ün dünyaca saygınlığı hem askeri hem de siyasi dehasından gelir.
Ömrü boyunca Özgür bir vatan için çalışmış, çok genç yaşta hayatını kaybetmiştir.
Hayatının son demlerinde bile hasta hali ile Hatay’ı almıştır.
.
Elbet bunları tekrar tekrar anlatmama gerek yok.
İçinize bilmeyeniniz yoktur.
Ama hala bilmek istememekte ısrar edeniniz varsa, o kesinlikle ATA’sını inkâr etmiş olacaktır.
.
Atatürk’ün o mücadeleci ve vaz geçilmez ruhu olmasaydı, hangi milletin boyunduruğunda olurduk bilinmez.
.
Bazen içimizde, “Keşke Yunan galip gelseydi” diyenler de olabiliyor ama Yunan vahşetini görmüş, yaşamış “İstiklal Madalyalı Dedem” eğer ki sağ olsaydı, bu sözlerin sahibin hali nice olurdu…
.
Bugün 30 Ağustos Zafer Bayramı.
Öyle rampadan atmak kolay değil.
Giyeceksin çizmeleri, Atatürk’ün yaptığı gibi İzmir’e kadar kovalayacaksın Yunan’ı.
Gerekirse de dökeceksin denize.
Bildiğimiz budur…
.
Tarih o zamanlar şöyle gelişiyor:
“Sakarya Meydan Muharebesi’nden sonra kamuoyunda ve TBMM’de taarruz için sabırsızlıklar baş göstermiş.”
.
Bu gelişmeler üzerine Mustafa Kemal Paşa, 6 Mart 1922’de Büyük Millet Meclisinin gizli bir toplantısında endişe ve huzursuzluk duyanlara ‘Ordumuzun kararı, taarruzdur. Fakat bu taarruzu tehir ediyoruz. Sebebi, hazırlığımızı tamamen bitirmeye biraz daha zaman lazımdır. Yarım hazırlıkla, yarım tedbirlerle yapılacak taarruz, hiç taarruz etmemekten çok daha kötüdür.’ diyerek bir taraftan zihinlerdeki şüpheyi bertaraf etmeye çalışırken diğer taraftan da orduyu son zaferi sağlayacak bir taarruz için hazırlamıştır.
(43)
.
1922 yılının Haziran ayı ortalarında, Başkomutan Gazi Mustafa Kemal Paşa, taarruza geçme kararını almıştır.
.
Asıl amaç; “Yok edici bir meydan savaşı yapmak, düşmanı çabuk ve kesin bir sonuç alacak şekilde vurmaktır.”
.
Büyük Taarruz ve bu taarruzu taçlandıran “Başkomutanlık Meydan Muharebesi”, Türk Kurtuluş Savaşı’nın son safhasını ve zirvesini teşkil etmiştir.
.
Mustafa Kemal Paşa, 3 yıl 4 aylık süreçte Türk milletini ve ordusunu adım adım hedefe taşımıştır.
(44)
.
Batı Anadolu’yu Türk ordusuna karşı savunmayı planlayan Yunan ordusu;
Gemlik Körfezi’nden Bilecik, Eskişehir ve Afyon doğusu ile Menderes Nehri’ni takiben Ege Denizi’ne dayanan savunma hattını bir yıla yakın bir süre ile tahkim etmiştir.
.
Özellikle Eskişehir ve Afyon bölgeleri gerek tahkimat gerekse birlik miktarı bakımından daha kuvvetli tutulmuş, hatta Afyon’un güney batısındaki bölge birbiri gerisinde “Beş savunma hattı” şeklinde tertiplenmiştir.
.
Hazırlanan Türk taarruz planına göre;
1’inci Ordu kuvvetleri, Afyon’un güneybatısından kuzeye doğru taarruza geçtiğinde Afyon’un doğusu ve kuzeyinde bulunan 2’nci Ordu kuvvetleri de taarruzla kesin sonuç almak istediğimiz 1’inci Ordu bölgesine düşmanın kuvvet kaydırmasına engel olacak ve Döğer bölgesinde bulunan düşman ihtiyatlarını kendi üzerine çekmeye çalışacaktır.
Süvari Kolordusu da Ahır Dağları’ndan aşarak düşmanın yan ve gerilerine taarruz ederek düşmanın İzmir’le telgraf ve demir yolu irtibatını kesecektir.
Baskın prensibi ile Yunan ordusunun imhasının gerçekleşmesi düşünülmüştür.
.
İki ordunun insan ve tüfek yönünden aşağı yukarı birbirine denk olmasına karşın, makineli tüfek, top, uçak ve özellikle motorlu araçlar yönünden üstünlük Yunan ordusundaydı.
.
Yalnız süvari (kılıç) olarak Türk ordusu üstünlüğe sahipti.
.
Bir taarruz ve özellikle de takip harekâtında tank ve motorlu araçların bulunmadığı o zamanki savaşlarda, süvarinin oynayacağı rolün çok önemli olduğu yadsınamaz bir gerçekti.
.
Mustafa Kemal Paşa, 19 Ağustos 1922’de Ankara’dan Akşehir’e giderek 26 Ağustos 1922 Cumartesi sabahı düşmana taarruz emrini verdi.
.
26 Ağustos sabahı;
Başkomutan Mustafa Kemal Paşa, yanında Genelkurmay Başkanı Fevzi Paşa ve Batı Cephesi Komutanı İsmet Paşa ile birlikte muharebeyi idare etmek üzere Kocatepe’deki yerini aldı.
.
Büyük Taarruz burada başlamış, topçuların sabah saat 04.30’da taciz ateşi ile başlayan harekât, saat 05.00’te önemli noktalara yoğun topçu ateşi ile devam etmişti.
.
Piyadeler, sabah 06.00’da Tınaztepe’ye hücum mesafesine yaklaşarak tel örgüleri aşıp Yunan askerini süngü hücumu ile temizledikten sonra Tınaztepe’yi ele geçirdi.
.
Bundan sonra saat 09.00’da Belentepe, daha sonra Kalecik-Sivrisi düşmandan temizlendi.
.
Taarruzun birinci günü, sıklet merkezindeki 1’inci Ordu Birlikleri, Büyük Kaleciktepe’den Çiğiltepe’ye kadar on beş kilometrelik bir bölgede düşmanın birinci hat mevzilerini ele geçirdi.
.
5’inci Süvari Kolordusu düşman gerilerindeki ulaştırma kollarına başarılı taarruzlarda bulundu ve 2’nci Ordu da cephede tespit görevini aksatmadan sürdürdü.
.
27 Ağustos Pazar sabahı gün ağarırken Türk ordusu bütün cephelerde yeniden taarruza geçti ve bu taarruzlar çoğunlukla süngü hücumlarıyla ve insanüstü çabalarla gerçekleştirildi.
.
Afyon, kurtuluşun şanlı ve şerefli müjdesi oldu ve Başkomutanlık Karargâhı ile Batı Cephesi Komutanlığı Karargâhı Afyon’a taşındı.
.
28 Ağustos Pazartesi ve 29 Ağustos Salı günleri başarılı geçen taarruz harekâtları ile düşmanın 5’inci Yunan Tümeninin çevrilmesi ile sonuçlandı.
.
29 Ağustos gecesi durum değerlendirmesi yapan komutanlar, hemen harekete geçerek muharebenin süratle sonuçlandırılmasını gerekli buldu.
.
Düşmanın çekilme yollarının kesilmesi ve düşmanı çarpışmaya zorlayarak tamamen teslim olmalarını sağlama yolunda karar alındı ve karar süratli ve düzenli bir şekilde uygulandı.
.
30 Ağustos 1922 Çarşamba günü taarruz harekâtı, Türk ordusunun kesin zaferi ile sonuçlandı.
.
Büyük Taarruzun son safhası Türk askeri tarihine “Başkomutan Meydan Muharebesi” olarak geçti.
.
30 Ağustos 1922 Başkomutan Meydan Muharebesi sonunda, düşman ordusunun büyük kısmı dört taraftan sarılarak Gazi Mustafa Kemal Paşa’nın ateş hatları arasında ve bizzat Zafertepe’den idare ettiği savaşta, tamamen yok edilmiş veya esir edildi.
.
Anadolu’daki Yunan kuvvetlerinin yarısı imha veya esir edildi ve kalan bölümü ise üç grup halinde çekildi.
.
Bu durum karşısında Çalköy’deki yıkık bir evin avlusu içinde Gazi Mustafa Kemal Paşa, Yunan ordusunu takip etmesi için Türk ordusuna o tarihi,
“Ordular, ilk hedefiniz Akdeniz’dir. İleri!” (*) emrini verdi.
.
1 Eylül 1922’de Türk ordusunun takip harekâtı başladı.
Muharebelerden kurtulan Yunanlar İzmir’e, Dikili’ye ve Mudanya’ya doğru kaçmaya başladılar.
.
Türk ordusu bu muharebe neticesinde 9 Eylül 1922 sabahı İzmir’e girdi.
.
Sabuncubeli’nden geçen 2’nci Süvari Tümeni, Mersinli yolu ile İzmir’e doğru akarken bunun solunda 1’inci Tümen de Kadife Kale’ye doğru yürüdü.
Bu Tümenin 2’nci Alayı, Tuzluoğlu Fabrikası’ndan geçerek Kordonboyu’na ulaştı.
Yüzbaşı Şeref Bey Hükûmet Konağına,
5’inci Süvari Tümenimizin öncüsü Yüzbaşı Zeki Bey Kumandanlık Dairesine ve
4’üncü Alay Komutanı Reşat Bey’de Kadife Kale’ye bayrağımızı çektiler.
.
9 Eylül 1922’de İzmir,
11 Eylül'de Bursa ve
18 Eylül'de de Batı Anadolu düşman işgalinden kurtarıldı.
.
11 Ekim 1922’de imzalanan Mudanya Ateşkes Anlaşması ile Doğu Trakya, silahlı çatışma olmadan Yunan askerinden arındırıldı.
.
Sonrasında, 24 Temmuz 1923’te imzalanan Lozan Barış Antlaşması ile Türkiye bağımsızlığını tüm dünyaya kabul ettirdi.
.
Türk milletinin vatan sevgisinin, yıkılmaz azim ve iradesinin bir eseri olarak ortaya çıkan bu zaferle sadece vatan toprakları düşmandan kurtarılmamış, Büyük Önder Atatürk’ün liderliğinde, ulus iradesine ve egemenliğine dayanan bağımsız Türkiye Cumhuriyeti’nin sağlam temeller üzerinde kuruluş süreci başlatılmış ve 29 Ekim 1923’te Cumhuriyet ilan edilmiştir.
.
Büyük Zafer’den iki yıl sonra Mustafa Kemal Paşa, Başkomutan Meydan Muharebesi’ni sevk ve idare ettiği Zafertepe’de 30 Ağustos 1924 tarihinde Büyük Zafer’in önemini şu şekilde ifade etmiştir. “... Hiç şüphe etmemelidir ki yeni Türk devletinin, genç Türkiye Cumhuriyeti’nin temelleri burada atıldı. Ebedi hayatı burada taçlandırıldı. Bu sahada akan Türk kanları, bu semada uçuşan şehit ruhları, devlet ve cumhuriyetimizin ebedî muhafızlarıdır...”
.
Mustafa Kemal Atatürk’ün engin ileri görüşlülüğüyle kurulan Cumhuriyet, ulusal egemenliğe dayanan yönetim biçimi olmasının yanı sıra kapsamlı bir aydınlanma ve çağdaşlaşma atılımıdır.
Cumhuriyet’le birlikte hayata geçirilen devrimler, ulusumuza çağdaş bir yaşamın kapılarını açmış; laik ve demokratik Cumhuriyet’e sahip olmanın onurunu yaşatmıştır.
Kaynak: https://ata.msb.gov.tr/Genel/icerik/milli-mucadele-donemi