Saman bu kadar kıymetlenince eski günlere gidiyor insanın aklı ister istemez.
Yetmişli yıllarda samanın pek ticareti yoktu ama harman yerlerinde bir tek saman çöpü bile kalmazdı. İlk zamanlarda harmanlar dövenle sürülürdü hep. Akşama kadar öküzlerle sürülen harman, akşamüzeri kenara yığılır, tınaz yapılırdı. Rüzgârın esmesine göre yaba ve parmaklılarla savurmaya girişilirdi. Parmaklı ile tınazdan savrulan samanlı ekin, yabayla bir parti daha savrulur, samanından iyice ayrılırdı. Son olarak da gözerden geçirilir, Kesi ayrılırdı. Kes biraz taneli olduğu için tavuk beslenmesinde kullanılırdı.
Ekinler dokuma çuvallara doldurulur, saman ise, saman damlarına çekilirdi. Öküz arabalarına saman kanadı takılır, dökme olarak arabaya doldurulur, iyice tepilir, sonra da hayvanlara verilmek üzere damlara taşınırdı. Çok zahmetli işlerdi ama konu komşuyla birlikte yapıldığı için, yutulan tozlar samanlar hiç kimseye sorun olmazdı. Saman damları dolduktan sonra harman yerinde kalan samanlar satılırdı.
Uzun süre mahalle muhtarlığımızı yapan Rahmetli Mustafa İlhan amca, kamyonunu satmıştı. Burunlu bedford kamyonu vardı. Sesinden tanırdık gelişini. Caminin köşesinden dönünce mazot yakmasın diye stop telini çeker, evin önüne kadar stopta giderdi. Burhaniye, Ayvalık ve Edremit ilçelerinin bazı köylerine saman çekerdi. Kamyonunu kamyonculuğu bıraktığı için satmıştı. Saman taleplerine direnemeyince bizim kamyonu emanet aldı. Bizim kamyon da emekliye ayrılmıştı aslında ama yine tarladan bahçeden ürün çekmeye yarıyordu. Maşallah çakı gibi duruyor hala BMC Morris. Mustafa amca bizim kamyonla saman ticaretine devam edince hem muavinlik hem de saman satışına destek veriverdim. Harman yerlerinde kalan samanları hararlara doldurup kamyona yüklüyorduk. Ekibimiz kuvvetliydi. Kara Hüseyin abi ve çocukluk arkadaşım Erdebil ile birlikte akşama kamyonu hazır ediyorduk. Muavin makaslar bastı mı tam 4 ton saman sarmış oluyorduk.
Ramazan’a denk gelmişti saman işleri. Sahurda niyetlendikten sonra yola çıkıyorduk. Saat maat yok, kaba kuşluk körfeze iniyorduk. Burhaniye Şarköy, Ayvalık Küçükköy gibi yerlerde çok deveci vardı. Bütün araziler zeytinlik olunca samanı satın alıyorlardı. Mustafa amca bizim yevmiyelere kendi yevmiyesini ve mazot masrafını ekleyip, isteyenlere samanı veriyordu. Bazen birkaç harar saman kalıyor, son alana istese veriyor, istemezse hibe ediyorduk. Üç yaz bu işi yaptık. Gün aşırı sefer yaptığımızı hesap edersek epey saman çekmişiz. Köyde de hatırı sayılır hayvan vardı ama komşu köylerle birlikte hatırı sayılır saman çıkardı. Şimdi bu köyler Trakya’dan, Kumkale Ovasından saman çekiyorlar. Bir şeyler yanlış gidiyor olmalı.
Saman fiyatları tonu 1500 liraya dayandı. Mercimek samanı buğday ve arpadan daha pahalı. Saman fiyatları daha da artacak gibi görünüyor. İthalat belki ucuzlatır.