İnançlı insanlar olarak kıyamet gününe inanırız. Zaman gelecek ve herkes halının altına süpürülecek.
İnançlı insanlar olarak kıyamet gününe inanırız.
Zaman gelecek ve herkes halının altına süpürülecek.
.
Zaten bilimsel olarak anlatılan kıyamet şöyle olacak;
“Bünyesindeki hidrojenin genleşmesi ile gittikçe genişleyen güneşin, bir gün gümlemesiyle yer gök kızaracak ve dünyanın tozu bile kalmayacak.”
.
Boşuna değil insanların önce Mars’a gidip sonra da dış uzaya yolculuk yapma istekleri.
Zira başka güneşler, başka dünya amaçlanıyor.
.
Bizimkinden umut kesilmiş belli.
Tek kurtuluş, Mars’a gidecek uzay mekiğine binebilmek.
.
Bindin, bindin?
Yoksa…
.
Bu arada “Kıyamet öncesi dünyada kıyamete benzer doğa olayları yaşanacağından şimdiden bir önlem alınmalı” şeklinde düşünen “Parası bol, aklı bol zengin insanlar” kendilerini bu olumsuzluklardan koruyacak bir sığınma yeri bulma telaşındalar.
.
Öyle ya para var, pul var, ama huzur yok.
Sebep?
“Ya ölürsem?”
“Pisipisine gidersem?” mantığı.
.
İşte bu sebeple dünyada oluşabilecek kıyamet benzeri olaylardan korunmak için harekete geçmişler.
.
Haber şöyle çıktı gazetelerde:
“Dünyaca ünlü bazı milyarderler, sahip oldukları muazzam servetleri gezegenimizin yararına kullanmaktan çok, sıra dışı iklim olayları ya da toplumsal çöküş gibi felaket senaryolarından korunmak için kendilerine harcıyorlar.”
.
Dedim ya “Tırsmışlar bir kere.”
“Parayı yiyemeden öbür tarafa gitmeyelim” derdindeler.
.
Zenginlik te zor iş.
.
Haber devam ediyor:
“Dünya her geçen gün yeni toplumsal olaylar, iklim sorunları, ülkelerarası krizler, savaşlar ve ekonomik krizlerle boğuşurken, küresel servetin önemli bir kısmını elinde tutan ultra zenginler, servetlerini ve yaşamlarını garanti altına almak için her yolu deniyor…”
.
Neymiş bu yollar?
Cevap haberde.
.
“Bazıları uzak gezegenlerde koloniler kurmayı hayal ediyor, bazıları da nasıl daha uzun yaşayabileceklerine ve hazinelerini nasıl sonsuza dek koruyabileceklerine kafa yoruyor.”
.
“Ultra zenginlerin hayatta kalma mücadelesi” adlı kitabın yazarı Douglas Rushkoff’a göre, Teknoloji yatırımı ve risk fonu dünyasının üst kademesinden beş süper zengin adam şunları düşünmüş:
“Hangi kripto para birimini stoklamaları gerektiği veya sanal gerçeklik mi yoksa artırılmış gerçeklik mi daha iyi?”
.
Sohbet bu noktadan sonra, “Endişe verici” bir noktaya evrilmiş.
Zira katılımcılar, iklim krizinden en az etkilenecek bölgeleri tartışmışlar.
.
Seçenekler arasında,
“Yeni Zelanda ve Alaska” varmış.
.
Bu ultra zenginler;
Dünya’da hangisinin daha büyük bir tehdit olduğunu tartışmışlar:
“Küresel ısınma mı?”
Yoksa
“Biyolojik savaş mı?”
.
Tek dertleri şuymuş aslında;
“Bir insan dış temas olmadan veya dış dünyadan yardım almadan ne kadar süre hayatta kalabilir?”
.
Zenginler her ölümlü gibi: “Çevresel çöküş, sosyal huzursuzluk, nükleer patlama, güneş fırtınası, durdurulamaz bir virüs salgını veya her şeyi alt üst eden kötü niyetli bir bilgisayar virüsüne karşı olası kurtuluş senaryolarını” tartışmışlar.
.
Son olarak bir tanesi, “Kendine ait yeraltı sığınak sistemini inşa etmeyi neredeyse tamamladığını” açıklamıştı.
.
Sonuçta konu uzadıkça;
“Zenginin parası, züğürdün çenesini yoracak” anlaşılan.
.
Bizim bu konuda “Ultra özel sığınak” gibi bir yapıya kavuşmamız mümkün olmadığından, gökten gelecek asteroidlere karşı ‘Uçağa kafa atan bir milletin torunu olarak’ göğsümüzü rahatlıkla siper edebiliriz.
Ayrıca şu ekonomik ortamda para harcamaya da gerek yok…