Devlet çiftçinin yanında nasıl duruyor anlamak mümkün değil. Çiftçinin elinde bir gram arpa ve buğday kalmayacak hepsini alacağız dediler.
Koyacak yerleri yeterli değildi ama böyle bir yol izlediler. TMO’nun toprak silolar dahil 2.5 milyon ton depolama kapasitesi bulunduğunu herkes biliyor. Buna rağmen çiftçinin desteklemelerden yararlanabilmesi için TMO veya Tarım Kredi Kooperatiflerine teslim etmesi gerekiyordu. Neticede paraya ihtiyacı olan çiftçilerin hepsi ürünlerini tüccara teslim etmek zorunda kaldı. Desteklemesi batsın dedi gitti.
Devletin ali yetkilileri Ukrayna’dan Rusya’dan çıkacak tahıl yüklü gemileri saymaya başladı. Milli Savunma Bakanı günlerde rapor verdi. Üç gemi çıktı, beş gemi çıktı gibi. Oysa savaş halinde olan bu iki ülkenin dünyaya sattığı hububat ve yağ bitkileri miktarı 70-80 milyon tonu buluyor. Fakir memleketler aç kalması diye acındırdılar. Oysa ithalatı parası olan ülkeler yapıyor. Diğerleri açlıkla savaşmaya devam ediyor. Madalyonun öteki yüzüne bakılırsa bu iki ülkeden gelecek tahıla memleketin daha çok ihtiyacı var. Çünkü buğday ve arpa üretimi önemli derecede azaldı. Bunda sakat ithalat politikalarının önemli etkileri oldu. Çiftçi kazanamayınca üretimden vazgeçti.
Toprak Mahsulleri Ofisinin son olarak yaptığı manevra hayret verici. Kuru üzüm alacaktı. Cumhurbaşkanı tarafından açıklanan fiyatlardan alacaktı. Bir yerde çiftçiyi tüccarın eline düşürmeyecekti. Aralık ayına randevu vermeye başladı. Aralık ayında peşin alınıp alınmayacağı konusunda da bir bilgi yok. Her çiftçinin de üzümünü ulaştırma imkânı bulunmuyor alım yerlerine. Çiftçinin borçları var ödenmesi gereken. Bugün ödese 100 lira olan borcu aralık ayında 150 lira olacak belki. Üzümün değeri artacak mı? Hayır. Üretici tüccarın eline kalırken ürününün değeri de düşecek. Buğday ve arpada öyle oldu çünkü. Tüccar da kendine göre son derece haklı. Piyasa risklerine karşı sermayesini koruması gerekiyor.
Yanlış ithalat politikaları nedeniyle memleketin et sorunu bitmek bilmiyor. Üreticinin tam kazanacağı zamanda yapılan ithalatlar nedeniyle zarar eden üreticiler hayvan sayısını azaltma yoluna gidiyor. Et Süt Kurumu üzerinden yapılan düzensiz et ve canlı hayvan ithalatları çiftçiyi iflas ettirirken, yine aynı kurum üzerinden sözleşmeli besicilikle kazandırılacağı belirtiliyor ama pek inandırıcı görünmüyor.
Et Süt Kurumunun tam 28 kombinası geçmiş ve şimdiki iktidarlar tarafından özelleştirilmiş veya devredilmiş. Elinde kalmış 13 kombina. Bu kombinalarla nerede sözleşmeli besicilik yapacak belli değil. Bugün et sektöründe kasap, celep gibi aktörleri bir kenara koyamazsınız. Bu kurumun batıda neredeyse kombinası kalmamış. Kombinaların uzak olduğu yerlerde 600 kilogramlık bir dananın nakliye masrafı 1000 lirayı geçiyor. Alacağı destek nakliyeyi ancak karşılıyor. Yarın besleme kalemlerinin nereye gideceği belli değil. Besi yemlerinin ana materyalini ithal soya küspesi ve mısır oluşturuyor. Dolar zıplayıp duruyor.
Çiftçiyi kandırmanın alemi yok. Bugün ineğini kesiyorsa sütten para kazanamadığı içindir. 6 aydan beri hala süt fiyatlarına müdahale etmeyen devlete üretici nasıl güvensin ki?