Güne bir fıkrayla başlayayım. Sosyal medyada takıldı ağıma, hoşuma gitti size de yazayım dedim.

Adam otomobil almayı düşünüyor.
Gazetedeki ilanlara bakıyor.
Derken, o da ne;
“250 Dolara Mercedes.”
‘Yanlış basılmış’ deyip sayfaları çeviriyor.
Ertesi gün yine aynı sayfa, yine aynı ilan:
“250 Dolara Mercedes.”
‘Hata devam ediyor’ diye düşünmüş.
Ertesi gün yine aynı sayfa, aynı ilan:
“250 Dolara Mercedes.”
‘Bir dakika yaa bir arayıp ikaz edeyim, yanlış yapmasınlar’ deyip numarayı çevirmiş.
Çok kibar ve güzel sesli bir bayan cevap vermiş;
-“Buyurun beyefendi.”
-“Hanımefendi, gazetede bir Mercedes ilanı var, siz mi verdiniz?”
-“250 dolara yeni bir süper lüks Mercedes, bunu soruyorsunuz sanırım. Evet, zaten sadece siz aradınız.”
-“Yani, ilan doğru mu?”
-“Evet beyefendi, arabayı almak mı istiyorsunuz?”
-“Yani 250 dolara Mercedes öyle mi?”
-“Evet.”
-“A ar… arabayı gö.. görebilir miyim?”
-“Tabii adresi vereyim yazın.”
Adam hızla yola düşer.
Şehir dışındaki adresi bulur.
Görkemli bir malikânedir.
Bahçeden girer, zili çalar.
Bir uşak kapıyı açıp, adamı salona alır.
Güzel, genç ve alımlı bir kadın gelir, kibarca karşılayıp buyur eder adamı içeriye.
-“Hanımefendi, ara... arabayı gö... görebilir miyim?”
-“Tabii ki, buyurun garaja gidelim.”
Garajın kapısı açılır.
Pırıl pırıl, özel yapım, son model Mercedes tüm ihtişamıyla orada.
Adam etrafında dolaşarak her tarafını kontrol eder.
Araba da bir çizik dahi yoktur.
-“Hanımefendi, araba çalışıyor mu acaba?
-“Alın anahtarları deneyin.”
Adam elleri titreyerek direksiyona oturur.
Anahtarları takıp marşa basar, araba saat gibi çalışmaktadır.
-“Yürüyor mu?”
-“Bahçede bir tur atın isterseniz.”
Adam bahçede bir tur atar, evet...
Mercedes şahane...
Geri döner ve sorar.
-“Şimdi ben, size 250 dolar verirsem bu arabayı alabilir miyim yani?”
-“Evet Beyefendi, aynen öyle.”
Adam yine elleri titreyerek cebinden çıkardığı paraları kadına uzatır.
Kadın aracın belgelerini imzalayıp adama uzatır,
-“Hayırlısı olsun beyefendi, deposu da dolu, arabanızı güle güle kullanın…”
Adam arabaya biner, tam gidecekken döner ve dökülür:
-“Hanımefendi, ne olursunuz şu işin aslını bana anlatın, yoksa delireceğim! Bu paraya bu araba?”
Kadın buruk bir kahkaha atarak “Peki”, der. Ve çantasını açıp bir kâğıt çıkarır.
-“Bu benim geçen hafta sekreteri ile yurtdışına kaçan utanmaz eşimin bıraktığı mektup, bakın ne diyor; ‘Sevgili karıcığım bana çok emeğin geçti, beni affet... Sana evi, çocukları, eşyaları, şirketlerden birini ve sahildeki yazlığı bırakıyorum. Senden küçük bir ricam olacak; Lütfen garajdaki Mercedes’i sat ve parasını bana yolla’ şimdi anladınız mı?”
.
Kıssadan hisse:
“Kadınları aldatmayın…”
.
Madem fıkralarla başladık, bildiğiniz üzere benim ilgi alanım.
O halde devam edelim.
.
Konumuz da;
“Aldatma” olsun madem.
.
Buyurun…
.
Ünlü diş hekimi Sam ve eşi 50. evlilik yıldönümlerini kutluyorlardı.
Sam birden eşine bir soru sordu:
-“Sevgilim, bu elli yıl içinde beni hiç aldattın mı?”
-“O da nerden çıktı?” diye sinirlendi karısı;
“Cevabı öğrenmek istemezsin herhalde” dedi.
-“İsterim” dedi Sam, “Lütfen anlat hayatım…”
-“Madem öğrenmek istiyorsun, evet seni üç kez aldattım” diye cevap verdi eşi.
Adam dumur olmuş vaziyette kelimeler ağzından zorla çıkarak sordu:
-“Pe… Peki kimlerdi bunlar?”
Eşi gayet sakin anlatmaya başladı;
-“İlki, hani sen 30 yaşındaydın ve kendi kliniğini kurmak istiyordun da hiçbir banka sana kredi açmıyordu. Sonra bir banka müdürü eve geldi; hiçbir şey sormadan tüm kâğıtları imzaladı ve sen en modern aletlerle kliniğini açabildin…”
-“Ay canım benim. Benim için kendini feda ettin demek. Benim sevgili karıcığım” diyerek alnına bir öpücük kondurdu.
Sonramerakla sordu;
-“Peki ikincisi?”
-“Hani 50 yaşında kalp krizi geçirmiştin ya! Kritik bir By-Pass ameliyatı olman gerekiyordu, hiçbir doktor o cesareti gösteremiyordu. Her an ölebilirdin. Dr. Marley onca yoldan kalkıp gelip senin ameliyatını yapmıştı da sen de hayata dönmüştün” dedi eşi.
Adam iyice duygulanmıştır.
Bir kez daha alnından öptü karısını ve;
-“Ah benim sevgili karım. Hayatımı kurtarmak için kendini bir kez daha feda ettin, öylemi? Peki üçüncü nasıl oldu hayatım…”
-“Hatırlıyor musun? Yıllar önce diş hekimleri odası başkanı olmak istemiştin de 247 oy eksikti, oyları tamamlamam zor oldu…”
.
Kıssadan hisse;
“Kadın aldatmaz, ancak kocası için kendini feda eder…”
.
Aldatma işi bazen abartılır.
Hem de öylesine ki, artık inanılırlığı kalmaz…
.
Temel ve arkadaşları kahvede oturuyormuş.
Birisi, “Yahu arkadaşlar, karım galiba beni bir manavla aldatıyor” demiş.
Öteki ikisi, “Nasıl anladın?” diye sorunca cevaplamış:
-“Dün yatağımızın altında bir karpuz buldum.”
Olayı dinleyen ikinci kişi telaşla söze girmiş:
-“Demek ki benim karım da beni bir marangozla aldatıyor, çünkü ben de yatağımızın altında bir testere buldum.”
O ana kadar arkadaşlarını dinleyen Temel birden dövünmeye başlamış:
-“Aman Allah’ım! Meğer ben ne salakmışım. Şimdi meseleyi çözdüm. Karım beni kesinlikle bir atla aldatıyor.”
Bu at konusuna bir anlam veremeyen arkadaşları oldukça meraklı bakışlarla kendisine sormuşlar;
“Nereden anladın?”
Temel üzgün bir şekilde cevaplamış;
-“Çünkü yatağımızın altında bir jokey buldum.”
.
Kıssadan hisse.
Siz siz olun abartmayın, o kadar da değil.
Kadına iftira atmayın…
.
Aldatan hep kadınmış gibi bana fıkra yazdırıyorsunuz.
Sanki adamlar Cennetten çıkma.
.
İşte onlarla ilgili fıkra.
Kadın koca lüks bir restoranda yemek öncesi aldıkları içkileri yudumlarken bardan içeri hoş bir hatun girer.
Bizim çiftin yanına yaklaşır ve adama arkadan sarılarak onu boynundan öper.
Karısına aldırmadan:
-“Nasılsın hayatım? İki gündür görüşemedik, hiç aramadın… Alacağın olsun…” diyerek sitemli bir şekilde gidip başka bir masaya oturur.
Tüm bu olanları hayretle seyreden kadın öfkeyle sorar;
-“Kim bu kadın Selami?”
Adam gayet sakin bir sesle yanıtlar:
-“Vallahi artık senden saklayacak değilim… Bu şeker kız metresim Çiğdem!”
Kadın bu cevaba çıldırırmıştır:
-“Bu ne cüret! bu ne ahlaksızlık!... Ben buna katlanamam, derhal boşanıyoruz! Sen ne şerefsiz adammışsın meğer… Bir de yüzüme karşı utanmadan ‘Metresim’ diyorsun… Her şey bitti anlıyor musun, boşanıyoruz! Hem de derhal!..”
Adam gayet sakin bir tavırla karısına bakarak:
-“Olur boşanırız elbet… Ancak dur bakalım hele bir sakin ol. Tüm bu olanlara karşılık; Etiler’deki dubleksi, Akmerkez’deki daireyi, Bodrum’daki tripleksi, 24 metre yatı, altındaki son model Jeepi, kırmızı spor arabayı, Maldiv Adalarındaki devre mülkü, mücevher ve takı koleksiyonlarını bırakıp boşanmak mı istiyorsun? Alt tarafı bir metres için bütün bunlardan vazgeçmeye değer mi bir tanem…”
Kadın bunları duyunca sakinleşir.
O sırada yemekler de gelmiştir.
Yemeğini yerken restorandan içeri bir afet sarışın girer.
Gidip, yalnız başına yemek yiyen tanıdıkları Çetin Bey’i öperek masasına oturur.
Bunu gören kadın kocasına sorar;
-“Şu Çetin’in yanına oturan kadın kim?”
Kocası o tarafa bakar ve dönüp cevaplar;
-“Kim olacak? Metresiii…”
Kadın hafif bir iç çektikten sonra;
-“Aaa! Bizimkisi daha güzel valla!”
.
Kıssadan hisse;
Kadınlar affedicidir…
.
Agop ile Eleni evlenirler ve cicim ayları bittikten sonra Agop eve gelip koltuğuna kurulur kurulmaz gazeteyi yüzüne çekip Eleni’yle hiç ilgilenmez olmuş.
Günlerden bir gün Eleni, Agop’tan ilgi beklentisi ile sormuş;
-“Bre Agoppp! Mutfağın penceresi bozuldu, yaparsın?”
Agop, gazeteyi yüzünden indirmiş, gayet sinirli bir şekilde cevaplamış;
-“Sanki ben pencereci?”
Ertesi gün Eleni yine ilgi görmek umuduyla, --“Bre Agoppp, mutfakin musluğu bozuldu yaparsin?”
Agop, -“Niye? Sanki ben muslukçi?”
Bir sonraki gün
-“Bre Agop, tuvaletin sifonu bozuldi, yaparsin?”
-“Niye, sandın ben tuvaletçi?”
Ertesi gün eve gelen Agop bir bakar, her şey tamir edilmiş,
“Kuzum Eleni, bunları sen yaptıınn?”
-“Yooo...”
-“E, peki kim yaptı?”
-“E, bilirsin, kapıcı Abdurrezzak’a yaparsıın dedim, oda dedi yaparım ama bir şartla...”
Agop merak içinde sorar,
-“Neymiş o şart?”
Eleni:
-“E, dedi bana, ya benimle yatarsın, ya da bir pasta yaparsın.”
Agop rahatlar:
-“E tabi sen de pasta yaptın değil mi?”
Eleni sinirlenir:
-“Sen sandın ben pastaci!”
.
Kıssadan hisse;
“Her kadın pasta yapabilir ama canı isterse…”