Millet ne yapacağını şaşırdı, artık kolay para kazanma yoluna geçti. Memlekette iş, güç olmayınca etraf dolandırıcılarla kaynamaya başladı.

Aman dikkat edin.
.
Son yıllarda sanal dünyanın her alanda kullanılması ile kolaylaşan hayatımız, birilerinin iştahını kabartıyor.
.
Neredeyse evimizdeki wi-fi ile ulaşılabilinen elektrikli prizler ile uzaktan yönlendirildiğimiz dünyada, maddi varlığımızı korumak için çok şeyler yapmamız ve çok uyanık olmamız gerekiyor.
.
Bir anlık dalgınlık, duygusallık ve korku yaşamamız halinde yapacağımız hatalar sonucu kendimize geldiğimizde, dolandırılmış oluyoruz zaten.
.
Komşumuzun, “Size bir para yollayacağız IBAN’ınızı verir misiniz?” şeklinde verilen mesaja “Elbette” demesiyle başlayan sanal yolculuk, banka hesabındaki paranın “Lüpletilmesi” ile bitti.
.
Sistem şöyle çalışmış:
Babasını aramışlar.
Bizim komşu babasının telefonunu kullandığından açmış telefonu.
.
Telefondaki kişi:
“Sayın … … Biz … …’sından arıyoruz. Bireysel emeklilikten arta kalan 2000 lirayı hesabınıza iade edeceğiz. Bize IBAN numaranızı vermeniz gerekiyor…” şeklinde bir konuşma şöyle devam ediyor:
-“Bu babamın telefonu”
-“Olsun sizin IBAN da olur”
.
Bugün IBAN numarası ile direkt dolandırılma hikâyesi yok.
Herkese kartvizit bastırıp verebilirsiniz.
.
Ama bakın ne oluyor?
.
-“Ama ben IBAN numaramı hatırlamıyorum”
-“Müşteri numaranız varsa onu verin, biz buradan bakalım…”
.
Müşteri numarası veriliyor.
Anında telefona bir mesaj geliyor ve telefondaki ses, “Siz mesajı onaylayın” diyor.
Komşum mesajı okumadan,
“Onaylıyor…”
.
Halbuki onaylanması istenen işlem şu:
“Şifre değişikliği…”
.
Dolandırıcılar, anında şifresini değiştiriyor.
Ve hesaptaki 1500 lirayı hortumluyor.
Ama komşunun haberi yok henüz.
.
Sonra dolandırıcı diyor ki:
-“Bir problem oldu. Varsa başka banka hesabınız oraya yollayalım…”
.
Başka bankadaki müşteri no’sunu veriyor.
O bankadan da “Onay mesajı” geliyor.
Onu da onaylıyor.
Ancak Allah’tan ilk bankadan bir mesaj geliyor:
“Hesabınızdan 1500 lira çekilmiştir…”
.
O an uyanıyor.
.
Derhal diğer bankayı arayıp hesabını kilitliyor.
.
Yeni bankadan mesaj geliyor:
“Havale limitiniz 20 bin liraya yükseltilmiştir. 8000 liralık kredi talebiniz onaylanmıştır…”
.
Ancak hesap kilitlendiği için ödeme yapılmıyor.
.
Komşum 1500 lira ile kurtuluyor.
.
Polise müracaat ediliyor.
Oradan savcılığa…
.
Dolandırıcının hesabı takibe alınıyor.
Antalya, Lara’da bir banka hesabı çıkıyor.
.
Aktarılan hesapta ise para yok.
Yurtdışı finans kuruluşlarına aktarılmış.
.
Bu yöntem ile nice hâkimlerin, emniyet müdürlerinin hesabın da boşaltıldığı bilgisi öğreniliyor.
.
Sonuç:
Yapacak bir şey yok.

IBAN meselesinin başka boyutu da var.
.
Bu kötü niyetli insanlar başkasını dolandırıp, sanal dünyada kendi izlerini bırakmamak için sizin IBAN numaranızı kullanıyorlar.
.
Dolandırılan kişi size parayı transfer ediyor.
.
Sonra sizi arayan bir kişi:
“Çok özür dileriz, yanlış verdiğimiz bir hesap numarası yüzünden hesabınıza para geldi. Bu parayı acilen çekip bize verir misiniz? (veya acilen yollar mısınız?)”
.
Tezgâh bu cümle ile başlıyor.
Siz merakla bankanıza girip (veya gidip) bakıyorsunuz ki hesabınıza hakikaten dedikleri miktarda para gelmiş.
.
Gayet insani duygularla ve masum bir şekilde parayı verdikleri hesap numarasına geri yolluyorsunuz.
.
Hesabınıza para yatırmış olan dolandırılan kişi savcılığa başvurduğunda, karşısına sizin hesap çıkıyor...
Yapılacak tek şey var:
“Pirincin taşın ayıklamak.”
.
Belki de onlarca sene sürecek bir dolandırıcılık davasının parçası olmadığınızı ispat etmek.

Bunun bir başka versiyonu şu şekilde oluyormuş.
Kahvede, yolda, yolculukta, parkta, banka sırasında v.s. yeni tanıştığınız biri size şöyle diyor:
“Çok acil bir durum söz konusu. Çünkü annem (veya babam) hastanede onun ameliyat parasını ödemem gerekiyor… Benim hesabım hacizli olduğundan (veya vergi borcum olduğundan) hesabıma para havale ettiremiyorum. Mümkünse parayı size yollasınlar ve siz parayı çekip bana verin.
.
“İnsanlık öldü mü?” dediğiniz an yandınız…
Bu dolandırılmaktan beter bir tezgah...
.
Zira artık siz kanun önünde bir “Dolandırıcı” kimliği kazanmış biri olacaksınız.
.
Sonuç şu:
“Masum bir ricayı yerine getirdiğinizi düşünerek yaptığınız yardımın karşılığında ‘Bilişim sistemleri banka ve kredi kurumlarının araç olarak kullanılması sureti ile dolandırıcılık suçu işlemekten üç yıldan yedi yıla kadar hapis cezası ile yargılanabilirsiniz…”
.
Siz siz olun;
Kim ararsa arasın, sakın size önerilen bir uygulamayı telefonunuza veya bilgisayarınıza indirmeyin.
.
Her hangi bir linki onaylamayın.
.
Her hangi bir mesajı okumadan onaylamayın.
.
Bilmediğiniz web sitelerine girmeyin.
.
Bilinmeyen web sitelerinde sizden onaylanmasını istedikleri çerezleri kabul etmeyin.
.
Bedava denilen (bilmediğiniz) bir programı telefonunuza (veya bilgisayarınıza) indirmeyin.
.
Çocuğunuzun sizin telefonunuza indirdiği oyun programının başınıza bela olacağını unutmayın.
.
Her hangi bir özel bilginizi tanımadığınız birilerine vermeyin.
.
e-mail ile gelen bilgilere (teyit etmeden) inanmayın.
.
Telefonunuzda veya bilgisayarınızda muhakkak ücretli antivirüs programları kullanın.
.
“Bedava peynir, fare kapanında bulunur” atasözünü de sakın unutmayın.
.
Bu arada şu haberi de vereyim:
“Yargıtay, hesap sahibinin kusuru ya da dolandırıcıyla iş birliği ispatlanmadığı hâllerde, müşterinin meydana gelen tüm zararından bankanın sorumlu tutulacağına karar verdi. Kararda ‘Banka, hesap sahibinin parasını korumakla yükümlü’ denildi.”
.
“Yani siz internetten bankaya girerken dolandırılırsanız sorumlu banka…”
Bilginiz olsun…
.
Kararda şöyle diyor:
“Banka, müşterisini korumak zorunda…”
 
***
ARTIK SARI BASIN KARTIM VAR
Geçtiğimiz gün belki haberini okudunuz.
18 yıldır basın camiasının içinde olan bendeniz artık “Sarı Basın Kartı” sahibiyim.
(Bu iktidar zamanında rengi ‘Turkuaz’ olarak değiştirildi, o başka.)
.
“Neden geciktin peki?” diye düşünebilirsiniz.
.
Haklısınız.
Çünkü tamamen ihmalkârlık.
.
2 Ağustos 2004 yılında “Yazarlık” ile başladığım meslekte hala aktif olarak çalışıyorum.
.
Sarı basın kartı ile ilgili mevzu geçtiğinde ise gazetede çalışanlar tarafından 2 yıl boyunca her gün, gazete yazımın PDF’sini (veya fotoğrafını) İletişim Başkanlığı’nın sitesine yüklemem gerektiği söylenmişti.
.
Benim için “Zul” sayılan bu iş için basın kartından vaz geçmiştim.
.
Ancak, geçtiğimiz aylarda Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı Bölge Müdürü Ali Güzel’in gazetemizi ziyareti sırasında bana “Siz neden Sarı Basın Kartı almıyorsunuz?” dediğinde “Bildiğim kadarıyla yapılacak işlemin zor olduğunu, bu sebeple gerek duymadığımı” söyledim.
Kendisi ise “Yanlış bildiğimi, aslında farklı ve kolay bir uygulama olduğunu” anlattı.
.
Buna göre 24 aylık geriye dönük yazılarımdan birer tanesinin siteye yüklenmesi yeterli olacaktı.
.
Ben de denileni yaptım.
İncelemeler sonucunda komisyonda müracaatım kabul edildi ve kartıma kavuştum.
.
Buradan Bölge Müdürümüz sayın Ali Güzel Bey’e ilgisinden dolayı teşekkür ediyorum.
.
Bunca yıl sonunda “Sarı Basın Kartım” oldu.
Bizim patronun dediği gibi artık:
”Kartlandım…”
.
İlk 6 senesi Kalem Gazetesi olmak üzere, 18 senedir sizlerle beraberim.
Her gün yazı yazıyorum.
.
Şimdiye kadar yaklaşık 6.000’in üzerinde günlük yazı yazmışlığım var.
.
18 yıllık gazete köşe yazarı olarak, Sarı Basın Kartını hak ettiğimi düşünüyorum.
.
Peki, şimdi ne olacak?
.
Daha önceleri olduğu gibi bundan böyle de gazeteciliğin bana verdiği yetki ile kimseye hakaret etmeden, aşağılamadan, rencide etmeden, ahlaklı, mizah yönü ağır basan, dürüst ve tarafsız yazılarımı yazmaya devam edeceğim.
.
Yani:
Değişen bir şey olmayacak…