Şu sıralar en çok aranan eleman bence “Reklamcı…”
Reklam bir müessesenin pazarlama yüzü olduğu gibi, bunu hangi yolla yapacağını bilmesi de reklamcının işi.
.
Siz fabrikanızı kurun,
Elemanlarınızı hazırlayın,
Mal tedarikinizi yapın,
Üretim için tüm standartlarınızı tamamlayın,
Üretim yapıp pazara çıkın.
.
Eee?
Sonra?
.
Kimse sizi bilmiyorsa,
Kimse sizi tanımıyorsa,
Geçmiş olsun.
.
Çıktığınız ürün pazarında sizin gibi yüzlercesi var.
Aralarından sıyrılıp öne geçmek istemez misiniz?
Tanınmak,
Güvenilmek,
Seçilebilmek ve
Tercih edilmek istemez misiniz?
.
Bu,
İyi bir ambalajla olabilir,
Ucuz fiyat politikası ile olabilir,
En ön ve en üst raflarda olabilir.
Ama hiç biri garanti değildir.
.
O halde tek şey var;
Marka olabilmek.
.
Yaptığınız yatırımın karşılığını tam olarak almak istiyorsanız,
Para kazanmak istiyorsanız,
En önlerde olmak istiyorsanız marka olacaksınız.
.
Öncelikle ürününüzün hangi kitleye hitap edeceğini bilmelisiniz.
.
Gençlere mi?
Aileye mi?
Herkese mi?
Asgari ücretlilere mi?
Yüksek gelirlilere mi?
v.s.
Hangisine?
.
Hedef kitleyi seçtikten pazarlama için harekete geçmek gerekir.
.
Peşinden reklam gerekiyor.
.
Hitap edeceğiniz kitlenin en çok gördüğü, duyduğu, okuduğu, kullandığı veya seyrettiği araçları bulmak ona göre hareket etmek gerekir.
.
Gazete mi?
Dergi mi?
Otobüs durakları mı?
Bilbordlar mı?
Televizyon mu?
Sosyal medya mı?
v.s.
.
Hangisi?
.
Bunlar tamamlanınca slogana veya tanıtım şekil veya yazılarına.
.
İnsanın dikkatini çekecek,
İhtiyacına darbe vuracak,
Özüne dokunacak bir vuruş gerek.
.
“Reklamın iyisi kötüsü olmaz” derler.
Doğrudur.
Ama risklidir.
.
Pazarlamanın en etkili yöntemi olan reklam konusu bir ilimdir.
Reklamın birçok yöntemi ve tekniği vardır.
Saymaya kalksak sayfalar almaz…
.
Reklamını gördüğünüzde beğendiğiniz ürünü aldığınızda veya ona ulaştığınızda bazen aynısı olmadığını görüp dumura uğrayabiliyorsunuz.
Hiç anlatıldığı gibi olmadığını gördüğünüzde yakınlarınıza anlatıp ürünün kötü imaja sahip olmasını sağlıyorsunuz.
.
O halde reklamda üründe bulunmayan özelliklerden bahsetmek ters tepen bir şekil haline geliyor.
.
Çoğunuzun bildiği şu fıkrayla özetleyebiliriz:
.
Çok zengin bir Amerikalı ölmüş, öbür dünyaya gitmişti.
Melekler kendisini karşılayıp önce cennete götürdüler.
İçeride yüzlerce melek flüt çalıyor, sayısız insan sıkıntıdan esneyerek boş boş dolaşıyordu.
Sonra milyarderi alıp Cehenneme götürdüler.
Burada herkes dipdiriydi.
Kadınlar da, erkeklerde zevk ve neşeden sarhoş olmuşa benziyor, deliler gibi dans ediyorlardı.
Melekler sordu;
-“İkisini de gördün. Hangisini istersin?”
Milyarder hiç düşünmeden cevap verdi;
-“Cehennem tabii…”
Adamı doğruca Cehennemin kapısına bıraktılar.
Fakat daha ilk adımını atıp da kendisini kaynar suların içinde bulunca Amerikalı feryadı basarak;
-“Hey! Siz yalan söylediniz bana, benim demin gördüğüm cehennem böyle değildi ki!..
Meleklerden biri cevap verdi;
-“Aynı senin dünyada yaptığın reklam gibi. Cenneti gösterip, Cehennemi pazarladık…”
.
Sadece pazarlamak değil amaç,
Hatırlanmak da önemli.
.
Benim kriterlerime göre;
Bir müşteri alacağı malı kafasından geçirirken sizin ürününüz ilk üç sırada değilse işiniz zor.
.
Bu sebeple çoook önemli markalar hatırlatma reklamları yayımlarlar.
.
Mesela “Mercedes, Eti v.s.”
.
“Pazarlama” ile ilgili şu örnekler güzeldir.
İşin ruhunu anlatır.
.
1-Bir partiye gidiyorsun. Salonun diğer ucunda çekici bir kız görüyorsun. Hemen yanına gidip: “Merhaba, her konuda harikayım. Beraber olmaya ne dersin?”
.
Bu, doğrudan pazarlama yöntemidir.
.
2-Bir partiye gidiyorsun. Salonun diğer ucunda çekici bir kız görüyorsun.
Samimi bir arkadaşına 100 TL veriyorsun. Arkadaşın ayağa kalkıyor, kızın yanına gidiyor ve “Merhaba, karşıdaki arkadaşım her konuda harikadır. Onunla tanışmalısın?”
.
Bu reklam yoluyla pazarlama yöntemidir.
.
3-Bir partiye gidiyorsun. Salonun diğer ucunda çekici bir kız görüyorsun.
Kızın duyabileceği bir mesafede durup, senin her konuda ne kadar harika olduğunu yüksek sesle söyleyebilmeleri için iki kız arkadaşına 100’er TL veriyorsun.
.
Bu halkla ilişkiler yoluyla pazarlamadır.
.
4-Bir partiye gidiyorsun. Salonun diğer ucunda çekici bir kız görüyorsun.
Kız sana geliyor ve hemen seninle tanışmak istediğini söylüyor.
.
Bu da tanınmış markanın pazarlama gücüdür.
.
İşte pazarlama metotları böyle bir şey.
.
Ülkemizde “Ticari Reklam Ve Haksız Ticari Uygulamalar Yönetmeliği” vardır.
Bu yönetmeliğin 7. Maddesindeki “Doğruluk ve Dürüstlük” başlığında şöyle der:
(1) Reklamlar doğru ve dürüst olmalıdır.
(2) Reklamlar, ekonomik ve sosyal sorumluluk bilinci içinde ve haksız rekabete yol açmayacak şekilde hazırlanmalıdır.
(3) Reklamlar, ortalama tüketicinin algılama düzeyi ile reklamın tüketici üzerindeki olası etkisi göz önünde bulundurularak hazırlanmalıdır.
(4) Reklamlar, tüketicinin güvenini kötüye kullanamaz ya da onun tecrübe ve bilgi eksikliklerini istismar edemez.
(5) Reklamlar, hiçbir konuda tüketiciyi doğrudan veya dolaylı olarak yanıltabilecek ifade ya da görüntüler içeremez.
.
Şu fıkrada satıcı bu maddelere aykırı bir uygulama yapmış.
Ama sonunda özrü var.
Tabi kabul ederseniz…
.
Adamın biri büyük bir ayakkabı mağazasından içeri girer.
Karşısına iki kapı çıkar.
Soldakinin üzerinde, “Erkek ayakkabıları” sağdakinin üzerinde ise, “Kadın ayakkabıları” yazmaktadır.
Adam soldaki kapıyı açıp girer.
Karşısına bu kez üç kapı çıkar...
Soldakinin üzerinde “Spor”, ortadakinde “Günlük”, sağdakinde ise “Gece şıklığı” yazmaktadır.
Adam ortadaki kapıyı açar girer, karşısına iki kapı çıkar:
“Bağcıklı-bağcıksız...”
Bağcıklıyı tercih eder adam.
İçeri girdiğinde yine iki kapı ile karşılaşır: “Kahverengi-siyah!”
Adam üzerinde siyah yazan kapıyı açar.
Biraz sıkılsa da, işler kolaylaşıyor, diye düşünür.
Bir de ne görsün.
Karşısında üç kapı daha:
“39-41, 42-44 ve 44+...”
Birinci kapıyı hışımla açar ve karşısına devasa bir salon çıkar.
Raflar... Raflar... Raflar...
Fakat hepsi boştur rafların...
Ortalıkta tek bir ayakkabı yoktur...
Adam soluk soluğa aynı yolu geri gelerek yöneticiyi arar ve bulur.
Başından geçenleri bir bir anlatır ve sorar: “Yolun sonunda ayakkabı falan bulamadım, bu nasıl iş?”
Yönetici biraz da gururla soruyu soru ile yanıtlar:
“O mühim değil beyeefendi. Sistemimiz nasıl ama?”
.
Bazen de “Ummadık taş, baş yarar” Hiç ummadığınız bir reklam girişimi size milyonlar kazandırabilir.
.
Örnek şu haberde:
“Samsun’un Kavak ilçesinde 12 yıldır mermer ustalığı yapan Hamit Yerişkin, 4 yıl önce Bahçelievler Mahallesinde kendisine bir iş yerini açtı. Reklamını yapmak için işyerinin yanında bulunan inşaat halindeki 3 katlı binanın çatısına mermer mezar yerleştirdi.
Çatıdaki mezarı gören yurttaşlar, mezarın bir türbe olduğunu düşünerek kabri ziyaret etmek için binaya gelmeye başladı. Bu durumun işlerinin artmasını sağladığını belirten Hamit Yerişkin şöyle dedi: “Bazen merak edip çatıdaki kabri soruyorlar. Biz de mezarın boş olduğunu söylüyoruz. İşyerimize gelen ve daha sonra iş yaptığımız çok müşterimiz oldu. Bu sayede çevre illerden de iş aldım. Mezarın çok faydasını gördüm.”
.
Burada bilinmeden kullanılan reklam ruhu şu:
“İnsanımızın dinine olan bağlılığı…”
.
Pazarlama da bir sanattır elbet.
Reklam da onun bir parçası.
Onu da başka bir yazıda paylaşırım.
Ancak pazarlama konusunda şu fıkrayı cebinize koyun, dursun…
.
Baba: “Benim seçtiğim bir kızla evlenmeni istiyorum.”
Oğul: “Hayır!”
Baba: “Ama kız Bill Gates’in kızı.”
Oğul: “O zaman tamam.”
Baba Bill Gates’e gider:
Baba: “Kızını oğlumla evlendirmek istiyorum.”
Bill Gates: “Hayır. Olamaz, imkansız…”
Baba: “Ama oğlum Dünya Bankası’nın CEO’su”
Bill Gates: “O zaman tamam.”
Baba Dünya Bankası’nın başkanına gider:
Baba: “Oğlumu CEO yap!”
Başkan: “Hayır. Olamaz, imkansız…”
Baba: “Ama oğlum Bill Gates’in damadı.”
Başkan: “O zaman tamam.”
.
İşte pazarlama, işte sonuç…