Günde iki öğün yemeğe karar verdikten sonra resmen dünyam değişti.

Doktor tavsiyesi olarak İnternette gördüğüm tavsiyeye uyarak, sabah kahvaltılarını geç yapmaya başladım.
Zira erken yesem çabucak acıkıyorum.
Geç yesem, dayanamıyorum.
.
Anlayacağınız işim zor.
.
Gündüz iş yerindeyim zaten.
İş çıkışı aç karnına provaya gidiyorum saat 20.00’ye kadar.
Sonrası eve zor yetişiyorum.
Sofraya aç kurt gibi saldırıp, süpürüyorum.
Sonra mide ağrısından kıvranıyorum.
.
Aslında kendimi tutabilsem şahane olacak ama nerde…
.
Bazen provaya giderken fırından çubuk alıyorum. Hani üzeri ay çekirdekli olanlardan.
Birazcık bastırıyor.
.
Peki bunları neden yazdım?
Çünkü dün saat 16.00 gibi yediğim yemeğe bir kılıf bulmak için.
.
Durum şuydu.
.
Sabah kahvaltıyı çok iyi yapamamıştım.
Akşamüzeri karnımın bırakın zil çalmasını, resmen kilise çanı gibi “Dannn… Dannn… Dannn…” çalıyordu.
.
Dayanılacak gibi değildi.
Akşama da provam vardı.
Belki bir simit, bir poğaça alıp geçiştirebilirdim ama dayanamadım girdim bir esnaf lokantasına.
.
İçimden, “Şuradan bir çorba içer çıkarım…”
.
Yazması ayıp, bir tavuk suyu çorba söyledim.
.
Kasaya yakın bir yere hemencecik kıvrılıverdim.
Çorbamı içerken biri geldi ve “Çorba kaç para?” diye sordu.
Belli ki parasına göre çorba içecekti.
.
Lokantacı: “15 lira” diye cevap verince biraz genççe olan müşteri, “Ver o halde bir tane” diyerek içeri geçip oturdu.
.
Çorbam bitince aklım tezgâhtaki kuru fasulyede kaldığından, “Ver bir, pilav üstü kuru” diye seslendim.
“Yanına da yoğurt ayrı olsun…”
.
Yemeğim bitince hesap ödemeye gittim.
“Ne yemiştiniz?” sorusuna, ben cevap verdikçe o da fiyatını yazıyor kâğıda.
Sonra toplayacak.
.
“Bir tane çorba…”
Lokantacı kâğıda yazarken de sesli olarak söyledi:
“Yirmi lira…”
.
“Pilav üstü fasulye…”
“Yirmi lira…”
.
“Yoğurt…”
“Yirmi lira…”
.
“Su…”
“3 lira… Başka var mı?”
“Yok.”
“Hepsi 63 lira…”
.
Birden durdum.
Yahu demin şu gence çorbayı “15 lira” demişti.
İçimden itiraz etmek geldi.
Sonra vazgeçtim.
“5 lira için tartışmak bana yakışmaz” diye.
.
Hesabı ödedim ve çıktım.
.
Sonra düşündüm.
“5 lirayı kar sayan” biri, beni kaybetti.
Düşündüm, “Belki de diğer yemeklerin üzerine de 5 lira koydu…!”
“Bir daha ilelebet oraya gidip yemek yemem” dedim kendi kendime...
.
Esnaflık bu hale mi geldi acaba?
Adamına göre muamele mi yani?
.
Bu arada eskiden aynı yemeklere 20 lira verdiğimiz günler aklıma geldi.
“63 lira” az değildi.
Allah olmayanlara acısın.
20 yıllık iktidarın bizi getirdiği duruma bakınca gerçekten üzüldüm.
Her türlü meyve ve sebzenin neredeyse ithal edildiği, “Cennet vatanımız ne hale geldi” diye.
 
***
DEDEEE!
Gazetelerde bir haber:
6’lı masanın seçim güvenliği komisyonunda, “Yurttaşların ikametlerinde tanımadıkları kişileri görmelerine” ilişkin ihbarlar ele alındı.
Partilerin seçmen listelerini kontrol ettiği ve “Yerinde incelemeler yaptığı” öğrenildi.
.
Sebep?
Şimdi ki moda adıyla “Fake seçmen”,
Yani “Sahte seçmen” avı…
.
Allah aşkına size normal geliyor mu?
Milletin Mars’a gittiği bu dönemde, uzaya turist götürmeye başladıkları bu devirde biz nelerle uğraşıyoruz?
.
Adresler kontrol ediliyor ki,
“Sahte seçmen yazılmasın…”
.
Arkadaşlarla tartışıyoruz;
“Anketlere bakarsak, iktidar bu seçimi alamayacak galiba.” diyoruz,
Karşı görüşten şöyle cevap geliyor:
“Ne yapar, ne eder bu seçimi alır…”
.
“Nasıl yani?” şeklindeki sorumuza cevap hemen geliyor:
“Atı alan Üsküdar’ı geçer dedeee…”
.
“Sahte oy,
Sahte seçmen,
Mühürsüz oy,
Aynı sandıktaki 5 oydan sadece bir tanesinin sahte sayılması” gibi mi yani?
.
“Biz bu işi bağlarız dedeee…”
.
Geldiğimiz duruma bakın?
Memlekette sandık güvenliğine inanmıyoruz.
Ne olacağını bilmiyoruz.
.
Muhalefet,
“Oylarınıza sahip çıkın” diyor.
.
“Ne hallere düştük?”
Yazıklar olsun…
 
***
KARŞILIĞI YOK
“Cumhuriyet Tarihinin En Büyük Sosyal Konut Projesi” olarak duyuruldu bize.
.
Parmak hesabıyla; “Şu kadar yatırın, bu kadar alın” şeklinde yapıldı tanıtımlar.
.
Güzel bir şey tabi.
İnsanlarımızın maaş gelirlerinde en büyük gider olarak “Kira” tutuyor çünkü.
“Dünyada mekan, ahirette iman” diye boşuna denmemiş.
.
Durumu gören iktidar yetkilileri (20 yıldır göremedikleri ve seçim yaklaşırken gördükleri ve canhıraş şekilde) “İlk aşamada 250 bin, 2025’e kadar 500 bin konut yapılacak” diye açıkladıkları bu proje insanımıza belki de nefes aldıracak.
.
Başvuru sayısı haberlere göre 7 buçuk milyona ulaşmış.
.
Erdoğan, bu projenin tutarını “422 milyar lira” olarak açıkladı.
Bunun “170 milyar lirasının” Devlet tarafından ve TOKİ kaynaklarından karşılanacağını ifade etti.
.
Güzel.
.
Ama Sözcü ekonomi yazarı Murat Muratoğlu bu duruma itiraz ediyor ve diyor ki;
“… iyi güzel de sanki bir hesapsızlık var.
İki yıl sonra teslim edileceği vaat edilen konutlar için bütçeye konulan 2023 ödeneği 10 milyar lira, 2024 bütçesinde 12 milyar lira ve 2025 bütçesinde 14 milyar lira ayrıldı.
Üç yılı topla 36 milyar lira…
Para ayrılmadıysa bütçede kaynak nerede?
İlan edilen kampanyanın sırf seçim uğruna ne kadar plansız-programsız ve alelacele hazırlanıp ortalığa sürüldüğü apaçık ortada…
Hâlâ teslim edilmeyen ve bazılarının inşaatı bile başlamayan, 2019’daki sosyal konut projelerini bitirselerdi keşke önce…
Sahi onlara ayrılan para var mı bütçede?”
.
Aklıma bir şarkının dezenformasyona uğramış hali geldi:
“Ah seçim
Vah seçim,
Sen neymişsin sen?
Dillere düştük senin yüzünden…”
 
***
ACABA GAZA MI GELDİK?
“Gaz vermek” diye bir deyim vardır halk arasında…
Diğer karşılığı “Dolduruşa getirmek” olarak ta bilinir.
.
“Ateşlemek”
“Motive etmek”
“Arkadan ittirmek”
Şekilleri de vardır…
.
Ancak bu aralar “Gaz” ile ilgili gündem maddeleri bizi meşgul ediyor.
.
Gaz (doğal) fiyatlarının artması ile kış mevsimine girecek olan vatandaşların ne yapacağı konusu sürekli haber oluyor.
.
Dünyada ise doğalgaz kısıtlamaları sebebi ile eziyet çeken ülkeler var.
.
Rusya-Ukrayna savaşı sebebiyle Avrupa tedarikçisi olan Rusya’nın, ambargolarla karşılaşması sebebiyle gaz musluklarını kesmesi neticesinde kış öncesi kriz yaşanacak gibi gözüküyor.
.
Tüm bunların yanında Putin’in, “Artık sadece Türkiye’ye gaz vereceğiz” dediği iddia edildi.
.
Bu söylem üzerine politikalar yapıldı.
Meydanlar inledi.
Putin AKP ilçe başkanı seçildi filan.
.
Ama Teyit.org sitesi bunun doğru olmadığını açıklayınca yelkenler suya indi.
Putin’in bize “Doğalgaz” değil, “Gaz verdiği” meydana çıktı.
.
Bu arada, “Türk Akım Hattı’nın Avrupa Birliği’ne yeniden gaz iletebilmek için en uygun seçenek” olduğu da konuşulmaya başlandı.
Buna göre “Avrupa’ya gazı Türkiye verecekti.”
.
Bu söylemin de doğru olmadığı site tarafından açıklandı.
.
Böylece “Avrupa’ya gazı Türkiye verecek” söyleminin de doğru olmadığı, sadece Türkiye’ye verilen bir “Gaz” olduğu meydana çıktı.
.
Anlayacağınız son günlerdeki;
“Gaz verme”,
“Gaz alma”,
“Gazlanma” gibi haberlere itibar edip, “Gaza gelmeyelim...”
.
Atalarımızın bir sözü vardır:
“Zenginin malı, züğürdün çenesini yorarmış…”
Biz işimize bakalım…