Bugün size haber portallarında gezerken rastladığım ilginç haberlerden bahsetmek istedim. Öyle ya, bugün cumartesi, azıcık kafanızı dağıtın.

Natasha Coldstone ABD’nin Teksas eyaletinde coğrafya öğretmeni olarak görev yapıyormuş.
.
Bu öğretmen sosyal medya hesabından bir video yayınlamış.
Ama ne video?
.
Benim diyen mankenlere taş çıkartır o derece yani.
.
Sonra bu öğretmen şu açıklamalarda bulunmuş ve ülke gündemini sarsmış.
.
Sosyal medyada yazdığı şunlar:
“Bazı öğrencilerimin babaları bana ahlaksız teklifte bulundular…”
“Hatta bazı öğrencilerimin babaları çocukları daha iyi not alsın diye benimle beraber olmayı bile teklif ettiler…”
“Her teklif aldığımda kenara bir dolar koysaydım şimdiye çoktan zengin olmuştum…” demiş.
.
Birileri de bu mesajların altına yorum yapmış:
“Böyle öğretmenimiz olsa hepimiz pekiyi ile geçerdik.”
“Ben okuldayken neredeydin?”
.
Bizim ülkede olsaydı tahminim tüm erkek öğrenciler coğrafya profesörü olurdu…
Siz ne derdiniz peki?
 
***
KOYUN İŞTE
Dikkatimi çeken bir başka olay şöyle gelişmiş.
Çin’in Baotou kentindeki bir çiftlikte anlaşılması güç bir olay meydana gelmiş:
Bir koyun sürüsü daire çizerek dönmeye başlamışlar.
İşin ilginç tarafı ise tam 12 gün boyunca hiç durmadan da dönüyorlarmış.
.
Videosu yayınlanan olayı görenler oldukça şaşırmış.
.
Koyun sürüsünün sahibi olan ve ismi Miao olarak açıklanan kadın, yerel basına yaptığı açıklamada şaşkınlık içerisinde olduğunu söylemiş ve koyunların bu şekilde davranmasına ve bu şaşırtıcı görüntüyü vermesine neyin sebep olduğunu bilmediğini açıklamış.
.
Çekilen görüntülerde yüzlerce koyunun bir daire içinde birbirini takip ettiği görülürken, bazı koyunların ise dairenin ortasında durduğu gözleniyor.
.
Uzmanlar ise yaptığı açıklamalarda;
Bazı hayvanların oryantasyonlarını kaybetmesine ve daireler çizmeye başlamasına neden olan bir hastalık olduğunu açıkladı.
Tıpta Listeriosis adında bilinen hastalığın koyunların garip davranmasına neden olabileceği belirtildi.
.
Ne diyeyim?
Koyun işte…
.
Bu hastalık aslında insanlarda da var.
Dikkat ettiniz mi?
Bazıları ortada duruyor, diğerleri etrafında dönüyor…
 
***
GÖZÜMÜZ YOK!
Hani bir laf vardır:
“Para ağırdır, herkes kaldıramaz” diye.
Hakikaten doğruymuş.
.
ABD’nin Teksas eyaletine bağlı Houston’da mobilya mağaza zinciri olan Jim McIngvale, Amerikan Beyzbol Ligi MLB’nin finalinde Houston Astros’un kazanmasına 10 milyon dolar bahis yatırmış.
.
Houston Astros zafere ulaşınca, tam “75 milyon dolar” kazanmış.
.
71 yaşındaki Jim McIngvale, kazandığı paranın 10 milyon dolarını özel jetine el arabası ile taşırken şunları söylemiş: “Paranın çok ağırmış meğer. El arabasının lastiği patladı. Hiç bu kadar para görmemiştim…”
.
Ne diyelim “Allah versin, gözümüz yok tabi de… Bizim de neden olmasın?”
 
***
SAHİBİMİ KAYBETTİM
Gazetecilikte bir kural vardır:
“Köpek insanı ısırırsa haber değil, insan köpeği ısırırsa haberdir…”
.
Genelde köpeğini kaybedenlerin “Köpeğimi kaybettim” diyerek polise başvurmalarını defalarca duymuşsunuzdur.
Ancak bir köpeğin “Sahibimi kaybettim” diyerek polise gitmesi pek rastlanılacak olay değil.
.
İşte böylesi bir olay İngiltere’de meydana gelmiş.
Sahibini kaybeden Rosie adlı köpek, çareyi polise başvurmakta bulmuş.
.
Akıllı köpek, Leicestershire’daki polis merkezine giderek yetkililerin sahibiyle iletişime geçmesini beklemiş.
.
İşte haber diye buna derim ben…
 
***
AYI RÜSTEM
Kahvehaneye gelen müşterilerin çoğunu tanırız. Kimdir, nedir, neyin nesidir biliriz.
.
Bazıları ise gelip geçicidir.
Mahalleye bir iş için gelmiştir, soluklanmak için uğrar çay içer gider.
.
Bazıları 2-3 gün uğrar kaybolur.
Mahalledeki akrabalarını ziyarete gelenler genellikle böyledir.
Gündüz evde canı sıkılan gelir kahveye, oturur çayını içer gider.
.
Bazen de nereden geldiği belli olmayan kişiler vardır.
3-4 gün takılırlar.
Sonra kaybolup giderler.
Bazılarının istihbarat polisi olduğundan şüphelenmiyor değilim hani.
Belli ki bir iz peşindeler, birini takip ediyorlar.
Olacak tabi.
Bizim güvenliğimiz için çalışıyorlar.
.
Geçtiğimiz günlerde gelmeye başladı böyle yaşlıca biri.
Kimdir, nedir bilemedik elbet.
Üstü-başı düzgün.
Tıraşlıydı.
Sabah erkenden gelip, çay içer, gazetelere bakar, kimseyle bir kelime bile konuşmazdı.
Hatta kahveye girerken selam dahi vermezdi.
Uyuz olurdum kendisine.
İlerleyen saatlerde de sade kahvesini içip öğle üzeri çekip giderdi.
Parasını hiç tam vermedi, hep 50 lira uzatırdı, dikkatimi çekmişti.
.
1 hafta boyunca hep aynı saatte geldi.
Sonra biden bire kayboldu, gelmez oldu.
.
Merak ettik tabi.
Kimdi acaba diye?
.
Uzun zaman sonra kahveden genç bir kadın girdi, elindeki fotoğrafı bana uzatıp sordu:
“Bunu tanıyor musunuz?”
Aaa! Bu o adamdı.
Aynısı.
“Elbette tanıyorum. Bir hafta kadar geldi. Şu köşede oturdu, çayını kahvesini içti ve gitti” dedim.
“Nereye gittiğini biliyor musunuz?” diye sordu tekrar.
“Hayır dedim, geldiği gibi sessizce gitti… Hayırdır niye arıyorsunuz?” diye sorunca hemen oradaki sandalyeye oturdu.
Gözleri doldu:
-“Bu benim babam. Kendisi Alzheimer hastası. Annem daha önce vefat ettiği için bende kalıyordu. Sabahları evden çıkar, öğleden sonra eve dönerdi. Zaten üzerinde takip cihazı vardı. Oradan takip ediyorduk kendisini. Buraya uğradığını da biliyorduk aslında. Sabahları geliyor, buradan çıkınca yukarı mahalledeki başka bir kahvede oturuyor, sonra da eve geliyordu. Cebinde de hep 50 lira oluyordu. Nereden buluyordu bilemedik bir türlü. Ama 5 gün önce evden çıktı bir daha geri dönmedi. Üzerindeki cihaza da ulaşamıyoruz. Ne oldu, ne bitti bilmiyoruz?”
-“Polise gittiniz mi?”
-“Gitmez miyiz? Ancak üzerinde kimlik yok. Hepsini yatağının başında bırakmış… Ben size şu telefon numaramı bırakayım eğer gelirse bana bildirirseniz sevinirim” dedi.
-“Ne demek bacım, hemen bildiririz”
.
Kadıncağız üzgün bir şekilde gitti.
Biz de duygulandık tabi.
Koskocaman adam kaybolmuştu.
.
O sıralarda da televiyonlar uyuşturucu haberleriyle yıkılıyor.
Bizim yakınımızdaki mahallede iki suç örgütü birbirine girmişti.
Tabancalar patlamış, birileri ölmüş bazıları da yaralanmıştı.
Haberleri seyrederken bizim amcanın resmini gördüm sanki.
Hastanede tedavi oluyordu.
Başında da bir polis dikiliyordu.
Hemen kadını aradık, haber verdik.
.
Sonra mı?
.
Meğer bu örgüt, amcanın hastalığından faydalanıp kurye olarak kullanıyormuş.
O sırada çatışmada yaralanmış.
.
Vay vay vay, işlere bak!
Şeytanın aklına gelmez böyle bir adamı kurye olarak kullanmak.
Meğer adama buraları belletmişler.
Sabah evden çıkınca cebine çaktırmadan malı koyup, yukarı mahalleye yolluyorlarmış.
Adamcağız kendinden bihaber.
Polis de şüphelenmiyor tabi.
Yukarı mahallede de cebinden malı alıp, adama da 50 lira verip yolluyorlarmış meğer.
.
Neler duyacağız artık, pes doğrusu.
Aman dikkatli olmak lazım, etrafta bir dolu tıynetsiz insan dolu.
Tövbe tövbe…!