Malum sahte içkiden zehirlenme ve ölüm vakaları yeniden artmaya başladı. İki sene önce de elliden fazla vatandaşımız hayatını kaybetmiş, ondan daha fazla vatandaşımız da gözlerinden olmuştu.
On beş yirmi yıldan bu yana alkollü içkiler üzerine yapılan baskılar, aşırı vergiler evleri içki imalathanesine çevirdi. Hele 2019 yılında içkilere konan yüksek vergiler etil alkolü karaborsaya düşürdü. Ardından patlayan salgın ve dezenfektana olan talep etil alkole talebi kat be kat artırdı.
Hububat artıklarından üretilen etil alkolün aslında çok pahalı olmaması gerekir. Ancak son zamanlarda litresi 80 lirayı geçti.
Elbette böyle KDV, ÖTV ve salgın gibi unsurlar sahtekârların gözünü açtı. Tonlarca metil alkolü, alkollü içeceklere, diğer bir deyişle rakıya çeviriverdiler. İnsanları zehirleyip öldürüyorlar.
İnsanların sahteciliğe eğilimini ortadan kaldırmanın yollarını bulmak gerekiyor. Öncelikle adli kararlar caydırıcı olmak zorundadır.
Gün geçmiyor ki, gıda ürünlerinde sahtecilik vakası ortaya çıkmasın. Sahte gıda üretenlere, gıda üretiminde tağşiş yapanlara genellikle para cezası kesiliyor.
Para cezası sahtekârların kazancı karşısında devede kulak kalıyor. Haliyle adamlar yılmıyor. Başka cezası yok.
KDV ve ÖTV artışlarıyla rakının litresi 600 liraya yaklaştı. Orta halli geliri olan bir insanın akşamları 600 vererek içki içmesi ekonomik olarak mümkün değildir. Dinimizde haram kılınmıştır, içmesin demek de bağnazlıktan başka bir şey değildir.
Bira ha keza. Kafelerde son derece pahalı. Büyük marketlerde neredeyse üçte bir fiyatına sayılıyor. Diğer içkiler de öyle.
Köyler dahil, ilçe ve şehir yerleşim yerlerinde, mücavir alanlar açık meyhaneye dönüştü. Geceleri binlerce insan marketlerden aldığı alkollü içkilerle şehir kenarlarında alkol alıyor. Otomobiller seyyar meyhane gibi kullanılıyor. Alkol alan gençler arabalarla şehre dönerken kaza yapabiliyorlar.
İçmesinler demekle vaka çözülmüyor. Yobaz ve bağnaz yaklaşımlarla çözmek de mümkün görünmüyor. Yasaklarla veya vergilerle insanları uzak tutmak mümkün olmuyor. Gençler Allah korusun başka uyuşturuculara yöneliyor.
Sigara ve alkollü içkilerdeki vergi yükü nedeniyle artan fiyatlar alternatiflerini yaratıyor. İllegal işler artıyor. Yasaklanıncaya kadar her yer tütün dükkânı olmaya başlamıştı. Tabelaları hala duruyor. Önü kesilir mi bilinmez ama insanlar sigarayı daha ucuz içmek istiyor. Pahalanınca sigara tüketimi azalmıyor.
Alkollü içkilerde de durum çok farklı değil. İnsanlar evlerinde içkinin alasını yapıyorlar. Ancak hiç kimse kimyager değil. Aldığı alkolün etil alkol mü metil alkol mü veya karışık mı olduğunu bilemez. Doğal mı sentetik mi olduğu ancak laboratuvarda anlaşılır.
Türkiye’de en çok alkollü içki tüketiminin, meyhane olmayan şehirlerde olduğunu istatistikler ayan beyan gösteriyor. Sosyal baskı veya devlet baskısı bir işe yaramıyor. Arada sahtekârlara gün doğuyor. Bu sorunun çözümü normalleşmektir.
Alkollü içkilerde de KDV, ÖTV gibi kamu baskılarının normale çekilmesinde yarar vardır. Sahte alkol zehirlenmesinden dolayı bilinen ve kayıtlara geçen vefat sayısı sadece geçen sene 100’ün üzerine çıktı.
Devleti idare edenlerin bu vakalarda paylarının olduğunu bilmeleri gerekiyor artık.