Yetişmiş insana hemen her alanda ihtiyaç vardır.
Bununla birlikte, hangi kurumda olursa olsun yetişmiş insan sayısının artması başarıyı ve kamu yararını önemli ölçüde etkilemektedir.
Anne baba ve yakın çevre içinde şekillenmeye başlayan insanın yetiştirilmesi için ilköğretimden itibaren yoğun uğraşılar verilmektedir. İnsanı topluma kazandırma, hayata hazırlama ise, lise ve dengi okullarla üniversitelerde gerçekleştirilmektedir. Bir yerde yetiştiren de aynı zamanda yetişmektedir. Dolayısıyla insan yetiştirmeyle ilgili uğraşılar bir zincirin halkaları gibi birbirini izlemektedir. Yetiştirilen insan bir süre sonra yetiştiren olmaktadır. Dolayısıyla iyi yetiştirilen bir insan sonra daha iyi yetiştirir.
Her ne kadar en iyisiyle yönetilse de, toplumun bütün dinamikleri birbirini etkilemekte ve ciddi erozyona neden olmaktadır. Hangi alanda olursa olsun, iyi eğitim almış, sorun çözen, ahlaki değerleri güçlü, bilgi üreten ve uygulayan insanımız mutlaka vatana daha fazla hizmet etmektedir.
Konuyu açmak gerekirse yetiştirdiğimiz insanımız, bakan, başkan, müdür, daire başkanı, genel müdür gibi kamu ve özel sektörde yönetici veya icranın farklı alanlarında yetki sahibi olabilmektedir. Yetişmiş bireyler kalıcı eserleriyle her zaman takdir edilmektedir. İnsan cebinden bile harcasa neticede kamu kaynağı olduğunu biliyorsa, bu insan iyi yetişmiş demektir.
Kamu harcama ve yatırımlarında aklın alamayacağı israflara neden olunan uygulamalar her geçen gün artmaktadır. Yaptığımız yolları yenilemek ve ıslah etmek için harcanan kaynaklar, inşa etmek için yapılan masrafları aşmaktadır. Hava alanları yapıyoruz, yetmiyor uzatıyoruz, hatta bazılarını yanlış yere yapmışız deyip yenilerini yapıyoruz. Elektrik, su, kanalizasyon gibi hizmetleri yenilemekten şehirlerimiz su gibi kaynak harcıyor. Gecekonduyu insanımız yapıyor diye şikâyet ederken kamusal hizmetlerin de gecekondudan öte geçemediğini görebiliyoruz. Hastanelerimiz, okullarımız hatta camilerimiz bile gecekondu gibi. Yetersizlikleri kısa zamanda ortaya çıkıveriyor. Yeni binalar ekleme saplama işlerle yeniden düzenleniyor.
Hangi uygulama olursa olsun, icrasında rol alan insanımız, tüm donanımlarıyla plan ve projeler üretmekte zorlanıyor. Sade vatandaşın bile eksiklerini görebildiği uygulamalar ne yazık ki tekrar yenilenmek veya düzeltilmek üzere kaynak tüketmeye devam ediyor. Günün ihtiyaçlarını karşılayan, bir yerde günü kurtaran uygulamalar üç beş sene sonra daha büyük kaynak tüketimine neden oluyor.
Eğitime ayrılan kaynakların yetersizliğinden bütün eğitim camiası şikâyet ettiği halde yetiştiremediğimiz insanın kamu harcamalarında yarını görebilmesini beklemek çok anlamlı gelmiyor. Oysa kamusal israf eğitime yönlendirilse Türkiye belki bir Türkiye daha yapar. Mimar Sinan’ın yaptığı camiler, köprüler, külliyeler hala hizmet verdiğine göre, tek bir taşı oynamadığına göre.
İnsanımızı teknik olarak yetiştirmenin temelinde insani değerler olduğu atlanıyor hep. Eğer insanımız yaptığı işleri, yapacağı işleri ne zaman tüyü bitmedik yetimin hakkını kullanarak yapacağını düşünmeye başlarsa o zaman insanımız yetişmiş demektir. Ahlakı sağlamsa teknik olarak kendini mutlaka geliştirir. Yanlışı alkışlamayan bir toplum yetişmiş demektir. Hırsız olmak için para çalmak şart değildir. Kaynağı yanlış kullanıp heba etmek de hırsızlıktır.