İYİ Parti lideri Meral Akşener geçen gün kurmayları ile bir toplantı yaptı.
Verilen habere göre;
Bu toplantıda “Cumhurbaşkanlığı ile ilgili cümle kurmayın” cümlesi kurarak, 6’lı masa için, “Dağıtmamızı, dağılmasını isteyenler var. Manipülasyona taviz vermeyiz” dedi.
.
Tavırlarının “Aday kim olsun, kim olmasın?” şeklinde olmadığını söyleyen Akşener, “Şu olsun, bu olmasın değil; kazanacak aday olsun. 6’lı masada konuşulmadı, sabredin…” dedi.
.
Demokrasi tarihinde bile kolay kolay bir araya gelememiş 4 eğilimli partilerin, 6’lı masada gayet uyumlu olması bazılarını sinirlendiriyor olabilir.
.
Bu birlikteliğe karşı çıkan partilerin iktidar geleceklerini tehlikeye düşürüyor da olabilir.
.
Çünkü demokrasiyi özümsemiş hiçbir ülkede, bu denli birlikteliğe karşı gelinmez.
.
İşte Akşener de “Dıştan yıkamıyorlar, bari biz içten yıkmayalım” demek istiyor.
.
“Peki, bu 6’lı masa neden bu kadar önemli?” Sorusuna cevap verir gibi açıklama yapıyor:
“2023 seçimleri son çıkış… Bu seçim alındı alındı; alınmadı değerlerimizi kaybedebiliriz…”
.
İşte burası önemli olan yer.
Akşener;
“Laiklik,
Atatürkçülük,
Cumhuriyet” diyor.
.
İktidar için tek hedef,
“Seçimin kazanılması…”
Zira 20 senedir yapmadıklarını bir seneye sığdırmaya çalışıyorlar.
“Zillet” dedikleri ve (sözde) önemsemedikleri 6’lı masayı dağıtmak için ellerinden geleni yapıyorlar.
.
6’lı masa ise şu sıralar gündemi oldukça meşgul eden “Adayınız kim?” şeklindeki soruyu yanıtlamamakta ısrar ediyor.
.
Sebep şu:
6’lı masa bu seçimin adaylar arasından çok, sistemler arasında geçmesini istiyor.
Kendi sistemleri olan “Güçlendirilmiş parlamenter sitemin” iyice anlaşılmasını istiyor ve seçimin yönünün bu şekilde yol almasını istiyor.
.
Karşı tarafın ise “Adayından başka” seçimde ortaya koyacak bir başka somut argüman olmadığından seçimi, “Adaylar arasına sıkıştırmak” istiyor.
Zira bu durumda seçimi kazanma şanslarının aratacağına inanıyorlar.
.
İşte bu sebeple 6’lı masa adayını şimdiden açıklayarak polemiğin “Adaylar arasında sıkışmasın” müsaade etmek istemiyor.
.
Kendilerince haklı olarak “Seçim tarihini açıklayın, biz de adayımızı açıklayalım” şeklinde çıkış yapıyorlar.
.
6’lı masanın adayının Kemal Kılıçdaroğlu olduğunu bırakın Türkiye’yi, dünyada yok.
Zira o masa dışında bir adayın, masanın kararlarını uygulama garantisi olmayabilir.
.
İlk kuruluş mimarlarından olan bir kişi olarak bence Kılıçdaroğlu kesin adaydır.
Son günlerde “Adaylar arasında sıkışacak seçim propagandalarına” bakınca bunu görüyoruz zaten.
.
Muhalefet tarafından Kemal Kılıçdaroğlu’nun dürüstlüğü ön plana çıkarılırken, iktidar kanadı ise, “SSK Genel Müdürlüğü” zamanındaki “Zararı” ortaya koyuyor…
.
Kim her ne kadar adaylar arasında geçecek bir seçim olmaz dese de si inanmayın.
İş dönüp dolaşıp oraya yıkılacaktır.
.
Bir seçimde (eğer katılabilirse) Erdoğan ile Kılıçdaroğlu arasında bir yarış geçireceğiz.
***
HAYDİ MASKE TAKMAYA!
Bizim Gazetede çıkan haber şöyle:
“Domuz Gribi” olarak bilinen “H1N1 Influenza A” yeniden etkisini göstermeye başladı.
Son günlerde çevremizdeki pek çok insan yüksek ateş, halsizlik, boğaz ağrısı ve öksürük, burun akıntısı şikâyetleri yaşıyor. Bazen de karın ağrısı, bulantı, kusma ve ishal yapıyor…
.
Aynı ben işte.
Yaşadım bunları.
Ateşli kısmını geçirdim, bitti derken bu sefer boğaz ağrısı, öksürük ve ses kısıklığı kısmına tosladım,
“Halsizlik” de cabasıydı tabi.
.
Salı günü oyunumuz vardı, gelenler bilir; “Karmakarışık…”
3 gün öncesinde sesim kısıldı mı?
Sesim çıkmıyor…
Aldı beni bir telaş.
.
Pastil alıyorum,
Sıcak yapıyorum, pek faydası olmadı.
Eşim “Vicks sür” dedi.
3 gün boyunca sabah-akşam sürdüm ve sahneye çıkacak kadar iyileştirdim kendimi.
Bu süre zarfında sokağa çıkmadım, “Üşütürüm, boğazım şişer” diye.
.
Şimdi de eşimin sesi kısık.
O uğraşıyor.
Öksürüğü de cabası elbet.
.
Tanıdığım kimi görsem hasta.
İlla bir şikâyeti var.
Ya öksürüyor,
Ya ateşi var.
.
Bu belirtiler sizde varsa derhal bir doktora başvurun.
.
Zira doktorlar diyor ki: “İnfluenzanın insandan insana yakın temas, damlacık yolu ile bulaşıyor. Bu salgınlar sırasında en çok okul çağı çocuklar etkilenmektedir. Ortalama olarak sağlıklı çocukların %40-50’si bu virüsten etkilenmektedir. 24 aydan küçük çocukların ve 65 yaştan büyük yetişkinlerin hastaneye yatış oranları daha fazladır…”
.
Aslında biliyor musunuz?
(Takmaktan bize gına gelen) maskeyi tam da takma zamanı.
***
AYI RÜSTEM
Kış ayları geldi mi bizim kahve dolmaya başlıyor.
Nihayetinde yazlığına giden, çoluk çocuğunu ziyarete giden, inşaatlara ara verilenlerin hepsi doluşuyor.
.
Entelektüellerin sabah kahve molaları ile başlayan müşteri girişi, akşam inşaatçıların “Saddam” oyunu ile son buluyor.
.
Araya tavlacılar giriyor.
Gençler genelde “Batak” oynuyor. “King”, “Kanlı King” oynayan da var ama o kadar değil.
Bir ara memur ve emekli öğretmenlerden oluşan “Briç” ekibi vardı.
Öğleden sonraları gelirler, akşama kadar bağırış, çağırış sonra kalkıp giderlerdi.
Bir tanesinin başka şehre gitmesiyle dağıldılar.
Aslında geçen senelere kadar “Domino-Aznif” oynayan yaşlılarımız vardı.
“Dama’cılarımız” meşhurdu.
Kalmadı şimdi hiç biri.
.
Patron bir ara “Bilardo alalım” dedi ama yer azlığından vazgeçti.
Onun yerine köşeye “Kütüphane” yaptı.
İki koltuk koyduk, bir de sehpa.
Duvara da mahallelinin getirdiği kitapları.
.
Bunların dışında Yaman Ağabeyimiz var.
Çok okur.
Adam dünyaya okumaya gelmiş sanki.
Sokakta bile okuyor.
.
Çok okuduğundan kahvede bir tartışma olsa, bir konuda bilgi lazım olsa hemen ona sorulur.
“Yaman ağabey dünyanın kütlesi ne kadar?”
“Şak!” cevap verir…
.
“Polinom nedir?” deseniz saniye sürmez cevaplar.
.
Ne söylese inanırız kendisine, illa doğru çıkar çünkü.
.
“Bana siyaset sormayın da ne sorarsanız sorun” diyerek, seçim merakımıza ot tıkar…
.
O gün sabah kahvesini götürdüm “Yaman Ağabeyin”, kitap okuyordu kütüphane köşesinde.
Kahveyi sehpanın üzerine koyunca bana dedi ki:
“Haberin var mı?”
“Neyden ağabey?” diye merakla sordum.
Gözlerime baktı:
“Amerika Birleşik Devletleri'nin San Francisco kentinde öldürme gücü olan robotların kullanımını onaylandı” dedi.
Ben baktım şaşkınlıkla, saf saf…
Zira ilk anda anlayamadım ne dediğini ve sordum:
“Anlamadım!”
“Evladım polis artık eylemlerde robot kullanacak ve bu robotların öldürme yetkisi olacakmış…”
.
“Olsun, bize ne? Amerika nere, Türkiye nere?”
“Evladım zaman gelir bizde de başlar görev bu robotlar. İşin sonu tehlikeli…”
“İlahi Yaman Ağabey, bize gelinceye kadaaarr…”
“Öyle deme çocuk, bugün onlarda, yarın bizde… Ayrıca bu teknoloji seni de işinden eder.”
“Nasıl yani?”
“Garson olarak çalışabilecekler.”
“Benimle dalga mı geçiyorsun Yaman Ağabey, robot ne anlar çay taşımaktan?”
“Anlar anlar… Bedava iş gücü oğlum…”
O sırada kahveye Serdar Ağabey girdi.
Bizim mahallede beyaz eşya satıyor.
“Hey millet! Beklediğiniz robotlar geldi, bir ara uğrayın mağazaya, bitmeden alın…” demesin mi?
Benim ağzım açık kaldı tabi, hayretle sordum:
“Ne robotu bu ağabey?”
Serdar Ağabey bana dönerek:
“Ne robotu olacak, temizlik robotu!”
.
Ben iyice şaşırmıştım.
Haberim yok böyle şeylerden.
Serdar’a merakla sordum:
“Serdar Ağabey, bu robotlar çay taşıyor mu?”
Güldü…
“Taşır, taşır, üzerine koyarsan taşır elbet” der demez tüm kahve kahkahalarla güldü.
Yaman Ağabey atladı lafa:
“Oğlum demedim mi sana, yavaş yavaş geliyorlar diye.”