“5 trilyon 461 milyar dolar yöneten yatırım bankaları ve 500 milyar dolarlık fonlarla toplantılar yaptım.
İlk 3 yılımızda en az 100 Milyar $ doğrudan yatırım, emeklilik fonlarından 75 milyar $, sürdürülebilirlik fonlarından da 150 milyar $ yatırım alacağız. Ülkemize para akacak.”
.
Okuyunca içim açıldı.
.
O ne be!.
Her gün kavga, her gün sövgü.
.
Yukarıdaki bu twit Kılıçdaroğlu’na ait.
“Ülkemize para akacak!” diyor.
.
Hemen cevap vermem gerekiyor:
Sayın Kılıçdaroğlu, ülkemize para zaten akıyor.
Ama buna şöyle cevap vermek lazım:
“Peki nerede?”
.
Bütün problem burada.
“Onu elde tutabilmek,
İhtiyaca göre harcamak…”
.
Biz ne yapıyoruz?
“Haydan gelen, huya gider” miş diyerek, “Har vurup, harman savuruyoruz…”
.
Kılıçdaroğlu’nun vizyonu güzel.
“ABD ve İngiltere ziyaretlerinde yaptığı görüşmelerin derlendiği ve CHP’nin yeni vizyonunun anlatıldığı bir video paylaştı.”
.
Bu paylaşımda;
“Akademisyenler, ödüllü bilim insanları, Türk araştırmacılar, yatırımcılar, sivil toplum kuruluşları. 5 trilyon büyüklüğe sahip yatırım bankaları. Değeri 500 milyar doları aşan fonlar. Yeni bir vizyon, yeni bir ekonomik model. Teknolojik yatırımda dünya liderliğine oynayacak bir Türkiye. Önce feraha, sonra refaha kavuşacak bir Türkiye. Krizleri ‘sonsuza kadar’ tarihe gömecek bir Türkiye.”
.
“Onlarca ziyaret, yüzlerce kişiyle birebir görüşmeler. MIT, Harvard, Johns Hopkins, Alan Turing Enstitüsü. Tarihte en çok referans verilen hocalardan biyokimyager Robert Langer, kanser teşhisinde çığır açan Prof. Mehmet Toner, eski İngiltere Başbakanı David Cameron’ın dijital dönüşüm danışmanı Daniel Korski, gençlerin modeli olarak bilinen ödülü tıp alanında kazanan Doç. Canan Dağdeviren…”
.
Görüşmeler güzel de en çok şu cümle bana iyi geldi:
“Yepyeni bir kalkınma hamlesiyle 2030’da kişi başı geliri 22 bin dolara yükselecek bir Türkiye. Borçsuz, krizsiz, mutlu bir Türkiye. Bu, bir vizyon yolculuğu. Türkiye için büyük hedefler belirlemekten korkmayan insanların yolculuğu. Bu, büyük lider Atatürk’ün hayalindeki ülkenin yeni adımı. Bu, bir geleceğe dönüş projesi.”
.
İnsanın içini açıyor.
Heyecanlandırıyor.
.
“Yağmasan bile gürle” misali.
.
Elbette iktidar kanadı buna illa bir cevap verecek ve Türkiye’nin geleceğini gözlerindeki ışığa bağlayan vizyon sahibi “Nebati” ile kendi vizyonunu açıklayacaktır...
Bekliyoruz…
***
ATEİSTLER!
Dünya Kupası maçları tüm hızıyla Katar’da devam ediyor.
Maçlardaki sürprizlerden daha çok konuşulan “Japon seyircilerin maçlarından sonra stadı temizlemeleri” oldu.
.
Maç sırasında yerlere atılan kâğıt bardakları, konfetileri, kâğıt bayrakları, ambalaj malzemelerini v.s. çöp torbalarına toplamaları takdir topladı.
.
“Ateist olan Japonların böylesi duyarlılığı hepimize örnek olur” demiştik.
.
Ve ne oldu biliyor musunuz?
Örnek oldu.
Mucize gerçekleşti.
.
Verilen haber şöyle:
“Japon taraftarların, en ünlü Dünya Kupası galibiyetlerinin coşkusunda bile maçlardan sonra geride kalıp ortalığı temizlemeye yardım etmeleri diğer ülkelerin futbolseverlerini harekete geçirdi.
Müslüman olan Faslılar da, çarşamba günkü Fas-Hırvatistan maçından sonra stadyumun temizlenmesine katkıda bulundu.
FIFA yetkilileri Japonların bu örnek davranışının turnuva boyunca tüm statlara, turnuva sonrası da dünyanın dört tarafında uygulanacağına inandıklarını belirttiler…”
.
İşte bu.
İyi örnek her zaman karşılığını bulacaktır.
.
Tabi Japonların sadece stadyumu temizlemeleri gündem olmadı.
Bizleri hayrata düşüren başka meziyetleri de ortaya çıktı.
.
Sosyal medyada yayımlanan bir videoyu seyredince “Haydi canım!” demekten kendimi alamadım.
.
Video şöyleydi:
“Almanya’yı 2-1 yenmesinin ardından Tokyo’nun dünyaca ünlü Shibuya Kavşağı’nda kutlama yapan Japonlar, sadece yayalara yeşil yanan anlarda kutlamalarını yaptılar ve kırmızı yandığı anlarda çekilip araç trafiğine yol verdiler…”
.
İnanılır gibi değil.
Film sahnesi çekmeye kalksan o kadar insanı geriye çektirmek bile saatler sürer.
.
İnsan içinden “Helal olsun!” demeden edemiyor.
***
20 İL
TBMM’de 100 yl boyunca hiç kadın milletvekili çıkarmamış iller olduğunu biliyor muydunuz?
.
Ben de haberi okuyunca şaşırmadım değil.
.
Hemen listeye baktım, şöyleydi:
“Adıyaman, Ardahan, Artvin, Bayburt, Burdur, Erzincan, Giresun, Gümüşhane, Karabük, Karaman, Kilis, Kırıkkale, Kırklareli, Kırşehir, Nevşehir, Niğde, Osmaniye, Rize, Sinop ve Yozgat…”
.
Yeni il olmuş olanlar haricindekileri ayıplamak lazım.
100 yıl olmuş…
.
Yayımlanan raporda şöyle denmiş:
“Meclis’teki kadın milletvekilleri hiçbir yasama döneminde yüzde 20’yi aşamadı. 2018 seçimlerinden sonra ülke çapında Meclis’e giren kadın milletvekillerinin oranı yalnızca yüzde 17.2 oldu.”
.
“Cumhuriyet tarihi boyunca Meclis’te kadın erkek eşitliği hiç sağlanamadı. 88 yılın ortalaması alındığında, Meclis’e giren kadınların oranı yüzde 5.4 oldu.”
.
KA.DER Genel Başkanı Nuray Karaoğlu gelecek seçim sürecinde, özellikle hiç vekil çıkarmamış 20 ili merkeze alan çalışmalar yürüteceklerini söylemiş ve önerilerini şöyle sıralamış:
.
1- Siyasi partilerin Hazine’den aldıkları fondan bir pay mutlaka kadın adaylara ayrılmalı, uzun vadede bu fon kadın ve erkek adaylar arasında eşit paylaştırılmalıdır.
.
2- Siyasi Partiler Yasası ve Seçim Yasası’nda değişiklikler yapılması için çalışma yürütülmelidir.
.
3- Maddi sorunları aşmak için STK’lar işbirliği yapmalı ve kadın adaylara fon yaratılmalıdır.
.
4- Aday belirleme sürecinde kadın adaylara mutlaka listelerde seçilebilecekleri sıralarda yer verilmelidir.
.
5- Kadınların siyasete katılımlarını teşvik edecek ve kolaylaştıracak, kreş imkânı gibi uygulamalar geliştirilmelidir.
.
6- Kadın seçmenin kadın adaylardan beklentileri üzerine kamuoyu araştırmaları yapılmalı, kampanyalar bu durum dikkate alınarak tasarlanmalıdır.
.
7- Özellikle genç ve siyasete yeni giren kadınları güçlendirmek amacıyla mentorluk sistemi kurulmalıdır.
.
8- Erkek siyasetçilere toplumsal cinsiyet eşitliği ve eşit temsilin önemini aktaran eğitimler verilmelidir.
.
9- Önümüzdeki ilk genel seçimde il bazındaki barolar, yerel STK’lar, kooperatifler, dernekler, kanaat önderleriyle işbirliği yapılmalıdır.
.
10- Kadın aday göstermeyen ya da kadınları sadece seçilemeyecekleri sıralardan gösteren partiler ifşa edilmelidir.
.
İstekler bunlar.
Yapılır mı, yapılmaz mı bilemem ancak şu 20 il için koskocaman bir ayıp koyuyorum şuraya…
.
Hele hele;
5 Aralık 1938’de kadınlara seçme ve seçilme hakkının verildiği bir günde,
88 yıl önce dünyaya örnek olmuş bir hakkın sahibi olan ülkede,
Ve “Kadın Hakları Günü” nün kutlandığı bir günde…
***
İNSANLIK MESELESİ
Kemal Kılıçdaroğlu’nun vizyonunu açıkladığı toplantıda yanında bulunan eşi Selvi Hanım günün konusu oldu.
.
Sadece “Gözlerini bir anlık kapayıp ve o anda çekilen bir fotoğraf karesi yüzünden” diye linç edilen bir kadın…
.
Şuna bir genelden bakalım:
Hiç mecbur olmadığı halde sırf kocasının temsilliyeti ile ilgili sürekli oradan buraya savrulan eşleri hatırlattı bana.
.
Gelin hep beraber düşünelim:
Kadın belediye başkanı eşi olsun.
Bayramlarda, seyranlarda hep kocasının yanında olmak zorunda.
Giyinmek (ki iyi giyinmek) zorunda.
Saçına başına, makyajına, oturuşuna, konuşmasına, tavırlarına dikkat etmek zorunda.
Hasta olmasına rağmen hep rol yapmak zorunda.
Akşama verilecek resepsiyona katılmak ve sürekli gülümsemek zorunda.
Karşılamalarda, ziyaretlerde hep iyi görünmek zorunda.
.
Selvi Hanım o gün Covid testi yaptırarak gelmiş o toplantıya.
O da pozitif çıkmış.
Kadın bitkin, halsiz…
Ama temsiliyle mecburiyeti dolayısı ile “Eve gidip dinlenmek” gibi bir lüksü yok.
Toplantı sonrası da hastaneye yatırılmış…
.
Sonuç mu?
Yılmaz Özdil bile Kılıçdaroğlu’nun vizyon toplantısını Selvi hanıma bağlayıp yazıp, eleştirmiş.
.
Kendisine büyük tepki var.
Şöyle ki:
“Yılmaz Özdil, Selvi hanımdan özür diler mi bilmem ama Selvi Hanım hasta haliyle eşinin yanında olması takdire şayandır. Eleştirenler alay edenler utansınlar. AR damarları varsa şayet…”
.
“Hasta yatağından kalkıp, eşini desteklemek için gelen son derece nazik bir lider eşine, böyle bir eleştiri son derece nezaketsiz, etik dışı ve acımasızca olmuş. Çok yazık!..”
.
Bir de aksine eleştiriler de var:
Trollerden mi desem?
Klavye şövalyelerinden mi desem?
Vizyonsuzlardan mı desem?
Beynini dünyaya kapatmışlardan mı desem?
Sırf eleştiri olsun diye twit atanlardan mı desem?
.
“Neden gelmiş?”
“Neden maske takmamış?” gibi.
.
Lütfen herkes kendine gelsin!
O kadınlar büyük fedakârlık göstererek eşlerine yardımcı olmaya çalışıyorlar.
Hiçbir mecburiyetleri yok.
“Övülmesi gerekirken, eleştirilmeleri” ise insanlığa yakışmıyor…