Bugün mübarek Cuma. Herkese hayırlı işler, hayırlı günler dileyeyim.
İslam’ın en önemli özelliklerinden biri de “Adalet” kavramının çok ince olarak işlenmesidir.
Hem beşeri, hem İlahi…
.
İnsan yaşamındaki en önemli konudur da zaten.
Adaletin olmadığı yerde insanlık olmaz,
Devlet olmaz…
.
Kendisini muhafazakâr olarak nitelendiren ve aldığı kararları “Nas” a göre düzenleyen bir iktidarın en çok dikkat etmesi gereken iki şey var;
Birincisi Adaletse,
İkincisi de Ahlaktır.
.
Daha önce verilen binlerce karara bakarak, emsal alınarak yapılan değerlendirmelerle ortaya çıkan bir karar, koskoca Türkiye’yi yerinden oynattı.
.
Bir para cezası ile verilecek cezanın yerine, insana ömür boyu sırtında taşıyacağı bir yük vurulması ne adalete, ne de insanlığa sığmıştır.
.
İthaf edilen taraflardan her hangi bir başvuru olmamasına, kanuni bir işleme gerek görülmemesine ve sonucunda her hangi bir işlem başlatılmamasına rağmen, savcının “Resen” açtığı bir dava ne hale gelmiştir.
.
Bunun hukuki olduğu kadar siyasi sonuçları da olacaktır elbet.
.
Çünkü hüküm giyen kişinin siyasi kişiliği vardır.
.
Burada sorulması gereken birçok soru da vardır.
.
Biz de sorulanlardan alıntı yaparak soralım o zaman…
.
Bir hakaret davası sayılabilecek nitelikteki bu hükmün temeli nedir?
.
Karara dışarıdan etki eden var mıdır?
.
Bu karar Erdoğan’ı karalama kararı mıdır?
.
Bu karar İmamoğlu’nu bitirme kararı mıdır?
.
Bu karar İmamoğlu’nu aday yapma kararı mıdır?
.
Bu karar sonrası görevden alınma olacak mıdır?
.
İstanbul BB’sinin bütçesi bazılarının ağzını sulandırıyor mu?
.
Tüm bunlar bir rant işi midir?
.
Kayyum atanması durumu mevcut mudur?
.
Kararın daha birçok aşaması varken, İmamoğlu aday gösterilebilir mi?
.
Gösterilir de seçildikten sonra karar kesinleşirse ne olur?
.
Aday gösterilip, 2. tura kalan bir seçim arifesinde hüküm kesinleşirse ne olur?
.
Normal şartlarda siyaset sahnesine bakarak yorum yapanların yüzde doksanı 6’lı masanın adayının “Kılıçdaroğlu” olduğunu söylüyor. (Ben de dahil)
.
İmamoğlu’na verilen bu cezanın adaylığı ile bir ilgisi olmadığının altını çizelim önce.
.
Not: Fakat siyaset bu. Belki de sağ gösterilip, sol vurulacaktı? Bilemeyiz. Bunu bilenler İmamoğlu’nun önünü kesmek üzere bir operasyon yapmış olabilir mi?
Nitekim anketlerde Erdoğan-İmamoğlu karşılaştırmalarında İmamoğlu’nun, Erdoğan’a fark attığı sonuçlar ortada dolaşıyor.
.
Diyelim bu operasyon.
Kim? Neden?
İmamoğlu’na böylesi bir operasyon düzenlesin?
.
Cumhurbaşkanlığına aday değil çünkü.
Siyasi bir geleceği yok gibi.
.
Not: Bunu zaman gösterir tabi. Zira Kılıçdaroğlu seçilip Cumhurbaşkanı olursa, yerine seçilecek CHP Genel Başkanlığı için epey bir yarış olacağa benziyor.
.
Not: Güçlendirilmiş Parlamenter Sistemi’nde ise birinci partinin genel başkanı Başbakan olacağından burası çok önemli.
.
Sonuç:
Bence Ekrem İmamoğlu büyük bir prim yapmıştır.
.
Muhalefet, “Adalet vesayet altındadır” şeklindeki söylemini sürekli olarak kullanıp kendilerine pay çıkaracaktır.
Bunun sonucunda “Adaletsizlik” kavramı ile seçim meydanlarında rakibine fark atacaktır.
.
İktidar ise bu olayın kendilerine karşı yapılmış bir “Komplo” olduğunu söyleyebilir.
Hatta işi “Fetö’cülerin oyunu” şeklindeki söylemle muhalefetin salvolarını karşılayabilir.
.
Önümüzde daha çok zaman var.
Neler olacak?
Neler göreceğiz?
Tahmin ve hayal etmesi bile zor.
.
Ahlak kısmına gelince,
6 yaşındaki bir çocuğa yapılanlar ortadadır.
.
Hukuk, ceza kısmından önce insan olarak “Ahlak” kısmımızı da sorgulamalıyız.
.
Toplumun sahip olduğu en önemli değeridir çünkü.
.
Bu olay bir köşede, bir kuytuda icra edilmiş değil, yüzlerce kişi önünde yapılmış bir tacizdir, tecavüzdür.
.
Bunu Yüce dinimizin adı kullanılarak halının altına süpürmek, ahlaksızlıktır.
.
Buradan suç duyurusunda bulunuyorum:
Bu tip işleri Dinimi kullanıp yapanlardan davacıyım
Dinimi zan altında bırakan bu hareketlere davranan her kim olursa olsun, davacıyım.
Dinime halel getirenlerden davacıyım.
***
GERÇEK ZENGİNLİK
Bu mübarek güne size bir hikâye…
.
Gece yarısı evine dönüyordu.
Issız bir kasaba yoluydu.
Bu kasabada her şey on yaşındaki arabası kadar yavaş ve aheste gidiyordu.
Üstelik çalıştığı fabrika kapandıktan sonra her şey daha da yavaşlamıştı.
İşsizdi.
Kış gelip çatmıştı.
İşsizlik ve çaresizlik soğuğu daha da derinleştiriyordu.
Yol sakindi.
Bu saatte pek az insan yolda olurdu.
Çoğu arkadaşı çoktan evine varmıştı.
Hepsinin mutlu bir yuvası ve gerçekleşmek üzeri olan hayalleri vardı.
Fakat o çaresiz ve umutsuz yollardaydı.
Burayı, doğup büyüdüğü bu kasabayı seviyordu.
Annesinin ve babasının mezarı buradaydı.
Kasabaya doğru kıvranmak giden bu yolu avucunun içi gibi biliyordu.
İsterse gözü kapalı gidebilirdi.
Yolun sağında ve solunda olan her şeyi bir bir sayabilirdi.
Yola koyu gölgeler salan atkestanelerini, rüzgârla hışırdayan kavak ağaçlarını, mezarlığın duvarı arkasında yükselen selviler.
Gece giderek koyulaşıyordu.
Beyaz kar taneleri karanlıktan uçuşarak yola savruluyordu.
Kar taneleri karanlıktan takılmış gözleri, neredeyse yol kenarında bekleyen yaşlı kadını göremeyecekti.
Yolda kaldığı belliydi.
Arabayı durdurup hemen indi.
Kasabadan değildi.
Yüzünde derin çaresizlik okunuyordu.
Yüzünde tebessümle yanaştı.
Tebessümü kadının yüzündeki kaygıyı gidermeye yetmemişti.
Arabanın üzerinde yığılmış kara bakılırsa en az bir saattir bekliyor olmalıydı. Kaygılandığını anlamıştı. “Korkmayın, size yardım etmek istiyorum hanımefendi!” dedi.
Arabanın tekerleği inmişti.
Tekerlek değiştirmek, hele de bu havada yaşlı bir kadın için imkânsız gibiydi.
“Neden arabaya geçmiyorsunuz. Hava çok soğuk.”
Stepneyi çıkardı.
Krikoyu taktı.
Hızla lastiği değiştirdi.
Son bijonu sıkarken, yaşlı kadın minnettar ifadelerle baktı genç adama.
Uzak bir şehirde oturduğunu, buradan ilk defa geçtiğini söyledi.
İyiliğine karşı minnettar kaldığını belirtti.
Genç adam sadece gülümsedi ve inmiş lastiği bagaja bırakarak kapattı.
Kadın ne kadar borçlu olduğunu sordu.
Bu kadar iyiliğe karşı oldukça yüklü bir bedel ödemeye hazırdı.
Bu genç durmasaydı, kim bilir neler gelecekti başına?
Genç adamın aklından para geçmemişti.
Sadece bir iyilik yaptığını söyledi.
Yaşlı kadın ısrar etti.
Genç adam bunun üzerine, bundan sonra karşılaştığı ilk yardıma muhtaç kişiye yardım edebileceğini söyledi.
“Böylece hem bana iyilik etmiş olursunuz, hem de ona!” diye de ekledi
Kadının arabasını çalıştırıp uzaklaşmasını seyretti.
Soğuk ve ürpertici bir geceydi.
Şimdi kendisini biraz daha iyi hissediyordu.
Özgüveni gelmiş, işsizliğin getirdiği işe yaramazlık duygusunu biraz olsun üzerinden atmıştı.
Bu arada yaşlı kadın birkaç kilometre ileride küçük bir kafe görüp arabasını durdurdu.
Bir şeyler atıştırmak ve sıcak bir kahve içmek istiyordu.
Salaş bir yere benziyordu.
Pek alışık olduğu bir manzara değildi.
Gördüğü ilk masaya oturdu.
Garson kız elinde havluyla geldi.
Yaşlı kadına saçlarını kurulayabileceğini söyledi.
Yüzünde sıcacık bir tebessüm vardı garson kızın.
Bu sıcak tebessüm yine de gün boyu ayakta kalmanın yorgunluğunu silemiyordu.
Yaşlı kadın kendisine hiç beklemediği bir iyilikte bulunan genç kadının neredeyse sekiz aylık hamile olduğunu fark etti.
Yaşlı kadın böylesine zor şartlarda çalışan birinin bir yabancıya menüde olmadığı halde temiz havlu sunmasına şaşırmıştı.
Birden yolda kendisine yardım eden genç adamı hatırladı.
Yemeğini bitirdikten sonra, hesabı ödemek üzere 100 dolar bıraktı.
Garson paranın üstünü getirdiğinde kadını masasını bulamadı.
Arkasından koşturdu.
Dış kapıyı araladığında, uzaklaşan lüks arabayı gördü sadece.
Geri döndüğünde peçete üzerindeki not dikkatini çekti.
Yazılanları okurken gözleri yaşardı:
“Bana bir şey borçlu değilsin. Düşün hepimiz bir iyilik zincirinin halkalarıyız. Biri bana yardım etti. Tıpkı benim sana yardım ettiğim gibi. Sen de bana iyilik etmek istersen, bu iyilik zincirine sen de katıl ki sona ermesin.”
Masaların hepsini sildi, şeker kâselerini doldurdu, yeni müşterilere yemek verdi.
Yoruldu fakat bir başka mutlu oldu.
Yorgun argın vardı evine.
Yatağına uzandı.
Aldığı büyük bahşişi düşündü.
Doğum parasını denkleştirmişti böylece.
Kocasına müjdeyi vermek için sabırsızlanıyordu.
Tatlı bir öpücük kondurdu yanağına,
“Seni seviyorum” dedi.
Kocası da aynı karşılığı verdi:
“Seni seviyorum.”
Adam yolda karşılaştığı yaşlı bir kadına yardım ettiğini anlatmak istedi.
Sonra vazgeçti.
Yaptığı iyiliği karısına anlatmak bile zoruna gitti.
“Allah biliyor ya!” dedi içinden…
.
(Bir insanın gerçek zenginliği onun bu dünyada yaptığı iyiliklerdir… Hadis)