Dedikodu sosyalleşmenin en önemli araçlarından biriymiş ama haberimiz yokmuş.
Dedikoduyu millet olarak hiç sevmeyiz ama dedikodu yapan toplumlar içerisinde ilk sıralarda yer alıyoruz ne yazık ki. Dinimizde de dedikodu, gıyabında konuşulan insanın hakkı ve hukuku çiğnendiği için büyük günahlardan sayılmaktadır. Buna rağmen yine de dedikodu toplumun hemen her kesimi tarafından yapılmaktadır.
Aslında dedikodu çok kötü bir şey değilmiş. İnsanları daha sosyal hale getiriyormuş. Zaten dedikodunun da kalabalıkta yapıldığına hemen herkes şahittir. Yapılan bir araştırmada dedikodunun insanları birbirine yaklaştırdığı ve bir arada tutan önemli unsurlardan biri olduğu tespit edilmiş. Çok yanlış da görünmüyor temelde.
Dedikodu, dünyadaki en ilkel kabilelerinden en çağdaş toplumlarına kadar hemen her kesim tarafından yapılan bir eylem olarak dikkati çekiyor. Toplumumuzda her ne kadar birilerini çekiştirmek şeklinde ortaya çıkıyorsa da pozitif yapılanı daha çağdaş bir eylem olarak görünüyor.
Dünyanın önde gelen üniversitelerinden Standford ve Berkeley Üniversiteleri tarafından birkaç yıl önce yapılan bir araştırmada, dedikodunun topluma vereceği zarar görülmeye çalışılırken, yararı olduğu ortaya çıkmıştır.
216 denekle yapılan araştırmada, dedikodu yapan topluluğun nasıl bir çöküntü yaşadığını kanıtlamak amaçlanmıştır. Denekler hakkında tüm bilgilere sahip olan araştırıcılar, yaptıkları çalışmada, bazı gruplarda belirledikleri kişilere gruptaki diğer insanlar hakkında ufak sırlar verirler. Kiminin eşcinsel, kiminin eski bir suçlu, kiminin psikolojik tedavi gördüğü konusundaki bilgileri alan kişilerin grup içerisindeki iletişim sırasında bu sırları başkalarıyla paylaşıp birbirlerinin arkalarından konuştuklarını tespit ederler. Yapılan dedikoduları kaydederler. Beklenen gruplardaki insanların birbirlerinden uzaklaşmalarını görmektir. Ancak, birbirilerinin sırrını paylaşan ve birbirleri hakkında gereğinden fazla şey bilip, arkalarından konuşan insanlar garip bir şekilde birbirlerine daha da yaklaşırlar. Bunun temel nedeni, zaafların bilinmesi tedirginliği azaltmış ve güveni artırmıştır.
Araştırıcılar, diğer denek gruplarındaki insanlara herhangi bir bilgi verilmeden dedikodu yapmayı, insanların arkasından konuşmayı yasaklarlar ve gelişmeleri incelemeye başlarlar. Arkadan konuşanları ihbar edenlere ödül verirler. Amaç guruplar içinde daha dürüst bir ortam yaratmaktır. Ancak insanlar birbirinin arkasından konuşamayınca, dedikodu yapamayınca, ağzına geleni birbirinin yüzüne söyleyince, kalpler kırılmaya başlar ve kalp kırmaktansa susmayı tercih edenler çoğalır, sonuçta guruptaki insanlar birbirinden uzaklaşmaya, gurup dağılmaya başlar. Dedikodu yapamayan insanlarda paylaşım da azalmıştır.
Araştırmanın sonucunca dedikodu bir sosyalleşme aktivitesi olarak görülebileceği ortaya çıkmıştır. Araştırıcılara göre, dedikodu sosyal itibarı düşürüyor gibi görünse de, insanları bir arada tutan unsur olarak görülüyor. Her ne kadar dedikodu yapılarak birinin özel hayatı ihlal ediliyorsa da, özel de olsa bilinenler arttıkça, toplumu oluşturan insanların birbirine güveni artmaktadır. Üçüncü şahıslar hakkında bilinmeyenler arttıkça, şüpheler artıyor.
Elbette çağdaş dünyada, üçüncü şahıs hakkında yalan bilgilerle ileri geri konuşulmuyor ve bu tür konuşmalar gıybet olarak değerlendiriliyor ve dedikodudan kesinlikle ayrılıyor. Anladığımız gibi olsaydı garip olurdu zaten.