Her gün köşe yazmak kolay değil. Bir yerde tıkanıyorsunuz ve “Ne yazayım?” şeklinde bir düşünce ile yoğruluyorsunuz.

Sayfa sekreterinin, “Ağabey yazını bekliyorum” şeklindeki uyarısı bir kâbus olabiliyor zamanla.
.
Geçen haftadan beri her gün yerel gazete manşetlerini Boğaz Medya Facebook sayfasında okumaya başladım.
Ara sıra yorumlar da yapıyorum.
.
Böylece zaten yerel gazete manşetlerinden haberim oluyor.
.
Daha sonra ulusal gazetelerin web sitelerine göz gezdiriyorum
.
Sonrasında karar verip yazmaya başlıyorum.
.
Yine böyle göz gezdirirken gördüğüm şu haber karşısında resmen “Şok” oldum.
.
Bakın haber şöyle;
Olay Almanya’nın Mannheim kentindeki “Diakonie Hastanesi”nde meydana gelmiş.
.
Aynı koğuşta iki kadın yatıyor.
Biri Covid-19 tedavisi gören 79 yaşındaki Hilal K., diğeri ise 72 yaşındaki Hatun C.
.
Hilal K’nin kızı Saadet Ö., o gün saat 19.00’a kadar annesinin yanında refakatçi olarak kalıyor ve daha sonra hastaneden ayrılıyor.
.
Kısa bir süre sonra aynı koğuşta kalan Hatun C., “Uykusunu böldüğü için” yataktan kalkarak Hilal K.’nın bağlı olduğu “solunum cihazının fişini çekiyor.”
.
Evet evet yanlış okumadınız.
.
“Yaşlı kadın uykusunu böldüğü için yanındaki hastanın bağlı olduğu cihazın fişini çekiyor.”
.
Bu durumu fark eden hastane personeli derhal müdahale ederek makineyi tekrar çalıştırıp, Hatun C.’yi de “Bir daha yapmaması için” uyarıyorlar.
.
Ancak Hatun C.’nin akşam saat 21.00 civarında Hilal K.’nın bağlı olduğu solunum cihazının fişini “Rahatsız olduğu” gerekçesi ile tekrar fişi çekiyor.
.
Bir müddet sonra solunum cihazının kapalı olduğunu fark eden personel doktorlara haber veriyor.
Doktorlar ilk müdahalede Hilal K.’yı hayata döndürürse de talihsiz kadın daha sonra komplikasyonlar nedeniyle hayatını kaybediyor…
.
Türk hasta olduğu ortaya Hatun C. cinayete teşebbüs suçlamasıyla gözaltına alınıyor.
.
Vefat eden hastanın kızı Saadet Ö. ise hastaneyi, “Solunum cihazını ilk kapatma girişiminden sonra da diğer kadın hastayı annesiyle birlikte aynı odada bırakmakla” eleştirdi.
.
Olay şimdi savcılıkta…
.
Haberi okuyunca “Dedemin Fişi” adlı film geldi aklıma nedense…
 
***
63 AYRI SUÇ
Haberin başkası şöyle;
“İstanbul Kadıköy’de aynı araca iki kez çarparak hasara neden olan ve 35’i ‘Otodan hırsızlık’ olmak üzere, 63 farklı suç kaydının olduğu tespit edilen taksi sürücüsü gözaltına alındı.”
.
Ben yanlış mı okudum diye tekrar baktım.
Evet 63 farklı suç…
.
Bu ne yahu?
Adam dakika başı suç işlemiş.
Hani “Suç makinesi” diyorlar ya.
İşte bu o…
.
Bu taksicilerden de “Sabıka kaydı” istense fena olmayacak.
Düşünsenize çoluğumuzun, çocuğumuzun canını emanet ettiğimiz esnaf bunlar.
.
Namuslu taksiciler de şikâyetçi bunlardan.
Müşterileri bu olayları duydukça, hepsine aynı gözle bakmaya başlıyor.
.
O sebeple derhal harekete geçilip el koyulmalı…
.
Fakat haberi okudum da aynı araca neden iki kere vurduğunu bir türlü anlayamadım.
.
Aklıma da Temel fıkrası geliverdi zaten.
.
Adamın biri yeni aldığı Mercedes arabasıyla İstanbul sokaklarında keyifle dolaşıyormuş.
Bir kavşakta kırmızı ışıkta durmuş.
Bir kaç saniye sonra bir hafriyat kamyonu arkadan “Küüüttt!” diye çarpmış.
Adam telaşla dışarı çıkıp arabanın arkasına bakarken, kendisine arkadan çarpan kamyondan Temel inmiş ve ayaklarına kapanırcasına başlamış yalvarmaya:
-“Abi etme eyleme! Arabanın freni tutmuyor ondan… Ben bu üç kuruş maaşla senin arabanın aynasını dahi alamam beni bağışla. Sen büyüksün abim benim… Ne olur yaptık bi eşeklik bağışla abi beni… Elini ayağını öpeyim!”
Adam acımış Temel'e ve
-“Tamam, tamam” demiş.
Çaresizce arabayı tamir ettirmek için doğruca servise yönelmiş. 
Bir kırmızı ışıkta adam yine durmuş.
Ve yine arkadan müthiş bir çarpma sesi...
Adam bir sinirle çıkmış arabasından ve bir de ne görsün.
Yine Temel…
Temel kamyondan inip adama yarım saat yalvarmış.
Adam yine affetmiş.
Koyulmuşlar yola.
Adam tam servise yaklaşmışken kavşaktan yavaşlayıp dönerken arkadan bir gürültü.
Dışarı çıkıp baktığında yine bizim Temel.
Kamyondan hiç çıkmadan adama bağırıyormuş;
-“Ağabey merak etme yine ben…! Devam et…”
 
***
PLAYBACK
Habere göre, Kırgızistanda “playback” şarkı söylemek yasaklanmış.
.
“Kırgızistan'da, halka açık kültürel etkinliklerde önceden kaydedilmiş şarkılar eşliğinde şarkı söylemek yasaklandı. Karar 1 Ocak’ta yürürlüğe girdi…”
.
Aynı ülke Şubat 2021’de konser organizatörlerini biletlerin ve posterlerin üzerine ilgili duyuruları basarak sergilenecek performansın, “Canlı mı?” yoksa “Dudak senkronizasyonu mu?” olacağını seyirciye bildirme zorunluluğu getirmiş.
.
Hayal meyal hatırladığım kadarıyla Türkiye’de ilk defa bir sanatçı “playback” şarkı söylemişti.
Bunu anlayan seyirciler, “Bizi aldatıyor” diyerek ortalığı ayağa kaldırmışlardı.
.
Bir tarihte bazı sanatçılar da buna tepki göstermişlerdi.
.
Mesela Linet, astronomik ücret alıp sahnede şarkı söylüyormuş gibi rol yapan meslektaşlarını hedef alarak onlar için şunu demişti:
“Playback yapan sanatçılar haram para kazanıyor.”
.
Işın Karaca ise “Playback kolaya kaçmaktır” diyerek tepkisini ortaya koymuştu.
.
Konserlerde sanatçının hem dans ederek, hem de sahnenin bir tarafından diğer tarafına koşturarak şarkı söylemesi gerçekten çok yorucu.
.
Bunu yapabilenlere, ‘mesleğini yapabilmek adına kondisyon kazanmış biri olarak’ gerçekten saygı göstermek lazım.
.
Ama bazı sanatçılar da işin kolayına kaçıp, “playback” söylüyorlar.
.
Bazen, sanatçının şarkılarına eşlik eden orkestranın masrafını karşılamak istemeyen festival organizatörleri “playback” konusunda anlaşıyorlar.
Böylece sanatçı orijinal müziği ile şarkılarını icra edebilmek adına “playback” yapmak zorunda kalabiliyor.
.
Kırgızistan’ın bu kararı oldukça manidar, tebrik etmek lazım…
 
***
VER VER
Maaşlara zamlar geldi.
Hoş geldi, sefa geldi.
.
“Herkese yüzde 25 zam” demek, gerçekten haksızlık.
“Maaşı düşük olanlar daha az, maaşı yüksek olanlar daha çok zam aldı.”
.
Hâlbuki bakkala gidince ekmek ikisine de aynı.
.
Şimdi geldi haber;
“En düşük emekli aylığı 5 bin 500 oldu” şeklinde.
.
Az bile olmuş.
Bence en düşük emekli aylığı asgari ücret kadar olmalıydı.
.
Yani açlık seviyesi olan 8 bin liranın biraz üzerinde…
.
Sayılarının 13 milyon olduğu söylenen emeklilere verilen bu zam, sandığa yansır mı?
Bilemeyiz.
.
Onu sandıklar açılınca göreceğiz.
.
Aslında iktidarın elinde Merkez Bankası var.
Ver kardeşim!
Elini korkak alıştırma.
.
Nasılsa banka sende,
İktidarın gücü sende,
Valiler, kaymakamlar, polisler, jandarmalar, askerler senin emrinde.
.
Ya hak, hukuk?
.
Bastır be Reis!
Kim tutar seni!
Sandık gelene kadar ver, 5 sene daha yetkiyi alınca nasılsa geri alırsın…
.
Elinde vergi kozu var.
Şevki Yılmaz’ın tavsiyeleri var…
.
AKP seçmeni 50 yaş üzerinde.
Bunların çoğu da emekli.
Hani anketlerde kararsız kısmı var ya,
Yüzde 14 gibi.
.
İşte bu kararsızlar daha önce AKP’ye oy vermiş ama şimdi sandıkta oy vermekten imtina edecekleri kapsıyor.
.
Onlara verirsen oyu alırsın.
Bu kadar basit.
.
“Daha ne vereyim?” deme.
Daha da ver, daha da…