Okuyorum haberleri gözlerim resmen faltaşı gibi açılıyor. “İstanbul’da 54 operasyonda 126 ton sahte içki ele geçirilmiş…”

126 ton demek, 10 tonluk kamyonlardan 12 tane demek.
.
Bu kadar ham maddeyi,
Kim almış?
Nereden almış?
Nasıl almış?
.
Sonunda yakalanmışlar.
.
“Talep” olunca, “Arz” edecek birileri bulunuyor.
.
Yine haberlerde okudum;
“Hollanda’nın Rotterdam Limanı'nda, bir haftada 5 tona yakın kokain ele geçirildiği açıklandı.”
.
Bu nedir yahu?
.
Bildiğim kadarıyla gram ile satılan ve oldukça yüksek değeri olan bir uyuşturucu.
.
5 ton.
5.000 kg.
5 milyon gr.
.
Bu kadar malın te Hollanda’ya kadar gitme yolculuğu var.
.
“Nereden yüklendi?
Kim yükledi?
Hangi gemi?
Kimin gemisi?”
.
Başka haber ilginç;
“Malatya İl Emniyet Müdürlüğü’nden yapılan açıklamaya göre, düzenlenen operasyonda ruhsatsız 3 av tüfeği, 1 baston görünümlü ateşli silah, 2 bin 561 cinsel içerikli ürünle 126 elektronik sigara ele geçirildi...”
.
Haberin neresi ilginç demeyin
Birincisi baston görünümlü silah nedir?
Özel bir silah.
Genelde James Bond filmlerinde gördüğümüz silah bu.
.
Adamı bastonla karşılıyorsun, sana yamuk yaptıysa “Güm…”
Bildiğin suikast silahı da olabilir.
.
Yakalananlara sormak isterdim,
“Bunu ne yapacaktınız?”
.
Haberdeki ikinci ilginçlik, cinsel içerikli ürünlerde.
“N’apıcaktınız bunları?” diye bir daha sormak isterdim.
.
“Kime satacaktınız?
Talep eden kim?”
Merak işte…
.
İki gün önceki haber;
“Ankara’da jandarma ekiplerince düzenlenen operasyonda, çeşitli dönemlere ait 65 sikke ele geçirildi…”
.
Dağı taşı altın diye boşuna demiyorlar memleketimiz için.
.
Kaz kaz bitmiyor.
Ye ye bitmiyor.
Götür götür bitmiyor.
.
Dış mihraklar dışarıdan,
Biz içeriden,
Yüzyıllardır,
Yiye yiye bitiremedik be!
.
Ne bereketli topraklarmış meğer…
 
***
ŞÜKRETMEYE DEVAM
Şu köşeden size,
“İnsanın iyi bir evi ve arabası olması lazım. Rahat yaşayabileceği kadar parası olmalı… Milyar dolarlar de değil yani milyon dolarlar da yetebilir.
Bazı insanlara 1-2 milyon dolar da yetebilir. 50 milyon dolar, 100 milyon dolarınız olsa rahat yaşarsınız…” diye bir yazı yazsam hakkımda ne düşünürsünüz?
.
“Birader sen bizimle dalga mı geçiyorsun?” diyeceğiniz kesin.
.
Haklısınız.
.
Çünkü benim bunu diyebilmem için elimde milyar dolar, haydi olmadı en azından bir milyon dolarcık olması lazım.
Lazım ki size “Ahkâm” keseyim.
.
Para üzerine ahkâm kesmek için, paraya sahip olman gerekiyor.
Bu sözleri söyleyen de zaten o derece parası olan biri;
Yani, “Dilek Sabancı…”
.
Türkiye’nin en zengin yüz kişisi sıralamasında 600 milyon dolarlık serveti ile 51. Sırada bulunan Dilek Sabancı.
.
Aile servetlerinin 10 milyar dolar olduğu söyleniyor.
.
Şimdi bu hanımefendinin bu kelimeleri etmesi gayet normal.
O kendi şartlarını söylüyor.
Kendi seviyesini anlatıyor.
.
Asgari ücretliye hitap etmiyor herhalde.
.
Daha sonra açıklama yapan Dilek Sabancı, “Para birimini söylerken sehven dolar dediğini, aslında Türk lirası demek istediğini açıkladı…”
.
Eh tabi insanın ağzı dolara alışkın olduğundan, böylesi bir hatalı söylem gayet normal.
.
Kimse bu yazıyı eleştiri olarak almasın.
Bu hayatın gerçeği.
.
Hayatın sınıflandırılmasında herkes kendi üzerine düşen rolü oynuyor.
.
Kime ne rol düştüyse artık.
.
Bazıları saraylarda yaşayacak,
Bazıları da gecekondularda.
.
Hayat mı bizden bunu istiyor?
Yoksa
Birileri mi?
Orasına siz karar verin…
.
Einstein’e sormuşlar;
.
“Dünyada yaşam nasıldı?”
Üst sınıf; Yaşar,
Orta sınıf; Şikâyet eder,
Alt sınıf; Şükreder…
.
“Ya inanç durumu?”
Üst sınıf; Paraya,
Orta sınıf; Lidere,
Alt sınıf; Tanrıya tapar…
.
Şükretmeye devam…
 
***
MEŞGUL ETMEK
Geçtiğimiz ay “Hastaneden randevu alıp gitmeyen hasta sayısı” açıklandı.
Bu sayı dört hastandan birine denk geliyordu.
.
İnsanın işi çıkabilir, mazereti olabilir.
O halde gitmiyorsan, iptal et be kardeşim.
.
“İptal etmiyorum” diyorsan birçok hastanın hakkını yiyorsun demektir.
.
Devlet sonunda dedi ki;
“Madem randevu alıp gelmiyorsun, üstüne üstlük iptal bile etmiyorsun o halde al sana ceza” dedi.
.
Cezası şuydu:
“Buna göre, aldığı randevuya gitmeyen hastalar 15 gün boyunca aynı branştan randevu alamayacak…”
.
Oldu mu şimdi?
Rahatladınız mı?
.
Elinizdeki telefondan kıpırdamadan doktordan randevu alacaksınız ve gitmeyeceksiniz?
Buyurun.
Gitmeyin de görelim.
.
İlla bir ceza,
İlla bir engel gerekiyor değil mi?
.
Dün şu haberi yeni okudum şaşırdım;
“Adıyaman’da, 112 Acil Çağrı Merkezi’ni iki ayda 22 bin 217 defa arayan kadın, uzun süren çalışmanın ardından yakalandı. 561 lira para cezası uygulanan kadın hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunulmuş…”
.
60 günde 22 bin 217 çağrı yapmış.
Yani günde ortalama 370 çağrı,
Her 4 dakikaya 1 çağrı yapmış.
Gece gündüz hiç durmaksızın aramış.
Bazı günler 750-800 defa aramış...
.
Be kadın!
Hiç mi işin gücün yok.
Derdin neydi?
.
Aynı merkezim müdürü şöyle diyor;
“Acil çağrı merkezimize gelen çağrıların yüzde 66.5’ini asılsız ve gereksiz çağrılar oluşturmaktadır…”
.
Buyrun işte.
Yüzde 65.
Çok büyük bir rakam.
.
Yalancı çoban gibi.
.
Bir çağrı gelse,
İnansanız bir türlü,
İnanmasanız bir türlü.
.
“Bu milletin işi, gücü yok” diyorduk ya,
Vallahi doğruymuş.