Her mesleğim kendisine özgü kolaylıkları, zorlukları, aşamaları vardır. “Duayen” denilen kişiler ömür boyu mesleklerini icra etmişler ve her daim dik durmuşlardır.

Duruma göre, ihtiyaca göre, iktidara göre yön değiştirenlerden de duayen olmaz.
Eski olmaz…
.
Misal,
“Belediyeci” dediğinizde aklınıza sadece “Zabıta gelmez”, “İmar işleri” gelmez.
Başkanından, ta mezarlıkta çalışan emekçiye kadar herkes “Belediyeci” dir.
.
Misal;
“Maliyeci” dediğinizde sadece esnafları denetleyen memur gelmez, gişede tahsilat yapan memur da “Maliyeci” dir.
.
Misal;
“Kahveci” dediğinizde sadece çayları dağıtan değil, çayları yapana, kahvenin sahibine de “Kahveci” denir.
.
Misal;
“Gemici” dediğinizde sadece gemiyi iskeleye bağlayan çımacı değil, Kaptana da “Gemici” denir.
.
Misal;
“Marketçi” dediğinizde kasada çalışan işçiden, markete mal taşıyan çalışana kadar herkese “Marketçi” denir.
.
Bununla ilgili yüzlerce örnek verilir.
Aynı “Gazeteci” gibi.
.
Haberi toplayan muhabir,
Kabul eden yazı işleri müdürü,
Editör,
Sayfa sekreteri,
Grafiker,
Matbaacı,
Katlamacı,
Dağıtıcı…
Hepsi “Gazeteci” dir.
.
Gazeteciliği sadece muhabirliğe sıkıştırmak diğerlerine saygısızlık yapmaktır.
.
Elbette muhabir daha çok yorulur.
Yaz, kış demeden haber koşturur.
Çile çeker.
Savaşta, depremde, cinayette…
Görmediği, yaşamadığı insanlık dışı birçok olayla karşılaşır.
Bu işi dolayısı ile de gazete patronu tarafından ücreti değerlendirilir…
.
İnsanlara aynı iş kolunda eşit iş vermek olanaksızdır.
Biri onu yapacaktır,
Diğeri şunu…
.
Burada esas olan işini doğru yapmaktır.
Eğilmeden, bükülmeden.
.
Adalet, hak, hukuk çerçevesinde başı dik, alnı açık durmaktır.
.
İnsanlar birbirlerinin yaptığı işe de saygı göstermelidir.
Onu aşağılamak, yerden yere vurmak kimseyi değersizleştirmez, bunu yapanın haricinde.
.
2004 yılından beri yazı yazarım.
Zaman zaman haber yaparım.
Bu süre boyunca kendi çabalarımla 2 tane dergi kazandırdım Çanakkale’ye.
Ayrıca televizyonda kendi hazırlayıp sunduğum programlar yaptım yıllarca.
.
Tam 19 sene oldu bu seneyi sayarsak.
Her gün köşe yazısı yazıyorum.
Son üç yıldır ise köşe yazımı tam sayfa yazıyorum, biliyorsunuz zaten.
.
Şimdiye kadar kısa bir hesap yaparsak, yaklaşık 6000 adet köşe yazım var.
Kitap haline getirmeye kalksam ansiklopedi olur her halde…
Bu bile “Eski” olmama yetmiyor sanırım.
.
Ayrıca,
“Eski gazeteci” olmak için kaç yıl olması gerekiyor acaba?
.
Soru aslında şu;
Eskilik mi?
İşlev mi?
.
Ben hobi olarak tiyatro ile uğraşmaktayım.
Bütün Çanakkale bilir.
Bilim insanlarının dediğine göre; “Hobileri olan insanlar mesleklerinde daha verimli oluyorlarmış…”
.
Hobilerle beyin lobunun her iki yanının da kullanıldığı konusunda savlar var.
.
(Ayrıca tiyatro hiçbir zaman mesleğimi yapmama mani olmadı.)
.
Yazı yazmanın yeri, zamanı ve şekli olmaz.
Bazen günlerce araştırdığım bir yazıyı yazarım,
Bazen güncel bir olay üzerine yazı yazarım,
Bazen de ilham geldiğinde acele ile o anda yazmak isterim.
Alırım kalemi elime yazarım not defterime veya konuşarak telefonuma kayıt yaparım.
.
Ismarlama yazı yazmam.
Ismarlama haber yapmam.
.
Aklımın ermediği,
Kalbimin sindirmediği,
Beynimin kabul etmediği hiçbir yazıyı yazmam.
.
Yaranmak için,
Para için,
Yalakalık için,
Her hangi bir hediye için yazı yazmam.
.
Sebebi ise “Eski” olmamdan kaynaklanır.
.
Hayatım boyunca, (mesleğim dışında da) “Ağabey!” dediğim birine de çamur atmam…
.
Misal,
Dernek kurmak için (Gazeteci olarak kabul ettiğim birinin) ayağına gidip teklif götürdükten sonra, işim bitince “Gazeteci değil” diyerek arkasından içip içip yazı yazmam…
.
Yıllarca gazetelerde profesyonel olarak köşe yazarlığı yapmış birinin, yaptığı işi küçümseyerek “Yazlıkta yazı yazıyor” şeklinde söylemde bulunmam.
.
Bu benim karakterime sığmaz.
.
Kimsenin işini hafife almak benim işim değildir, haddimi aşmam.
.
Herkese saygı duyarım.
.
Emeğe saygı duyarım.
.
İyidir, kötüdür beni ilgilendirmez.
Onu değerlendirecek kişiler hitap ettikleridir.
Bana düşmez…
.
Gelelim Çanakkale Belediyesi’nin kendi içlerinde değerlendirip, layık görüp verdiği hediyeye.
.
Her yıl Çanakkale Belediyesi Çanakkale’deki bir gazeteciye “Yılın Gazetecisi” şeklinde bir hediye verir.
Bu güne kadar da bu hediyeyi almayan (neredeyse) kalmamıştır.
Hatta benden sonra gazeteciliğe başlayanlar dahi almıştır. (Demek ki ‘eski’, ‘yeni’ ayrımı yapmamışlar)
.
Ben hiçbir zaman bunu dert etmedim.
Kıskanmadım da.
Zaten öyle bir yapım da yoktur.
.
 “Hangi kriterlere göre bu seçimi yapıyorlar acaba?” diye sormak aklıma bile gelmedi, gelmez de zaten...
.
Böyle bir soru karşısında;
“Kendilerine göre bir sebebi, bir kriterleri vardır” diye düşünürüm.
.
Sonuçta 20 yılını dolduran gazetecilere “Sürekli Sarı Basın Kartı” veriliyor ya,
İşte onu almama bir sene kaldı.
.
Devlet bile meslekteki 20 yılı “Eski” olarak nitelendirirken, birilerinin sırf kendisini ön plana çıkarmak için, “Ben daha eskiyim” şeklindeki açıklamasına sadece gülüp geçiyorum…
.
Bilmeyenler için yazayım bari;
Aldığım sarı basın kartının üzerinde, “Yazar” yazıyor…
.
Aynı,
Hıncal Uluç gibi,
Çetin Altan gibi,
Yılmaz Özdil gibi,
Ahmet Hakan gibi,
Rauf Tamer gibi…
 
***
KAPATILSIN MI?
Bir anket yayınlandı.
Konusu şuydu;
“Partilerin kapatılmasına karşı mısınız?”
.
Cevap verenlerin partileri de sorulmuş ve ona göre bir sıralama yapılmış.
.
İşte partilere göre dağılım şu şekilde:
 
AKP’de parti kapatmaya karşı olanların yüzdesi 19.5 olurken,
Bu oran CHP’de yüzde 76.3 olmuş.
.
İYİ Parti’de yüzde 58.9,
HDP’de ise yüzde 95.9 olmuş…
.
MHP’liler ise yüzde 16.9’u kapatılmaya karşıyız demiş.
.
Evvel ezeldir söylerim.
Bir partiyi kapatmaktansa, onu kanun dışı yöneten yöneticilerini yargılayın ve suçluysa cezasını verin.
.
O partiye oy veren masum seçmenin suçu ne?
O neden cezalandırılıyor?
.
Kurumlar suçlanamaz.
Kişilerdir suçu işleyen.
Cezayı da kişiler görmeli, hem de ömür boyu.
.
Ama bakıyoruz ki “Kapatılsın” diyenler çoğunlukta neredeyse:
AKP Yüzde 74.2
CHP Yüzde 21.4
HDP Yüzde 1
İYİ Parti Yüzde 38.5
MHP Yüzde 81.3
.
Acaba bu ankete katılan kişiler, kendi partileri kapatılması söz konusu olsaydı ne derlerdi?
Aynı dirayeti gösterirler miydi?
.
“Yani ona yapılınca olsun, bana yapılınca olmasın…” öyle mi?
.
Demokrasi öyle bir şeydir ki;
“Herkese lazım…”