Son 15 yılda Güney Marmara bölgesi 7 defa güz kuraklığı yaşadı. Bu yıl sekizincisi yaşanıyor. Barajlar iki sene üst üste süren kuraklıklarda boşalıyor. Sulama sorunları ortaya çıkıyor.

Sonbahar kuraklıkları Türkiye gibi yarı kurak coğrafyalarda bulunan ülkeleri daha fazla etkiliyor. Bu coğrafyaların ana gıda kaynağını kışlık hububatlar oluşturuyor.
Geçtiğimiz sonbaharda uzun süren kuraklık, mera ve ormanlarda bitki örtüsünün yeterli gelişememesine neden oldu. Ağustos sonunda yağan yağmurla kırlar yeşerdi ama tekrar kurudu. Ardından aralık ortasına kadar yağmur düşmedi. 2022 biterken çiftçimiz ekimlerini ancak tamamlayabildi.
Baraj ve göletlerin dibi görünüyor. 2021 yılında da yaşanan kuraklıklar etkisini su rezervlerinde gösteriyor. Halen devam eden mevsim normallerinin üzerindeki sıcaklıklar, mera ve ormanlarda otsu bitki türlerinin gelişimini destekliyor ancak geç yeşeren doğa arzu edilen güce ulaşamamış görünüyor.
Arılarda kışın ılıman geçmesinden olumsuz etkileniyor. Ilıman havalarda sürekli kış salkımını bozan ve nektar toplamaya çıkan arılar hem eli boş dönüyor hem de daha hızlı yaşlanıyor. Dolayısıyla koloni nüfusu sürekli düşüyor. Geçtiğimiz sonbaharda arılar yavruyu erken kestiler. Sonbaharda andız otu, püren, davulgu gibi türlerde güz kurağı nedeniyle arzu edilen çiçeklenme gerçekleşmedi. Yeterli polen çekemeyen arılar yavruyu erken kesti ve koloniler yaşlı arılarla kışa girdiler. Sonbaharda kekle besleme yapılan arılarda geç de olsa yeniden yavru yapma ve nüfus artışında gelişmeler yaşandı. Bahara çıkışta besleme yapılan arılar daha güçlü görünüyor.
Kışın ılıman ve kurak geçmesi, arıların çoğalmasında risk oluşturuyor. Ana arıların mutlaka diyapoza girmesi gerekiyor.
Diyapoz arılarda salkım oluşturma ve dinlenme olarak kabul ediliyor. Bambus arılarıyla yapılan çalışmalarda 45 gün diyapoza sokulan kraliçelerin yumurta performansı ile yeni kolonilerin kendini sürdürme gücünün attığı tespit edilmiştir. Dinlenmeyen kraliçelerin yumurta performansının düştüğü ve yumurtadan oluşturulan yeni kolonilerin kendini sürdüremediği belirtilmiştir.
Geçen yıl kışın ılıman geçmesi, arıların salkımda fazla kalamaması, ana arıların diyapoza girememesi nedeniyle hem yumurta performansı düştü hem de bölmeler arzu edilen performansı gösteremedi. Çoğu da yaz sonunda öldü. Uzun süredir bu döngü devam ediyor. Türkiye’nin hemen bütün coğrafyalarında varroa dışında arı kayıplarının başında diyapoz geliyor.
Kıyı bölgelerde yaygın olan İtalyan ırkı ve melezlerinde diyapoz sorunu görünmüyor. Yıl boyu üreme ve çoğalma ritmi gösteren bu ırk ve melezleri ılıman geçen kışlarda daha iyi performans gösteriyor.
Güz kurağı baharı da etkiliyor. Kışın yeterli gelişme gösteremeyen otsu türler, baharda gelişmeye devam ediyor. Dolayısıyla fazla polen ve nektar üretemiyor. Arılar erken kata çıksa bile yeterli polen toplayamadığından yaz ortasında nüfus azalışları başlıyor.
Güz kurağının yaşandığı yıllarda bol çiçek veren çalılıklara gitmekten başka çare görünmüyor. Nakliye masraflarının yüksek olduğu hesaba katılırsa proteince zengin keklerle besleme yapmak da avantajlı görünüyor.