Siyasette seviye tükendi. Muhalefet ne kadar akıl ve mantık çizgisinde hareket etmeye çalışıyorsa da iktidar sahipleri güç zehirlenmesiyle hareket ediyor.
Ağza alınmayacak sözlerle muhalefete, hatta uzun yıllar birlikte yürüdükleri siyasi liderlere yükleniyorlar. Kişisel hırsların da aklın önüne geçmesiyle ağızlarından çıkanı kontrol edemiyorlar. Ayıplayan da yok. Demek ki lügatimize ve ahlakımıza uydurulabiliyor. Sokak jargonu diye üretilen kelimeler aslında argo olup, ağza alınmaması istenen veya ayıplanan ifadelerdir.
Daha öncesinde gelen nezaket düşüklüğü artarak devam ediyor. Birbirlerine bir zamanlar ağza alınmayacak sözler ifade edenler, şimdi birlikte muhalefete saldırıyorlar. Malum seçim takvimi belli olmaya başladı. Mutlaka daha edebi ve daha edepli ifadeler bulmaları gerekiyor.
İktidar ve ana muhalefet partisi arasındaki söz düellosundan artık gına geldi. İktidar sahiplerinin ana muhalefete ağır sözlerle yüklenmesi, partili cumhurbaşkanının olmaması gerektiğini artık ayan beyan bağırıyor.
Memleket meseleleri, ekonominin batışı unutturulmaya çalışılıyor. 20 sene önce 1 Türk Lirası 10 Bulgar Levası alırken, şimdi 1 Bulgar Levası 10 Türk Lirası alıyor. Bunun hesabı tartışılması gerekirken itibarsızlaştırma politikalarıyla hareket ediliyor.
Siyasette kişisel saldırılar bir yerde acizlikten ileri gelmektedir. İnsanın bilgi ve görgüsünün yetersiz kaldığı durumlarda karşısındakine gözünün üstünde neden kaş var der gibi tavırlara yoğunlaşır. Nitekim bu tavır ve davranışları ve tavırlardan kaynaklanan söylemleri sıklıkla görür olduk. Geçmiş yıllarda bu hakaretvari söylemlerin çok daha ağırları ifade edilmiştir mutlaka.
Siyasette farkına varılmayan veya görülmek istenmeyen bir konu var ki, o da nezaketi ortadan kaldırıyor. Belki de siyasetin felsefesi insanın üstünden kalkıyor. Millet ve memleket hizmetinin temelinde siyaset yapılırsa kimlikler bu kadar öne çıkıp birbirine küfre varan hakaretler yağdırmaz.
Tek adamlık veya alternatife tahammül edemeyen güç zehirlenmesi, kendi adamlarına dahi hakaret ettiriyor. Uzun yıllar ekonomiyi, başbakanlığı teslim ettiği siyasetçilere bir şey öğrenememişler deyip hakaretleri dizmek ahlaki de değildir.
Her bakışın veya görüşün anlamı olmalı. Ve bu bakış ve yorumlamalar saygıyla karşılanmalı. Alternatif düşüncenin tamamı yanlış olacak diye bir kural yoktur. Her görüşün ve düşüncenin temel dayanak noktaları vardır. Bunları göz ardı eden kimsin gibi veya senden ne köy olur ne kasaba gibi siyasi liderlere sözlü baskı uygulayan ifadeler son derece çirkindir. İşin kötüsü basında bu söylemlerin diyalog halinde verilmesi siyasi arenayı adeta kirletmektedir.
Ülkenin temel meseleleri bellidir. Bu temele meseleyi birlikte çözmenin yolları aranması gerekirken, bu konuda bile kişisel çekişmelere girilmesi, sorunu daha çözülmez hale getirmektedir.
Muhalefeti dinlemek bir yana eleştirmekten, kişilik haklarına saldırmaktan, itibarsızlaştırmaya çalışmaktan öteye gitmeyen bir siyasetle memleketin hangi sorunu çözülebilir ki.