Yaklaşık 12.000 yıl önce Neolitik devrim, Bereketli Hilal'indeki ilk insan topluluklarının ekonomisini, beslenme biçimini ve yapısını kökten değiştirmiş görünüyor.
Buğday ve arpa gibi tahılların yetiştirilmesi ve hayvanların evcilleştirilmesiyle, ilk şehirlerin kurulmaya başladığı dikkati çekiyor.
Barselona Üniversitesi uzmanları Dicle ve Fırat arasında, tarımın beşiği olan eski Mezopotamya sakinleri tarafından ekimine başlandığından beri buğday başaklarının gelişimini analiz ederek ilginç sonuçlara ulaşıyorlar.
Temel gıda maddesi olarak meralardan, çayırlardan toplanarak değerlendirilen buğdayın ekilip yetiştirilmeye başlaması devrim olarak kabul ediliyor. Bugün, gıda güvenliği açısından dünyanın en önemli olarak kabul edilen buğdayın yakın gelecekte daha da değerleneceği belirtiliyor. AB verileri, iklim değişikliğinin etkisinin dünyanın belirli bölgelerinde buğdayın fiyat değişikliklerine bağlı olarak üretim sürecinin de değişebileceğini gösteriyor.
Buğdayın evcilleştirilmesi süreci boyunca bitkinin fenotipi, başakların zayıflaması, tohum boyutunun artması ve buğday boyunun kısalması veya makinalı hasada uygun hale getirilmesi, gibi önemli değişiklikler ortaya çıkmıştır. Kılçıklı ve kılçıksız çeşitler geliştirilmiştir. Bu değişimler bazen yüzlerce, bazen binlerce yıl almıştır.
Buğday ağırlıklı olarak evcilleştirildiği bölgenin iklim özelliklerine uygun coğrafyalarda, Akdeniz ikliminin hüküm sürdüğü bölgelerde daha çok yetiştirilmektedir. Genellikle ekim, kasım aylarında ekilmekte ve haziran temmuz aylarında hasat edilmektedir.
İklim değişikliği bağlamında, hangi buğday çeşitlerinin farklı çevresel yetiştirme koşullarına daha iyi adapte olduğunu gösteren çalışmalara daha sıklıkla yer verilmeye başlamanın yararlı olacağına dikkat çeken uzmanlar, buğdayın geçmişten günümüze geçirdiği süreçlerin de incelenmesinin gerektiğini belirtiyorlar. Bu meyanda kılçığın kuraklığa dayanıklılıkta önemli bir karakter olduğuna dikkat çekiyorlar.
Arkeolojik ve tarihsel kayıtlar, buğday başaklarının, buğdayın evcilleştirilmesinden sonra on bin yıldan fazla bir süredir ağırlıklı olarak kılçıklarla birlikte var olduğunu gösteriyor. Bununla birlikte çiftçilerin geçmiş dönemlerde kılçıktan rahatsız olduğunu, kılçıksız çeşitleri seçtiğine dair kanıtlar da bulunuyor.
Kılçığın verim üzerinde etkilerinin bulunup bulunmadığını araştıran uzmanlar, normal koşullarda çok etkisinin bulunmadığını, ancak kurak koşullarda verime faydası olduğuna dikkat çekiyorlar. Nemli koşullarda ise kılçıklar nemli ortam oluşturarak hastalıklara davetiye çıkarıyor.
Tarihsel süreç içerisinde değişen iklim şartları, buğdayın evriminde de etkili oluyor. Uzun süren kuraklıklar, çiftçilerin kılçıklı buğday çeşitlerini tercih ettiğini gösteriyor. Hem bütün bitkilerde diken, tüy ve mumsu yapıların çetin kuraklık şartlarında bitkiyi koruduğu ve tatminkâr tohum vermesini sağladığı bilim insanlarınca kabul edilmektedir. Ancak normal koşullarda bu tür organların çiftçilerin ürün hasadı, harmanı ve işlemesinde sorun yarattığı da bilinmektedir. Netice itibariyle buğdayın evrimini takip etmek suretiyle geçmiş 12.000 yıllık süreçte kurak dönemlerin de tahmin edilebileceği ortaya çıkıyor.