Memleket deprem felaketiyle enkazın altından çıkmaya çalışırken, seçim süreci de bir yandan işliyor. Adaylar ve ittifaklar netleşiyor. Bir yandan da siyasetin kirli dili kendini gösteriyor.
Felaket bölgesinde dahi bir yerleri eleştirme gayretine düşen idari erk, kendi hatalarını da üstü kapalı laflarla geçiştirme gayretine düşüyor. Hala göçük bina sayısını dillendiremiyorlar. Yıkık ve ağır hasarlı yapıların sayısı birlikte veriliyor. Hala yardımların sağlıklı ulaştırılamadığına dair şikayetler devam ediyor. Kanallar bir anda siyasete dönüverdiler. Oysa deprem bölgesinde yıllarca sürecek işler var. Seferberliğin devam etmesi gerekiyor. Konteyner kentlerin bir an önce kurulması gerekiyor. Köylerimizde yaşam koşulları pek iyi görünmüyor.
Siyasetin dili ne yazık ki kirlenmeye devam ediyor. Aslında siyaseti yönetenlerin ağzı kirleniyor. Toplumu bu kadar germenin birbirinden uzaklaştırmanın hiçbir faydası bulunmuyor. Sadece koltuğa çakılmış olanlar savaş ortamı yaratıp koltuklarını muhafaza etmeye çalışıyorlar. Demokrasinin erdeminden uzaklaşan bu siyaset erbapları topluma da kötülük ediyorlar.
Son günlerde yaşanan Millet İttifakının aday belirleme çalışmalarına esnasında ortaya çıkan uzlaşı sorunları bir şekilde aşıldı. Ancak iktidar yandaşları satma kavramından yola çıkarak eleştirilerini ağırlaştırmaya başladılar.
Yol ayrılıklarının kökenini tartışmak yerine satmak kavramından bel altı vurmalar, memleketin en köklü partisinin başındakilere hiç yakışmıyor. Ağızlarından çamurdan başka bir şey çıkmıyor. Oysa milletin ve memleketin birlik ve beraberliğe ne kadar çok ihtiyacı olduğu apaçık ortada.
İYİ Parti Genel Başkanı Sayın Meral Akşener, inandığı yolda dümdüz yürüyor. Memleketin ve milletin geleceği için ülküsünden taviz vermiyor. Önümüzdeki seçimlerde bu ucube sistemin devrilmesi, demokrasi, hak, hukuk ve adalet kurumunun yeniden güçlenmesi için elinden geleni yapıyor. Milletin sürekli içinde olduğu için memleketin halini bütün siyasetçilerden çok daha iyi okuyor ve biliyor. Millet İttifakının aday belirleme sürecinde yaptığı çıkışın ardından satmak, sandalyeyi devirmek gibi ifadelerle saldıran parti liderlerinin önce aynaya bakmalarında yarar var.
12 Eylül darbecilerinin yargılanmasıyla ilgili yapılan kanun değişikliği ve referandumda işkence görmüş bütün ülkücülerle ters düşen Sayın Bahçeli, cumhurbaşkanlığı hükümet sisteminin oylandığı demokrasiyi ortadan kaldıran referandumda da evet demek suretiyle parti tabanıyla ters düşmüştü. Sayın Meral Akşener işte tam bu gelişmelerle yollarını ayırmıştı. Partisini, ülküsünü satmamış, bilakis duruşunu değiştirmemişti. Bir zamanlar iktidar erkine ağza alınmayacak laflar eden Sayın Bahçeli, iktidar erkinin her dediğini yapar oldu. Netice itibariyle memleketin kadim partisi hızla eriyor. Gittiği yol yol olsaydı oy erozyonu yaşanmazdı. Satmak kelimesini kullanırken Sayın Bahçeli’nin geçmişte neredeydi, şimdi hangi siyasetin arkasında duruyor bakmasında yarar var. Andımızı kaldıran, Türkiye Cumhuriyeti ibaresini kaldıran, Türkçülüğü ayaklar altına alan misyonun yanında olduğunu görmesinde fayda var.