Kahramanmaraş merkezli depremin üzerinden bir ay dan fazla zaman geçti. Hala içimiz cayır cayır.
Bölgeden gerek televizyonlar aracılığı ile gerekse bölgede bulunan yakınlarımızdan aldığımız haberlerden dolayı moralimiz bozuk ne gülmek geliyor içimizden ne de yediğimiz yemekten bir tat alıyoruz hatta yediğimiz lokmalar boğazımızda düğümleniyor. Deprem bölgesinden yaşanmışlıkları duydukça ya da depremzedeler halen yaşadıklarını dillendirdikçe gözlerimden süzülen yaşlara engel olamıyorum. Onlar sorunlarını anlattıkça sanki kendim yaşıyor muşum gibi içimi tarifsiz bir yoksunluk, çaresizlik kaplıyor.
Dediğim gibi her gün akşam haberlerinde depremzedelerin yaşadıkları çaresizlikleri dinlemek ve yardımcı olamamak beni gerçekten kahrediyor.
Depremden bir ay dan daha fazla süre geçmesine rağmen bir kısım depremzedenin hala çadır alamadığı kendi yaptıkları derme çatma çadırımsı şeyler içinde kalındığını kendi ifadelerinden duyuyoruz ve kameralar tarafından görüntüleniyor.
Hatta birkaç gün önce kötü afet bölgesindeki fırtınadan dolayı bazı çadırların uçtuğu ve yağıştan mağdur olduklarını ve üşüdüklerini anlattıkça iliklerime kadar üşüdüğümü hissettim.
Afet yönetiminde bazı değişmez kurallar vardır afetzedelerin özellikle de depremlerde ilk 72 saat önemlidir. Bu süre içinde depremzedelerin enkaz altından en fazla canlının çıkarıldığı saatlerdir. İlk 24 saat içinde önemle ve ivedilikle depremlerde arama kurtarma ekipleri bölgeye sevk edilmesinde öncelik verilir. Bir an önce ekiplerin ve ekipmanların bölgeye her türlü alternatifle ulaşmasının yolları devreye sokulur.
Afetlerde ilk 24 saat içinde arama kurtarma ekipleriyle birlikte öncelik verilmesi gereken diğer faaliyetlerde vardır. Bölgeye ilk saatlerde gönderilmesi gereken unsurlardan birisi kapalı şişeler içinde temiz içme suyunun ulaştırılması gerekmektedir. Çünkü bölgede depremden kaynaklı temiz içme su kaynaklarının zarar görmesi ve insan sağlığına tehdit etmesidir. Bu durum hem afetzedeler hem arama kurtarma ekipleri ve muhtelif görevliler için büyük bir risktir.
Bölgeye temiz su takviyesinin yanında afetzedelerin sıcak yemek sağlanması ve sahra çadırlı sağlık üniteleri ile ilgili destek unsurları, bölgeye sevk edilir. İlk 24 saat içinde yapılması gereken işlerden en önemlilerinden birisi de depremzedelerin acil barınma ihtiyacının karşılanmasıdır. Bu nedenle bölgeye hızla depremzedelerin tahmini sayısı oranında çadır sevkiyatının da başlaması gerekmektedir. Buradaki bir incelik de çadırların depremzedelere dağıtılmak yerine bölgeye kanalize olan arama kurtarma faaliyetleri dışındaki görevli ve gönüllüler ordusuyla düzenli kurulan bir çadır kentlerin kurulması gerekmektedir. Buradaki amaç gerek depremzedelerin afetin yıpratıcı etkisiyle, uğradıkları büyük şok ile çadır kurulumu ile ilgili teknik yetersizlikleridir. Ayrıca her depremde mutlaka kötü niyetli insanların hızla bölgeye gelerek gelen yardımları ve çadırları aldıkları önceki afetlerden deneyimlenmiş bir vakadır. Çadırkentlerin hazırlanılması olası hırsızlık ve talan olaylarına karşı güvenlik güçlerine yardımcı bir tedbir ve karmaşa içinde düzen sağlamak amacıyla yapılmalıdır.
Kahramanmaraş depremzedeleri için maalesef yukarıda bahsettiğim afet yönetim standartlarının hiçbiri gerçekleşmedi. Bunun birçok nedeni var ihmaller, liyakatsizlikler, plansızlıklar, organizasyonsuzluk, koordinasyonsuzluk, adını ne koyarsanız koyun; bir sürü eksiklikler, yanlışlıklar silsilesi yaşandı ve yaşanmakta. En azından bölgeden gelen haberler ve depremzedeler böyle ifade ediyorlar.
Depremzedelerin haberlerini veya konuşmalarını dinledikçe hala bölgede büyük barınma sorunu olduğu görülmekte. Aslında depremzedeler için özellikle de bu kış şartları için geçici bir barınma hızla çözülmelidir. Küçük ölçekli afet bölgeleri muhtemelen 15-20 gün içinde çadırdan konteyner barakalar içinde barınmaya geçmeleri gerekmektedir.
Ancak Kahramanmaraş depreminin etkilediği alanın büyüklüğü ve etkilenen depremzede sayısının çokluğunu bu süreyi uzatabilir. Ancak bir aydan fazla geçen süre ve yardımlarla oluşturulan bütçeler de düşünülerek en azından afetzedelerin dişe dokunur bir bölümünün konteyner evlere geçmesi gerekiyordu. Ancak kameralara yansıyan haykırışlarına bakarsak hala bir kısım depremzedeye çadır bile temin edilememiş durumda. Konteyner evlerin hala temin edilmemesinin birkaç nedeni olabilir. Gecikme gerek maddi nedenlerle olabileceği gibi gerekse teknik nedenlerden dolayı imalat süresinin vakit alması olabilir.
Bu konuda nacizane bir öneri de bulunmak isterim. Deprem için toplanılan yardım paralarının daha verimli kullanılabilmesi ve amaca daha fazla uygunluğu açısından bundan sonra depremzedelere çadır göndermek uygun bir hareket tarzı olmayacaktır. Zira hem mevsim şartları gerekse kalıcı konutlarının teslim edilmesinin en az bir yıl süreceği düşünürsek, önümüzdeki kışı da depremzedeler evlerinin dışında geçirecektir. O halde konteyner barakaların temin edilmesi de bir hayli zaman alacağı kesindir. Bu durumda Devlet hızla tüm kamu kuruluşlarında bulunan atıl ya da başka amaçlar için kullanılan konteynerler toplanılmalıdır. Gerek gönüllüler gerekse kamudaki teknik ekipler aracılığı ile hızla kullanılabilir hale getirilmelidir. Bu konteynerler içine soğuğa ve yağmura karşı izâlasyonları sağlanmalıdır. Bu yeniden imalât yapmaktan ve kamu imkanlarıyla kullanılabilir hale getirilmeleri daha hızlı ve ekonomik olacaktır. Ayrıca kamuda ve özellikle belediyelerde atıl duruma düşmüş otobüs, kapalı kasa kamyon, minibüs, römork, vagon gibi araçlar yine soğuk ve yağmur izâlasyonu sağlanarak içlerine ahşap malzemelerle bölümlendirilerek çadırlardan daha güvenli barınaklar hale getirilerek depremzedelere ulaştırılmalıdır.
Bu önerile barınma hız kazanacaktır. Ortalama bir çadır fiyatı takribi 20.000 tl olduğuna göre (Kızılay muhtelif kurum ve kuruluşlara çadırları ortalama bu fiyata sattı). Bu araçların kısa süreli kullanım için izalasyon ve muhtelif malzeme fiyatı öngörülen çadır fiyatının yarısına mal olacaktır. Ayrıca bu tür mobil araçlar özellikle köyler için ve daha büyük yerlerde muhtelif ihtiyaç araçları olarak kullanılmaya uygun hale getirilmesidir. Eskilerin ifadesiyle Türkiye’ nin kirli çıkınları vardır. Böyle bir seferberlik olduğunda kamu kurumlarından belediyelerden, özelden neler çıkacaktır neler. Yeter ki iktidar, muhalefet ayrımı yapılmadan, kamu ya da özel kuruluşlar demeden Büyük Türk Milletinin tüm unsurları olarak bu BARINAK SEFERBERLİĞİ kampanyası başlatılmalıdır. Kıyıda köşedeki en küçük kamu biriminde dahi işe yarayacak bir şeyler illaki vardır. İnanıyorum ki böyle bir seferberlik halinde 15 gün içinde tüm depremzedeler en azından çadır dışında izalasyonlu korunaklı bir barınağa başlarını sokacaklardır.
Depremzelerimize yardımlarımızı eksik etmeyelim asıl şimdi yardıma ihtiyaçları var. Yüce Allah Yardımcıları olsun.