“Çanakkale” denilince akla geliveren tek şey var: Zafer… Yıl 1915…

İtilaf Devletlerinin Çanakkale Boğazı’na girerek topraklarımıza saldırmaları ile başlayan savaş…
.
Önce denizde aldıkları yenilgiyle akıllanmayan “Yenilmez” denilen armada, daha sonra Kara savaşlarında cesur “Türk Askeri Mehmetçik” karşısında dayamayarak vatan topraklarımızı terk ettiler.
.
İşte bu savaşta birliklere komuta eden komutanlar vardı.
Bunlar Osmanlı disiplini ile yetiştirilmiş, muhteşem komutanlardı.
.
Bu savaşlarda sadece Türk subayların yanı sıra birçok Alman general ve komutan da hazır bulundu.
.
Bunun açıklaması şöyle:
Osmanlı Devleti’nin Balkan Savaşları sonrası almış olduğu ağır mağlubiyet neticesinde, orduda birtakım düzenlemeler yapılması amacıyla 1913 senesinde 42 kişilik Alman subay heyeti getirilmiş.
1. Dünya Savaşı sırasında Osmanlı Devleti’nin, Almanya ile beraber İttifak Devletleri içinde yer almasıyla da Alman komutanlar Çanakkale Savaşı’nda Türk komutanlar ile beraber görev yapmışlardır.
.
Bu komutanların başlıcaları şunlardı:
Otto Liman Von Sanders
1913 senesinde Osmanlı Devleti’nde Askeri Misyon Heyeti Başkanlığı’na getirilen Liman Von Sanders; Çanakkale Savaşı sırasında, bu bölgeyi savunmakla görevli olan 5. Ordu Komutanlığı’na atanmış ve Çanakkale Savaşı’nda fiilen yer almıştı.
.
Cevat Paşa
1914 tarihinde Çanakkale Müstahkem Mevki Komutanlığı’na atanan Cevat Paşa; boğazları ve kıyıları savunmak üzere görevlendirilmişti.
19 Şubat ile 18 Mart 1915 arasında gerçekleşen Çanakkale Deniz Muharebelerinde aktif olarak görev yapan Cevat Paşa; İtilaf güçlerinin donanmalarının püskürtülmesindeki üstün başarısı sebebiyle 18 Mart Kahramanı unvanını almıştı.
 
Esat Paşa
25 Nisan 1915 tarihinde başlayan Çanakkale Kara Savaşları’nda, Arıburnu Kuzey Komutanı olarak görev yapmış ve bu bölgede düşman birliklerini püskürtmeyi başarmıştır. Arıburnu’ndan sonra Conk Bayırı’nda da görevlendirilen Esat Paşa; bu bölgede düşmanı yenilgiye uğratmıştı.
.
Fevzi (Çakmak) Paşa
Beşinci Kolordu Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’na katılmıştır.
Mustafa Kemal’in 10 Ağustos’ta Conk Bayırı’nda gerçekleştirmiş olduğu taarruzda yardımcı olarak görev yapmıştı.
.
Çolak Faik Paşa
2. Kolordu Komutanı olarak Çanakkale Savaşı’nda bulunmuş ve savaşın en önemli muharebelerinden biri olan Zığındere Muharebesi’nde savaşmıştı.
.
Merten Paşa
Alman bir amiral olan Merten Paşa; Çanakkale tabyalarının komutanı olarak Çanakkale’ye gönderilmiş ve Çanakkale Savaşı’nın deniz muharebelerinde aktif görev yapmıştır.
.
Mustafa Kemal Paşa
Çanakkale Savaşı’nın en önemli komutanı kimdir diye sorulduğunda, bu soruya verilecek cevap şüphesiz ki Mustafa Kemal Paşa olacaktır.
Mustafa Kemal Paşa Çanakkale Savaşı’na, ilk olarak 19. Tümen Komutanı olarak atanmış ve Arıburnu ile Conk Bayırı’ndaki muharebeleri yönetmiş, burada düzenlediği taarruzun sonunda ise albay rütbesine terfi etmiştir.
Anafartalar Cephesi’nin açılmasının ardından burada Anafartalar Grup Komutanı olan Mustafa Kemal Paşa, 1. ve 2. Anafartalar zaferini kazanmış ve “Anafartalar Kahramanı” olarak tanınmıştır.
 
***
 
ZEHİRLİ GAZ
İngiliz ve Fransızlar, savaş boyunca Çanakkale’de birçoğu “Savaş suçu sayılabilecek” ihlâllerde bulunurken, bunları düzeltme ya da azaltma gayreti içinde olmamışlardı.
İhlallerin en başında geleni ve en çok tepki çekeni ise belgelerde o tarihlerde harp alanında yeni kullanılmaya başlayan kimyasal silahlardan “Muhnik gaz” olarak geçen zehirli gaz kullanımı oldu.
.
Osmanlı Devleti’nin Atina Sefareti 21 Haziran 1915 tarihli telgraf ile İtilaf Devletleri’nin, içinde zehirli gazların bulunduğu mermiler kullandığı istihbaratını Hariciye Nezâreti'ne bildirmişti.
.
İtilâf Devletleri’nin yaz aylarından itibaren zehirli gaz yayan bombaları kullanmaya devam ettikleri birçok belgeden de anlaşılmaktaydı.
.
Zehirli gazların sıklıkla kullanılması ve istihbaratların devamlı bu yönde gelmesi
Başkumandanlık Vekâleti’ni de harekete geçirmiş, Hariciye Nezâreti’ne gönderdiği yazı ile İngiltere ve Fransa’nın bölgedeki bitaraf ve dost devletler nazarında vakit kaybedilmeden protesto edilmesi istenmiştir.
.
“Hariciye Nezâret-i Celîlesi’ne Ma’rûz-ı çâker-i kemîneleridir, düşman Çanakkale’deki kıta'âtımıza karşı isti’mâl etdiği mermiyâtın hâmil olduğu muhnik gazlar hakkında gerek tebliğ-i resmîmiz ve gerekse muhtelif cerâid-i mahalliye ile neşriyâtda bulunuldu.
Hâmî-i hak ve medeniyet geçinmek isteyen düşmanlarımıza mukabele-i bi'l-mislde bulunmak mecburiyeti hâsıl oluyor.
Bütün bunun mesuliyeti düşmanlarımıza râci’dir. Düşmanlarımızın bu yeni tarz muharebelerinin bî-taraf ve dost devletler nezdinde vakit kaybetmeksizin protestosunu bilhassa istirham eylerim.”
.
Gazetelerde bu konu ile ilgili yazı ve haberlerde Avrupa medeniyetinin İnsani yönü sorgulanmaya başlanmıştır.
Bununla birlikte Hilâl-i Ahmer Cemiyeti zehirli gazların cephede kullanılmasından önce bu olasılığı düşünmüş, cephede zehirli gaz kullanıldığı haberleri üzerine cemiyet hanımları, önceden Avrupa gazetelerinden yaptıkları araştırmalar ile askerin bu tip gazlardan korunması için ağızlık ve burunluk (gaz maskesi) imal etmeye başlamışlardı.
.
Mehmet Akif Ersoy İstiklal Marşı’nda yazmıştı:
Garbın âfâkını sarmışsa çelik zırhlı duvar,
Benim iman dolu göğsüm gibi serhaddim var.
Ulusun, korkma! Nasıl böyle bir imânı boğar,
“Medeniyet! dediğin tek dişi kalmış canavar?”
.
İşte medeniyet bunlar:
Yasak olmasına rağmen “Gaz” kullanan, oyunu kuralına göre bile oynayamayan “Medeniyet” dediğimiz canavarlar…
 
ASİL KAN
Bugün 18 Mart.
Türkiye Cumhuriyetinin temeli sayılacak bir savaş başlangıcı.
Bizim için vatanımıza saldıran düşman ile savaşıp yaralanmış ve canını vermiş binlerce şehidimizi saygı ile anıyoruz.
Cesaret ve İman ile savunulan topraklarda onlar sayesinde rahatça yaşıyoruz ama asla terk etmeyi düşünmüyoruz.
.
Bugün çoğu gençlerimizden duyduğum “Yurt dışına gideceğim” lafı ruhuma dokunuyor.
Utanıyorum.
.
Sizler için canını, kanını vermiş, çoluğunu, çocuğunu saçına kına yakarak kurban vermiş olanlara vereceğiniz cevap bu mu?
.
Size vatan toprağı bırakmak için canla, başla savaşmış, merminin önüne atlamış ve bir daha geri dönmeyi düşünmeden ölmeye gitmiş olanlar buna mı layık?
.
Onlar düşmanı görüp kaçsalardı, vatanı satsalardı ne olacaktı?
.
Vatan için,
Millet için,
Gelecek nesilleri için,
Bizim için,
Can verdiler, can…
.
Atatürk diyor ki:
“Ey Türk gençliği!
Birinci vazifen;
Türk istiklalini, Türk cumhuriyetini, ilelebet muhafaza ve müdafaa etmektir…
 
Mevcudiyetinin ve istikbalinin yegâne temeli budur.
Bu temel, senin en kıymetli hazinendir.
 
İstikbalde dahi seni bu hazineden mahrum etmek isteyecek dâhilî ve haricî bedhahların olacaktır.
 
Bir gün, istiklal ve cumhuriyeti müdafaa mecburiyetine düşersen, vazifeye atılmak için içinde bulunacağın vaziyetin imkân ve şeraitini düşünmeyeceksin.
 
Bu imkân ve şerait, çok namüsait bir mahiyette tezahür edebilir.
 
İstiklal ve cumhuriyetine kastedecek düşmanlar, bütün dünyada emsali görülmemiş bir galibiyetin mümessili olabilirler.
 
Cebren ve hile ile aziz vatanın bütün kaleleri zapt edilmiş, bütün tersanelerine girilmiş, bütün orduları dağıtılmış ve memleketin her köşesi bilfiil işgal edilmiş olabilir.
 
Bütün bu şeraitten daha elim ve daha vahim olmak üzere, memleketin dâhilinde iktidara sahip olanlar, gaflet ve dalalet ve hatta hıyanet içinde bulunabilirler.
 
Hatta bu iktidar sahipleri, şahsi menfaatlerini müstevlilerin siyasi emelleriyle tevhit edebilirler.
Millet, fakruzaruret içinde harap ve bitap düşmüş olabilir.
.
Ey Türk istikbalinin evladı!
İşte, bu ahval ve şerait içinde dahi vazifen, Türk istiklal ve cumhuriyetini kurtarmaktır.
Muhtaç olduğun kudret, damarlarındaki asil kanda mevcuttur.