Memleket depremlerle sarsılmaya devam ediyor. Büyük depremlerin ardından oynayan yükleri artan faylar artçı sarsıntılarla birlikte yeni depremler de üretiyor.
Memleket depremlerle sarsılmaya devam ediyor. Büyük depremlerin ardından oynayan yükleri artan faylar artçı sarsıntılarla birlikte yeni depremler de üretiyor.
Deprem bölgesinde meydana gelen aşırı yağışlar yeni felaketlere neden olduğu gibi, bilgiden bilimden uzak uygulamaları da idarecilerin gözüne soktu. Kırk yılda bir yağmur yağacak diye planımızı mı bozalım diyen belediye başkanını da hatırlattı. Oysa insandan daha değerli ne olabilir ki bu dünyada.
Artık yağmurun ne zaman ve ne kadar yağacağı belli oluyor. Bilim tahmin edebiliyor. Küresel ısınma ve artan kuraklıklar, kısa sürede düşen aşırı yağışlar hayatın bir parçası haline geldi. Buna rağmen dereleri dolduran, şehirleşmeye açan zihniyet çıkıp hatasını kabul etmiyor.
Uzun kuraklıklar, kış kuraklıkları, boşalan barajlar, ardından gelen taşkınlar, göletlerin patlama ihtimalleri hepsi bir arada yaşanıyor.
Atmosferde karbon birikimi arttıkça küresel ısınmaya bağlı olarak, iklim düzensizliği sürekli artıyor. Yazın ortasında bile meydana gelen aşırı yağışlar hem can hem de mal kaybına neden oluyor.
Nüfus arttıkça yeni yerleşim alanlarının yaratılması, yerleşim alanlarının planlanmasında, taşkın önleme tedbirlerinin alınmaması, daha doğrusu suyun adam gibi gideceği bir yatak olmaması, dere yataklarının yerleşim alanlarına tahsisi gibi nedenler, ne yazık ki insanımıza ceza kesiyor adeta.
Bir bölgede toprağı belirli bir süre için tamamen veya kısmen su altında bırakan, ani, büyük ve düzensiz su akıntıları sel olarak tanımlanmaktadır. Genellikle sağanak olarak nitelendirilen gün içerisinde metrekareye 30 milimetreden fazla yağışlar sele neden olabilmektedir. Akarsu, deniz veya göl gibi büyük su kitleleri bazen aşırı suyla yüklenir ve taşma meydana gelebilir. Sel adını verdiğimiz doğal felaket ortaya çıkar. Gerek sel, gerekse taşkınların oluşmasında, sağanak yağışlar, kar erimeleri, toprak yapısı, bitki örtüsü ve çarpık kentleşme gibi faktörler etkili olmaktadır.
Normal olarak kısa sürede 100 milimetrenin üzerinde düşen yağışlar her hâlükârda sele neden olabilmektedir. Yerleşim altyapısı, bitki örtüsü ne kadar düzenli olursa olsun, su yatakları yağan yağışla birlikte toplanan suyu taşıyamamaktadır. Yataktan taşan su doğal felakete neden olabilmektedir.
Taşkınlardan korunma önlemlerinin başında doğal bitki örtüsünün korunması ve akarsu havzalarında ağaçlandırma çalışmalarının yapılması gelmektedir. Açık alanlarda meydana gelen seller genellikle tarım ürünlerine zarar vermektedir. Ancak yerleşim alanlarında, can ve mal kaybına neden olmaktadır. Bu nedenle şehirleşme çalışmalarında, su tahliye sistemlerinin geliştirilmesinde yarar vardır.
Şehirlerde meydana gelen sel felaketleri her zaman imar arızalarını yetkililerin yüzüne vurmaktadır. Kanalizasyonla yağmur suyunun taşınmayacağı aşikardır. Buna rağmen, yerleşim yeri planlamalarının konut ve imar affı ile geriden gelen bir zihniyetle yapılması, can ve mal kayıplarını artırmaktadır.