Mübarek Ramazan’ı hicri takvime göre eda ettiğimiz için her sene on gün evvelden geliveriyor.
Günler de kısaldıkça biraz daha çabuk gelip, çabuk geçiyor. Miladi takvime göre dünya üzerindeki bütün Müslümanlar birkaç yıl eşit sürelerde oruç tutacaklar. Her iki yarımkürede de gece ve gündüz saatlerinin birbirine yakın dönemdeyiz.
Her yıl Ramazan bereketiyle gelir. Bir bolluk yaşanır sofralarda. Akşama kadar aç susuz kalan insanımız, sanki intikam alırcasına veya acısını çıkarırcasına iftarda masayı donatır. Tuzluk koyacak yer kalmaz neredeyse. Oysa bu düşüncelerle varılan Ramazan, Ramazan olmaktan uzaklaşıyor bir yerde. Oruç ibadetinin ruhu kayboluyor farkında olmadan.
Bu sene matem var Ramazan’da. Depremde toprağa verilen canlar, kaybolan çocuklar, isimsiz defnedilenler, ramazanı epey buruk yaşatacak. İftarlar eski neşesinde olmayacak. Lokmalar boğaza dizilecek. Deprem bölgesine biraz daha yardım etmek, bir cana dokunmak, bir çocuğu daha sevindirmek, elbette ramazanın kıymetini artıracaktır. Bu meyanda iftar davetlerinin deprem bölgesine yönlendirilmesinde yarar var. Yoksa verilen davetlerde israfın dibine vuruluyor.
Ramazan ayında insanlarımız oruçlu olmanın verdiği açlık hissiyle hiç doymayacağını zannediyor. Akşama yiyeceklerinin hesabıyla gününü geçirebiliyor. Oysa oruçlu iken en fazla düşünülmesi gereken açlık terbiyesi içinde yaşamlarını sürdürenlerin hallerini hissetmektir. Akşama ne yiyeceğinden ziyade neler paylaşabileceğinin hesabını yapmak mutlaka ruha daha bir güzellik katacaktır.
Ramazan’da sofralar bereketlenir derken, temelde çeşidi artar. Yine eskiye dair geleneklere bakıldığında, paylaşım çok yükselir. İftar hemen herkesin ortak etkinliklerinden olduğundan ve zamanlaması denk düştüğünden paylaşmak daha kolaydır. Ocakta pişen yemekten konu komşuya ikram edildiğinde, en azından yemeğimizi yemiştik cevabını alma ihtimali yoktur. Bu nedenle paylaşmak daha rahattır. Eskiye dair geleneklerde birlikte yemekler de yaygındır. Ama hiçbir zaman abartı yoktur. Günümüzde verilen davetlerde neredeyse düellolar yaşanıyor. Aslında herkes doyuyor. Ama doymanın ötesine de geçiliyor.
Eskiden camilerimizde konak vardı. İftar cemaatle yapılırdı. Hemen her akşam bir eve konak sırası gelir ve yaptığı yemeklerden camiye gönderirdi. Cemaatin çokluğuna göre bir veya iki sofra yapılırdı, birlikte muhabbetle yenirdi. Yemeklerin tadı bir başka olurdu. Günümüzde de daha gelişmiş geleneklerle iftarlar devam ediyor. Ruhu biraz değişmiş olsa da memnun ve mutlu olanlarımız vardır mutlaka.
İftar çadırları birlikte iftar edilen güzel mekânlardan. Hemen bütün belediyeler bu konuda ciddi hizmetler gerçekleştiriyor. Ancak böyle güzel ortamlarda dahi israfa şahit olunuyor. İnsanlar aldıkları yemeklerin önemli bir kısmını çöpe dökebiliyor. Biraz daha dikkatli, özenli olmak gerekiyor. Ramazan’ı gördük Bayramı da görürüz inşallah. Hayırlı Ramazanlar.