İki senede bir tekrarladığı gibi geçtiğimiz sonbaharda başlayan kuraklık bütün azametiyle devam ediyor.
Yurdun hemen dört bir tarafında özellikle batı bölgelerinde baraj ve göletler en düşük seviyelerinde görünüyor. Baharın ortasına doğru gidiyoruz ama köylülerin deyimiyle kara su bile kaynamadı. Yer altı su rezervleri pek dolmadı. Normalde mayıs sonuna kadar akan dereler geçen günlerde yağan yağmurlarda bile akmadı.
İçme ve kullanma suyu sıkıntısı çekilmese bile sulamada sıkıntı çekilecek gibi görünüyor. Mısır ve çeltik ekimlerinde kısıntıya gidilebilir. En azından meyveleri kurtarmak gerekir.
Meralarda ot çok zayıf görünüyor. Oysa şimdiye kadar çayır çimen olması gerekirdi. Kuraklık meralarda ot gelişimini olumsuz etkilediği gibi, meraya dayalı hayvancılık yapan üreticileri ciddi sıkıntıya sokuyor.
Küresel ısınma ve kuraklık, kendini uzayan yaz ile kısalan kış mevsimi ile gösteriyor. Yağış düzensizlikleri de sıklıkla tekrar ediyor. Göletlerde hala kıpırtı yok. Bu saatten sonra meydana gelecek yağışları sulama amaçlı tesis edilen göletleri doldurması son derece zor. Doldurması için sele taşkına neden olan yağışların gelmesi lazım.
Halen havaların ılıman gitmesine rağmen, geçen yıllara göre mera bitkilerinin zayıf bir şekilde gelişmesi, koyun ve keçi yetiştiricilerini üzmektedir. Yazın sulanan alanlarda diz boyu hardallar varken, sapsarı çiçeğe bürünmüş iken, meralarda otun yüksekliği dört parmağı bulmadı. İlkbaharda da yağacak yağışların mera bitkilerinde çok fazla faydası olmadığını bütün çobanlarımız bilir. Sonbahar ne kadar güçlü olursa ilkbahar da o kadar güçlü olur.
Normal sezonlarda sonbahar yağışları meraların yeşermesi için yeterli olmaktadır. Bu yıl ise yaşanan güz kuraklığı otun gelişmesine izin vermemiştir. Şu günlerde, kışın ortasında, havaların ılıman gitmesi nedeniyle mera bitkileri yeni yeni yeşermeye başlamaktadır. Geçen yıla göre, önümüzdeki yılda meraya dayalı hayvancılık yapan üreticilerimizin daha fazla ota silaja ihtiyacı olacaktır.
Bu sene yeşil otun gelişmesi, yeşilliğin artması baharın sonunu bulacak gibi görünüyor. Sonbaharda uyanmayan otun arılara da çok faydası olmuyor. Daha az polen ve nektar veriyor. Neticede daha az polen çeken kovanlarda nüfus çok fazla artmıyor. Polen gelişinin düşmesi bölmelerin de zayıf kalmasına neden oluyor. Meyvecilikte Martın kırığını yıl doğrultamıyor ama güz kurağı arıcılıkta gelecek seneyi de kırıyor. Bu nedenle arıcılıkta beslemenin daha fazla yapılması gerekiyor. Özellikle proteince zengin keklerle beslemenin koloni nüfusunun artırılmasında ve bölmelerin istenen performansa ulaşmasında önemini unutmamak gerekiyor. Bazı arıcılarımız haklı olarak sağmal inek gibi beslemenin gereği yok dese de özellikle arıların bal hasadına hazırlanması için dönemsel beslemede yarar görünüyor.