HER ŞEY YOLUNDA MI? Seyahatten dönen ev sahibi havaalanından bahçıvanına telefon açmış, konuşuyorlar:

-“Nasıl, her şey yolunda mı?”
-“Yolunda... Küreğin sapı kırıldı, şu anda onu tamir ediyordum”.
-“Neden kırıldı?”
-“Köpeğinize mezar kazarken zorlamışım, ondan kırıldı”.
-“Nee! Köpeğim mi öldü?”
-“Maalesef havuza düştü?”
-“Benim köpeğim çok iyi yüzerdi; havuzda nasıl ölür?”
-“Havuzun suyu boşalmıştı, atlayınca betona çakıldı”.
-“Havuzu yeni doldurtmuştuk, neden boşalttınız?”
-“İtfaiyeciler evdeki yangını söndürürken ilave suya ihtiyaç duydular”.
-“Neee evde yangın mı çıktı?”
-“Evet efendim. Annenizin vefatı dolayısıyla taziyeye gelenlerden biri yanık sigara bırakmış”.
-“Annem mi öldü? Yahu kadın daha iki hafta önce sapasağlamdı?”
-“Haklısınız da... Yatak odanızda karınızla en yakın arkadaşınızı aynı yatakta görünce kalbine inmiş”.
-“Yahu hiç pozitif bir haber yok mu adam sende?”
-“Var efendim... Geçen gün siz AIDS testi yaptırmıştınız ya... Sonucu geldi, pozitif...”
 
MİLLET EŞEKTİR
Bir gün Kamil Paşa, yapılan bir şikâyet üzerine Şair Eşref’i vilayet makamına davet etmişti.
Davete icabet eden Eşref, vilayete geldiği zaman kendisine, “Valinin encümende olduğu ve biraz beklemesi icap ettiği”ni söylediler.
Valiyi bekleyen şair, bir ara konuşulanları dinlemeye çalıştı.
O esnada valinin, münakaşa edilen bir mesele hakkında, “O kadar incelemeyin, millet eşektir, anlamaz” dediğini duydu.
Bu sözlerden fena halde üzülen şair, hemen cebinden çıkardığı bir kağıda şu kıtayı yazdı ve odacıya valiye verilmek üzere bıraktı. Sonra da çıkıp gitti.
“Ehli mansaptan birisi millete eşşek dese,
Reddolunmaz sözü amma eşşoğlu can sıkar.
Millete ‘eşşek’ diyen eşşek herif bilmez mi ki,
Sadrazamlar da valiler de milletten çıkar.”
 
İDARE ET
Bir Sanskrit efsanesine göre yaradan, erkeği yarattıktan sonra, ayın yuvarlaklığını, tırmanıcı bitkilerin kıvrımlarını, yaprakların hafifliğini, bulutların ağlayışını, kaplanın zalimliğini, ateşin akışkanlığını, karın soğukluğunu ve kuşların cıvıltısını bir araya getirerek, kadını yaratmış ve onu erkeğe sunmuş.
Üç gün sonra erkek, Tanrı’ya gelip şöyle demiş:
-“Yüce Tanrım! Bana verdiğin bu kadın hiç durmadan konuşuyor, beni hiç rahat bırakmıyor, sürekli ilgi istiyor, bütün vaktimi alıyor, her şeye ağlıyor, hiç bir iş yapmıyor. Onu geri almanı istiyorum.”
Tanrı, bunun üzerine kadını geri almış.
Ama çok geçmeden erkek geri gelmiş ve demiş ki:
-“Tanrım! O şarkı söyleyip dans ederdi, göz ucuyla beni izlerdi, oyun oynamayı çok severdi, korktuğunda bana sarılırdı, gülüşü müzik gibiydi, onu seyretmek çok hoştu. Onu bana geri ver.”
Böylece Tanrı kadını erkeğe geri vermiş ama üç gün sonra erkek yine kadını geri getirmiş ve Tanrı’dan onu geri almasını istemiş.
Tanrı kızmış;
-“Olmaz!... Ne onunla ne de onsuz yaşıyorsun. Elinden geldiği kadar idare etmeye bak!...”
 
MORUK!
Yaşlı bir koca ve karısı ev yaşantılarında birçok küçük unutkanlığın başladığının farkına varmışlar.
Bunun tehlikeli olabileceğinden korkmuşlar. Çünkü ocağı kapatmayı unutmaları, yangın çıkmasına neden olabilirmiş.
Bu yüzden yardım almak için bir psikoloğa gitmeye karar vermişler.
Psikolog onların yaşındaki insanların pek çoğunun küçük hatırlatıcı notlar alarak bu sorunu azalttığını anlatmış.
Yaşlı çift bu öneriyi çok hoş bulmuş ve psikoloğun ofisinden ayrılıp, eve dönmüşler. Kadın koltuğuna uzanır uzanmaz, kocasına;
-“Hayatım, mutfaktan bana bir tabak dondurma getirir misin? Unutmaman için istersen not al”
“Saçma” demiş adam, “Bir tabak dondurmayı hatırlayabilirim” diyerek dalmış mutfağa.
Kadın; “Peki, üzerine biraz da çilek istiyorum. İstersen not al” diye bağırmış mutfağa doğru.
-“Gerek yok! Bir tabak dondurma, üzerine çilek. Hatırlayabilirim”
-“Tatlım, yalnız üzerine biraz da krema istiyorum. Şunu yazsan iyi olur, yoksa unutacaksın”
-“Hafızam o kadar da kötü değil”
Adam on beş dakika sonra mutfaktan çıkmış ve karısına doğru yürümüş.
Elinde bir tabakta pişmiş et ve yumurtayı karısına uzatmış.
Kadın önce tabağa, sonra kocasına bakmış. Alaycı bir tavırla;
-“Hey moruk!... Tostlar nerede?”
 
DÜŞTÜ GALİBA?
Adam ve kadın restoranda yemek yiyorlarmış.
Garsonlardan biri, masalardan birinde oturan genç adamın yavaş yavaş sandalyesinden aşağı kaydığını, kadının ise hiç oralı olmadan yemeğine devam ettiğini görmüş…
Garson dayanamamış ve kadının yanına giderek;
-“Affedersiniz hanımefendi ama beyefendi sandalyesinden kayıp masanın altına düştü galiba…!”
Kadın hiç istifini bozmadan;
-“Ah, hayır hayır… Eşim az önce kapıdan içeri girdi de ondan!..”
 
SADECE
Adamın karısı şarkı söylemeyi çok seviyormuş, ama ne zaman kadın şarkı söylemeye başlasa adam bahçeye kaçıyormuş.
Kadın bir gün suratını asarak sormuş;
-“Sesimi beğenmiyor musun yoksa?”
-“Tabii beğeniyorum hayatım. Sadece komşular ‘seni dövdüğümü sanmasın’ diye bahçeye çıktım!...”
 
PAZARTESİ
Bütün gün işsiz güçsüz gezen adam, bir akşam hoplaya zıplaya neşe içinde eve gelmiş. Karısı çok şaşırmış:
-“Hayrola kocacığım, çok sevinçlisin?”
-“Tabii sevinirim karıcığım! Sonunda iş buldum...”
-“Ciddi misin? Nasıl bir iş?”
-“Bak böyle bir zamanda bundan güzel iş olamaz. Sabah 10’da başlıyor, akşam saat 5’e kadar. Fazla mesai yok, hafta sonunda çalışmak yok ve haftada 600 TL veriyorlar...”
-“İnanılır gibi değil... Kocacığım bu gerçekten harika bir işe benziyor...”
-“Böyle düşüneceğini biliyorum hayatım... Pazartesi başlıyorsun!..”
 
TEMBEL!
Büyük bir fabrikanın müdürü fabrikayı sürpriz bir ziyaret yaparak, personeli kontrol etmeye karar verir. Dolaşırken tembel tembel oturan genç bir eleman görür ve çok sinirlenir;
-“Haftalık ücretin ne kadar?”
-“300 dolar.”
Cüzdanını çıkarır ve 300 doları uzatır:
-“İşte haftalığın, git bir daha da gelme.”
Yöneticisine dönerek:
-“Bu tembel adam ne kadar zamandır burada çalışıyordu?”
-“O burada çalışmıyor ki… Yalnızca pizza siparişimizi getirmişti…”
 
KABUL ET SEN
Genç kız annesine;
-“Bir saat önce Kemal evlenme teklif etti”
-“Hani şu zengin olan?”
-“Evet anne…”
-“Peki, neden böyle üzgünsün?”
-“Teklifini kabul edip etmemekte tereddüt ediyorum. Çünkü ateist olduğunu söyledi. Hatta Cehennemin varlığını bile inkar etti”
-“Sen korkma evlen kızım... Biz ona Cehennemi gösteririz…!”