Bir fıkra vardır. Adamın babası vefat etmiştir.
Müteveffa defn edildikten sonra oğlu hocanın yanına gelir ve sorar:
“Hocam… Babam Cuma günü vefat etti, acaba Cennete gidecek mi?”
Hoca da ona sorar:
“Peki, baban nasıl biriydi? Mesela içki içer miydi?”
“İçerdi hocam… Ama babam Cuma günü vefat etti.”
“Kumar filan?”
“Oynardı hocam ama babam Cuma günü vefat etti.”
“Çapkınlık işleri.”
“Yapardı hocam, ama babam Cuma günü vefat etti.”
“Kul hakkı filan yer miydi?”
“Pek dikkat etmezdi diyelim ama babam Cuma günü vefat etti.”
“Annene, size, akrabalarına davranışı nasıldı?”
“Pek iyi değildi. Annemi döverdi bile ama babam Cuma günü vefat etti.”
Hoca derin bir nefes aldıktan sonra şu cevabı vermiş:
“Evladım babanı Cuma günleri pek ellemezler ama diğer günler canına okurlar gibime geliyor…”
.
Nereden çıktı bu şimdi.
Şuradan;
Hocanın biri iktidardan bir milletvekilini yakalamış ve sormuş;
“Memlekette ekonomi nasıl?”
“Kötü ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Eğitim filan?”
“Rezalet ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Sağlık?”
“Çöküyor ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Sosyal hayat?”
“Kalmadı ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Dış ilişkiler? Göçmen meselesi?”
“Hepsi problem ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Emekli aylıkları, memur zamları?”
“Boş ver onları ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Özgürlükler?”
“Ayaklar altında ama muhalefet seccadeye bastı.”
“Hazine?”
“Para filan kalmadı, gece-gündüz para basıyoruz ama muhalefet seccadeye bastı. Peki, hocam böyle olursa ne olur?”
Hoca derin bir nefes almış:
“Pek bilmem ama seccadeye basan muhalefet özür diler olur biter. Sizin yaptıklarınızdan sonra ise bu milletin anası ağlar gibime geliyor.”
“Peki hocam sandıkta ne olur?”
“Pek bilmem ama bu sefer de yaptıklarınızdan sonra sizin ananız ağlar gibime geliyor…”
.
Türkiye’de Rusya, Almanya, Ukrayna, Fransa’dan “Buğday” alıyoruz.
Arpa, İngiltere ve Hindistan’dan,
“Samanımız” ise Gürcistan’dan geliyor.
Tekstil sektörümüz ABD, Yunanistan, Türkmenistan, Hindistan “Pamuğuna bağlı.”
Rusya, Moldova, Romanya, Sırbistan’dan “Ayçiçeği” alıyoruz.
Hani kendi kendine yeten ülkelerde üst sıralardaydık?
Çiftçi kalmadı köylerde.
Geçen Bayramiç/Kutluoba’ya gittim.
Koskocaman köyde 147 kişi kalmış.
Zeytin toplayacak insan yok.
.
Mart ayı enflasyonu açıklandı.
TÜİK rakamlarına göre;
Tüketici fiyatları mart ayında “Yüzde 2.29 artarak” yıllık bazda “50.51 oldu.”
.
ENAG'a göre ise;
Tüketici fiyatları mart ayında “Yüzde 5.8 artarak” yıllık enflasyon ise “Yüzde 112.51 oldu.”
.
TÜİK verilerine göre,
Sağlıkta artış yüzde 0 olmuş.
En fazla yükseliş ise yüzde 11,62 ile Giyim ve Ayakkabı kaleminde gerçekleşmiş.
.
Kıymada artış olmamış yani öyle mi?
Soğan da mesela?
Patates de?
Peynir 300’e dayanmış.
Benzin 21 lirayı sollamış.
Kira yüksekliklerinden evlere girilmiyor.
.
Açlık sınırı 9 bin lirayı geçip asgari ücreti geride bırakmış.
.
Yoksulluk sınırı ise 30 bin lirayı aşmış.
.
Geçen sene 10 tane afiş bastıralım dedik, 200 lira istediler tanesine, oldukça yüksek geldi bastıramadık.
Bu sene para topladık bastıralım dedik, 450 dediler tanesine.
.
Geçen hafta demir profil ayaklı masama pabuç bakmaya gittim tanesi 2 liraydı.
Dün almaya gittim tanesi 2 buçuk lira olmuştu.
Adamla kavga ettim ama fiyat değişmedi.
.
Bir gün aldığımız malın fiyatına, diğer gün yetişemiyoruz.
.
Ne yapacağız şimdi?
Seçmen, seccadeye basanlara oy vermeyip, her gün zam yapanlara mı oy verecek?
7000 gün en üst kademeden pirim ödeyip emekli olanlar, 5000 gün pirim alt seviyeden ödeyenin maaşını aynı yapanlara mı oy verecek?
Onlara daha çok ver.
Ama aynı zammı herkese de ver.
Maaşları asgari ücretin altında kaldı kalacak, eli kulağında.
.
Ben de “Seccadeye bastı” diyerek ona oy vermeyip, size vereceğim öyle mi?
.
Kimse kusura bakmasın.
Diyanette açıkladı zaten.
“Seccade kutsal değildir…”
.
Ama “Benim nafakam kutsaldır,
Elleyeni ellerim” diyor millet…
***
TÜYOLAR
Hayat Kurtaran Eğitim Tüyoları
1. Ne kadar az konuşursanız, sözleriniz o kadar önemli olur.
2. Her şeyi kişisel algılamayın. Herkes seni senin kadar düşünmüyor.
3. Sorunlara odaklandığınızda daha çok sorununuz olur.
4. Şimdi ne kadar acıtıyor olursa olsun, bir gün geriye dönüp baktığınızda mücadelenizin hayatınızı daha iyiye doğru değiştirdiğini anlayacaksınız.
5. İnsanlarla tanışmanızın her zaman bir nedeni olacaktır. Ya hayatını değiştirmek için onlara ihtiyacın var ya da onlarınkini değiştirecek olan sensin.
6. Yeni bir şey denemekten asla korkmayın çünkü zaten bildiklerinizin sınırları içinde kaldığınızda hayat sıkıcı hale gelir.
7. İlgisi sizin için en önemli olan biri tarafından görmezden gelindiğinizde, beyninizdeki tepki fiziksel acıya benzer olacaktır.
8. Bazen bir anın değerini, o bir anı haline gelene kadar asla bilemezsiniz.
9. Minnettar olduğunuz şeyleri not etmeye başladığınızda, sahip olmadığınız şeyleri gözden kaçırmaya başlarsınız.
10. Ağzınız üzerinde kontrol sahibi değilseniz, geleceğiniz üzerinde kontrol sahibi olamazsınız.
11. Hayat bir aynadır ve düşünene onun hakkında düşündüğünü geri yansıtır.
12. Hayat yüzde on başına gelenler ve yüzde doksan ona nasıl tepki verdiğindir.
13. Sabahları yüzleşmeniz gereken tek kişi kendinizsiniz.
14. Hiçbir şey yürekten yaptığınız bir şey kadar iyi hissettirmez.
15. Birlikte en çok zaman geçirdiğiniz 5 kişinin bir yansımasısınız.
16. Potansiyeliniz, kendinizi ne kadar iyi tanıdığınızla doğrudan ilişkilidir.
(Alıntıdır)
***
CAİZ Mİ?
Uzun yıllar önce Bursa da bir davulcu yaşıyordu... Ramazan gecelerinde sahurda insanları uyandırmak için davul çalan adamcağız, geriye kalan 11 ayda ise düğünlerde, şenliklerde, mitinglerde hünerini sergileyip ekmek parasını karşılıyordu…
Aradan yıllar geçti, davulcu yaşlandı ve aklına o güne kadar hiç düşünmediği bir soru gelip oturdu; hayatını Ramazan ayları dışında içkili düğünlerde, eğlencelerde de davul çalarak kazanmış, kefen parasını da bu kazandıklarından bir kenara ayırmış...
Aklını kurcalayan soru işte burada devreye giriyordu:
“Acaba bu kefen parası caiz miydi, değil miydi?”
Düşündü, taşındı Diyanet işleri Başkanlığı'na danışmaya karar verdi...
Durumu anlatan bir mektup yazıp aynı soruyu sordu, gelen yanıtla başından aşağıya adeta kaynar sular dökülmüştü: “Caiz değildir!..”
Adamcağız büyük bir üzüntü içinde hikâyesini dönemin en ünlü yazarlarından Hasan Pulur'a yazdı.
Mektubu büyük bir şaşkınlık içinde okuyan Pulur, “Olaylar ve İnsanlar” köşesine taşıyıp, adamcağızın hikâyesini ve Diyanet'in verdiği cevabı anlattıktan sonra şu soruyu sordu:
“Diyanet ‘Caiz değildir’ diyorsa demek ki bir bildiği vardır! Benim de onlara bir sorum olacak: Oradaki din görevlileri maaşlarını Devletten alıyor; Devlet ise bu paraları halktan aldığı vergilerden ödüyor. Vergi verenlerin içinde meyhanecisi de var, kerhanecisi de var… Bu durumda aldıkları maaş caiz midir, değil midir?!”
Ortalık karıştı tabi! Sonunda Diyanet İşleri Başkanlığı, “Konu yanlış anlaşılmış, yanlış karar verilmiştir, Kefen parası caizdir…” açıklamasını yaptı!
(Alıntıdır)