Daha önceki yazılarımda seçimlere müdahale eden “Cambridge Analytica” adlı siyasi danışmanlık firmasının yaptıklarını anlatmıştım.
.
Millet İttifakı'nın ortak Cumhurbaşkanı adayı ve CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da “Seçimlere müdahale edileceği” konusunda bir duyum almış olacak ki sosyal medyada yayınladığı bir mesajı ile Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanı Fahrettin Altun’u uyardı.
.
Twit şöyleydi:
“Son 10 güne 2 gün kaldı. Ben son uyarımı yapayım. Fahrettin Altun, Serhat ve ekip arkadaşları Çağatay ile Evren; anlaşmaya çalıştığınız dark web dünyası, sizi yabancı istihbaratın eline düşürür. Cambridge Analytica’cılık oynamak sizin kapasitenizi aşar çocuklar. SON UYARIMDIR!”
.
Adı geçen bu firma ile ilgili basında çıkan haberler şöyleydi:
“Cambridge Analytica’nın; 2016 yılında ABD’'de Donald Trump’ın seçimi kazanmasına yardımcı olmasının yanı sıra Britanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkış süreci olan Brexit oylamalarında da etkili olduğu ortaya çıktı.
.
Cambridge Analytica’nın yöneticileri 2018’de şirketin Hindistan, Pakistan, Tayland, Endonezya ve Malezya da dahil olmak üzere dünya çapında 200’den fazla seçimde çalıştığını ifade etti.
.
Bir başka Cambridge Analytica çalışanı Brittany Kaiser, Cambridge Analytica’nın 68 ülkede yürüttüğü ‘Seçmen manipülasyonu’ sürecini, yayınladığı yüz binden fazla belge ile ifşa etti.
.
Teksas senatörü Ted Cruz, Cumhuriyetçi Parti'nin adayı olarak ABD Başkanı olabilmek amacıyla Cambridge Analytica’dan 5.8 milyon doların üzerindeki bir bedelle hizmet aldığını itiraf etti.
.
Eski ABD Başkanı Donald Trump’ın kampanya ekibi aynı yolu kullanarak psikografik profiller oluşturmak için Cambridge Analytica ile çalışmıştı.”
.
Mevcut iktidarımızın 20 sene sonunda yetkilerini devretme gibi bir meyili olmadığını herkes biliyor.
.
Konuşulanların hepsi bu yönde.
.
Ama koltuğu da öyle kolay kolay vermeyeceği anlaşılıyor.
.
Muhalefetin işi gerçekten çok zor.
Başkanlık sisteminde tek kişinin kontrolü altındaki sistemi değiştirmenin zor olduğunu daha referandumu yapılırken söylemiştik:
“Geçmiş olsun…”
.
20 yıldır ülke yönetenlerin koltuk bırakması manevi açıdan kolay değil elbet.
İstemezler, içlerinden gelmez.
“Demokrasi var, sistem böyle haydi bırakalım yorulduk” demezler ve “Azıcık daha, biraz daha” şeklinde istekleri olur.
.
Bunun en güzel örneği Erbakan döneminde yaşanmış.
.
Bakın yazayım da okuyun…
.
Gazeteci Fehmi Çalmuk'un “Das İst Erbakan-Anadolu'nun Sanayileşme Sevdası” serisinin yayınlanan ikinci cildinde Erbakan'ın kendisini makamına kilitlediği anlatılıyor.
.
Nasıl mı?
.
Devam edin lütfen…
.
Necmettin Erbakan, bir zamanlar Odalar Birliği Başkanlığı’na seçilmiş.
Yeni seçim zamanı gelmiş ve Erbakan seçimi kaybedince kendisini makam odasına kilitlemiş.
.
Başbakan Süleyman Demirel dönemin Emniyet Genel Müdürü İbrahim Ural'a,
“Atın bu adamı kardeşim” diye seslenmiş.
.
Atılacak kişi Erbakan'mış meğer.
.
Daha sonra Demirel, “Ne pahasına olursa olsun çıkarın o adamı oradan” demiş.
.
Vali operasyon için emir vermiş:
“Erbakan’ın oturduğu makamın kapısı kırılacaktı...”
.
Odalar Birliği önünde başta Milli Türk Talebe Birliği (MTBB) ve MHP'li öğrenciler Erbakan için gece gündüz nöbet tutmaya devam etmişler.
.
“Milliyetçi Türkiye, kahrolsun masonlar” şeklinde sloganlar atılmış.
.
Odalar Birliği'nin üst katlarına birçok komando sızdırılmış.
Başkanlık odasının kapısı ana baba günü olmuş.
Komandolar, gazeteciler, siviller, memurlar, polisler…
Yani herkes yerine almış.
 
Polisler kapıyı açmayı becerememişler.
O zaman hırsızlık masasına emir verilip ‘Ellerinde iyi bir hırsız olup olmadığı’ sorulmuş.
Sonunda “Çilingir Çapur Hüseyin”i getirmişler.
.
Kapı açılmış.
Erbakan içeri girenleri karşılamış ve Emniyet Müdürüne, “Müdür bey yaptığınız kanunsuz, bundan mesul olursunuz” demiş.
.
Demirel'in baskısı sonucu Erbakan, görevini bırakmış.
.
Bu olay Erbakan’ın siyasete girmesini artık zorunlu hale getirmiş ve Odalar Birliği’nden ayrılarak Adalet Partisi’ne kaydını yaptırmaya gitmiş.
Veto edileceğini bile bile gitmiş, ancak daha sonra Erbakan “Eğer öyle yapmasaydım bunlar, Erbakan solun karşısında sağı böldü diyeceklerdi” diye anlatmış.
.
Daha sonraları Necmettin Erbakan'ın kardeşi Selahattin Erbakan, “Babamın öğüdünü hatırlıyorum. Küçükken bize kesinlikle siyasete girmeyin diye öğüt vermişti. Babamın öğüdünü kardeşim tutmadı ve sonuna kadar siyasete girdi” şeklinde konuşmuş.
.
Durum bu.
Koltuk mu?
Öyle kolay bırakılacak bir şey değil…
İnsan kendisini makam odalarına kilitler, kapıyı açtıranı tehdit eder…
.
Hırs, güç ve koltuk böyle bir şey.
Kolay devredilmez…
 
GÜLÜN GARİ
Siyaset sahnesinde “belaltı, belüstü” gırla gidiyor.
Aklına gelenin söylendiği, söylenen lafın nereye gideceği hesaplanmadan ağızdan çıkan kelimeler, meydanlara gelenler tarafından alkışlanıyor.
.
Alkışlayana sorsanız “Ne dedi?” diye, bilirse neyim…
.
Meşhur fıkra var:
Genel Müdür, öğle arasında yeni atandığı kurumun lokalinde fıkra anlatıyor ve çevresindekiler de kahkahalarla gülüyordu.
Müdür anlatılanlara kayıtsız kalan birini fark eder ve sorar:
-“Sen neden gülmüyorsun, anlamadın mı espriyi?”
Aldığı cevap:
-“Ben sizin kurumunuzda çalışmıyorum.”
.
Anladınız olayı…
.
Bazen hayaller iyidir.
Ama gerçekler hiç de öyle değildir.
.
Fıkra bu ya okuyuverin gari:
Tilkinin biri akşamüstü bir kayanın tepesine oturmuş, başlamış hayal kurmaya.
“Şimdi gider Ali ağanın kümesten iki tavuk alırım, Osman ağanın kümesten bir hindi, Haydar emminin kümesten üç ördek, artık veli ağanın kümese de yarın akşam dalarız…”
Derken avcının biri de avdan dönüyormuş hem de eli boş.
Tilkiyi görünce silahı doğrultmuş basmış tetiğe.
Tilki tepeden teker tombala inmiş dereye.
Hemen kalkmış bakmış etrafına bir iki sıyrıkla işi atlatmış.
Sonra demiş ki;
-“Ulan bi izin vermiyorlar ki ağız tadıyla malımızı sayak…”
 
***
Bakın bu yazdıklarımın siyasetle ilgisi yoktur.
Tamamen güldürme ve düşündürme amaçlıdır.
Okuduktan sonra mevzuyu başka yerlere çekip yorum yapmayın…
 
***
Kar kış kıyamet kurtlar oturuyorlarmış avlanmaya bir şey yok.
“Ne yapalım?” diye kara kara düşünüyorlarmış kurdun biri demiş ki;
-“Gelin kasabaya inelim, orayı yağmalayalım…”
Diğerleri “tamam” demiş ve inmişler kasabaya.
Kasabanın köpekleri bunları çevirmiş, parça pinçik etmişler.
Kulak bi tarafta, kuyruk bi tarafta kendileri bi tarafta ve kaçmışlar ormana.
Hepsi acı içinde kıvranıyor ama biri zar zar yürüyor, ağlayarak inliyor.
Diğer kurtlar dönüp sormuşlar;
-“Ulan! Bize de saldırdılar ama sen niye bu kadar ağlarsın?”
Ağlayan kurt cevap vermiş;
-“Bakkalın köpeği bize saldırdı anlarım çünkü bakkalın ekmeklerini koruyordu, kasabın köpeği bize saldırdı anlarım çünkü kasabın etlerini koruyordu, peki o camcının şerefsiz köpeğine ne oldu, camcının camını mı yiyecektik sanki bize niye saldırdı?”
 
***
Çölde yükü ağır, başı yukarıda, ağzı köpüre köpüre giden bir deve ile yerde kum üzerinde kıvrıla kıvrıla sürünerek giden bir kum yılanı karşılaşır.
Yılan deveye:
-“Ne bu halin? Başın, boynun, sırtın kıvrım kıvrım...”
Deve, yılana cevap vermiş:
-“Senin vücudun düz, ama yerde sürüne sürüne gidiyorsun. Benim vücudum kıvrım kıvrım, ama başım yukarıda dimdik gidiyorum. Hadi sen yoluna, ben yoluma, hayırlı günler.”