Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde ekonominin batmasından daha önemli olan mülteci sorunu idi.

İktidar sahipleri mülteciler ve kaçaklar konusunda kulağının üstüne yatarken muhalefet göndereceğini ilan etmişti. Mülteci konusunda en sert olan aday Sinan Oğan iken, iktidar sahiplerini yerden yere vururken, yanlarına gidiverdi. Bütün eleştirilerini yuttu. Afiyet bal şeker olsun.
Mülteci veya sığınmacı, dini, milliyeti, belirli bir toplumsal guruba üyeliği veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm gören veya zulüm görecek korkusu ve endişesi taşıyan, bu sebeple ülkesinden ayrılan/ayrılmak zorunda bırakılan ve korkusu nedeniyle geri dönemeyen veya dönmek istemeyen, iltica ettiği ülke tarafından endişeleri haklı bulunan kişi olarak tanımlanıyor. Memlekette en çok Suriyeli var. Ülkelerinde savaş bitti ama giden yok. Yan gelip yatıyorlar. Milletin ve devletin sırtına resmen yükler.
Birleşmiş Milletlerin tanımı ile mülteci, ırkı, dini, milliyeti, belli bir sosyal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri nedeniyle zulüm göreceği konusunda haklı bir korku taşıyan ve bu yüzden ülkesinden ayrılan ve korkusu nedeniyle geri dönmeyen veya dönmek istemeyen kişidir.
Hemen her ülkenin mültecilerle ilgili kanun ve yönetmelikleri bulunuyor. Yasalar çerçevesinde ve kendi ülke çıkarlarına zarar vermeyecek şekilde mülteci kabulü yapar veya sınırlarını kapatır.
Sığınmacı, mülteci olduğu iddiasıyla ülkesini terk eden ama mültecilik statüsü başvurusu sonuçlanmamış kişiyken, mülteci sığınma başvurusu kabul edilen kişidir. Sığınma talebi geri çevrilen kimseler sığınmacı olarak nitelendirilemez. Sığınmacı sıfatını kullanabilmek için kişi endişelerinde, korkularında haklı bulunmalıdır. Bu iki kavram günlük hayatta sık sık karıştırılmakta ve yanlış kullanılmaktadır.
Bir süredir gündem konusu olan Suriyeli, Afgan veya Afrikalı mülteci, sığınmacı veya kaçaklar, memleketin de başına bela olma aşamasına doğru geliyor. Sosyal reaksiyonlar bugün yarın başlar. İktidar sahipleri korumaya kollamaya çalışıyorlar ama millet rahatsız olmaya başladı. Daha öncesinde olduğu gibi bazı sokaklardan beldelerden temizlik başlayabilir.
Türkiye Cumhuriyeti kanunlarına göre, halen elini kolunu sallayarak gezenlerin çoğunluğu kaçak ve yasal olmayan bir şekilde memlekette ikamet ediyorlar.
2010’lu yılların başlarında Arap dünyasında başlayan ve adına arap baharı denilen iç savaşlar ne yazık ki en fazla zararı Türkiye’ye verdi. İktidar sahipleri fetocu çakma uzmanların fikirleriyle arap baharını yere göğe sığdıramazken, on üç yıldır Müslüman kanı dökülmeye devam ediyor.
Türkiye kaçak insan cenneti haline geldi. Yasal olmayan yollardan giriş yapan insanlar, yine kaçak yollarla Avrupa ülkelerine kaçmaya çalışıyor. Türkiye adeta köprüye döndü.
Artık kaçaklar toplanmalı ve yasalar neyi emrediyorsa uygulanmalıdır. Aksi halde her türlü kirliliğin, gayrimeşru işlerin altından çıkmaya başladılar.
On binlercesi bayrama gidiyor tekrar dönüyorsa, hiçbir Suriyeli mülteci statüsüne alınamaz. Tanrı misafiri de olamaz. Avrupa ülkeleri, ülkenizde savaş bitti, geri dönün demeye başladılar bile. Memlekette de aynısı yapılmalıdır. Yoksa yetkililer mevcut kanunları uygulamamakla suç işlemektedirler.