Bayramiç’in CHP’li Belediye Başkanı Mert Uygun bildiğiniz üzere 6 ay önce yaptığı açıklama ile bir sonraki dönemde Belediye Başkanlığına Aday olmayacağını açıklamıştı.
Aday olmayacağı halde 14 ve 28 Mayıs’ta yapılan Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde canla başla çalışarak partisinin başkanı olan Kılıçdaroğlu’nun seçilmesi için çaba harcamıştı.
.
Seçim sonun Erdoğan kazanınca o akşam sosyal medyadan şöyle bir bir twit paylaştı:
“Sayın Genel Başkanım, yaptığınız mücadele için teşekkür ederim. Fakat bir daha Chp Genel Başkanlığına aday olup ta kazanırsanız, maalesef ben canım kadar sevdiğim Chp ailesinden ayrılmak zorunda kalırım.(Not: Benim şahsi fikrimdir, Bayramiç Chp ailesini bağlamaz)”
.
Fakat İl Başkanının ve örgütünün baskısıyla bu twiti kaldırdı.
.
Sonrasında kendisine gelen eleştirilere bu sefer daha sert cevap verdi:
“Gücünü genel merkezden almaya çalışanları hep eleştirdim, bunu beni tanıyanlar iyi bilir. Sadece ve sadece Bayramiç’li CHP’lilerin desteğini aldım.
4 yıldır partililerimin yüzü yere bakmasın diye mücadele ettim. Siyaseti hiçbir zaman meslek olarak görmedim ve bundan 6 ay önce de bir sonraki dönem aday olmayacağımı Bayramiç’li üyelerimize, danışma kurulumuzda duyurdum. Genel başkanımızı savunmaktan hiç geri kalmadım ancak seçim akşamı yaptığı konuşmada devam iması veren 74 yaşındaki genel başkanın çekilme kararı almaması, 44 yaşında çekilme kararı veren biri olarak beni rahatsız etti.”
.
Şimdi bakalım şöyle:
Kılıçdaroğlu, Bahçeli, Erdoğan, Karamollaoğlu v.s.
.
Artık yetmeli.
Siyasetten çekilmeliler.
.
İlla yenilgi lazımsa o da oldu, yine yok.
Kusura bakmayın ama yeter be ya…
.
Daha önce Demirel, Erbakan, Ecevit, Türkeş gibi liderler vardı.
Onların da çekilmeye niyetleri olmadı.
.
Genç Türkiye ama idarecileri yaşlı.
Tecrübeli olabilir ama artık dünya düzeni değişiyor.
Uzay çağı başladı.
İnsanlar Ay’a kamp kurma derdinde.
Bizim gündemimiz ne?
“Sandıklardaki oylara sahip çıkmak…”
.
Belediye Başkan Mert Uygun doğru söylüyor.
Eğer Türkiye Cumhuriyeti’nin selameti isteniyorsa şimdi olmasa bile, Temmuz ayındaki Kurultayda aday olmasın.
Oraya aklı başında genç, cevval bir başkan adayı sunsun.
.
Ama inatlaşma olmasın.
Hem CHP’yi muhalefette tutacak, hem de ülkenin ufuklarını açacak biri olsun.
.
Haydi CHP’liler.
Lütfen bu işe el atın.
.
Kılıçdaroğlu’nu elbette sevdik.
Ama artık buraya kadarmış.
İktidar kısmet olmadı.
Çok şeyler yaptı,
“Olmaz” denileni başardı.
Bence “Tamam” demesini de bilmeli insan.
Kaldıkça değil, bazen de bıraktıkça büyür insan.
.
Erdoğan’cılar gülmesin bunlara.
Zira zamanında Erdoğan da zamanında Ecevit için şunları demişti:
“Bülent Ecevit ciddi şekilde rahatsız. Sağlık problemleri var. Artık istifa etmeli. Ölene kadar bu koltukta kalamaz…”
.
Tüm bunlar ışığında yeni mecliste yeni kararlar alınsın.
Anayasaya madde konsun.
65 yaş ve üzeri için siyasi yasak getirilsin.
.
65 yaş üzeri birisi tarla, araba veya ev satmaya notere gittiğinde, noter akıl sağlığı ile ilgili doktor raporu istiyor.
.
Bizi yöneteceklerden grip raporu bile isteyemiyoruz…
Haydi gençler!
Top sizde.
Her kim olursa olsun
“Yaş 65 olsun, görev süresi dolsun…”
.
Bu arada ben de bu sene Kasım’da 65 yaşım dolmuş olacak.
Bizim için de geçerli olursa, bu köşeyi terk ederim hiç merak etmeyin…
.
“Elaleme verir talkımı, kendi yutar salkımı” şeklindeki atasözleri muhatabım değildir. J
.
Yaşlılarla ilgili bu yazımı bir ibretlik öykü ile taçlandırmak istedim ve araştırdım.
Hikâye çok uzundu, şu kısmını aldım sadece:
“Çok eski zamanlardan birinde kötü bir âdet varmış.
Yaşlılar artık iyice ihtiyarlayıp iş yapamaz duruma geldiklerinde ormana götürülür, orada yırtıcı hayvanlara bırakılırmış.
Böylece zaten az olan yiyeceklerin, çalışan gençlere yetmesi sağlanmaya çalışılırmış.
İhtiyarları belli bir yaştan sonra evde tutmak yasak olduğundan kimse yaşlı anne babasını evde gizleyemez, komşusu görüp ihbar edecek diye korkarmış…”
.
Hani “Yasa çıkaralım” dediysem, bu kadar da değil…
BİNAYI KİM YAPACAK?
Kahraman Maraş Merkezli depremlerden sonra Çanakkale Belediyesi de harekete geçerek bir test laboratuvarı kurdu.
.
Bu laboratuvar 2001 öncesi yapılan 5 bin 800 binadan alınan numuneleri test ederek risk tespitine yönelik çalışmalar gerçekleştirilecek ve binaların dayanıklı olup olmadığı hakkında rapor verecek.
.
İyi güzel.
.
(Tahminim ucuz maliyetli olarak) Yapılacak bu test aşaması sonrası binaların güçlendirilmesine veya yıkılmasına karar verilecek.
.
Güçlendirme işi neyse de, ya yıkıma karar verilirse ne olacak?
.
Adama; “Yıkıyoruz, sen yeniden yap” mı denilecek?
.
Belki babasından miras kalmış evinde oturuyor. Bırak ev yapmayı, ekmek alacak bile parası olmayabilir.
.
Şu anda 100 metrekare evin maliyeti (Müteahhitin kar payı dahil) 2 milyon lira olduğuna göre adam evi nasıl yapacak?
.
Bununla ilgili bir yardım, fon veya kredi var mı?
Bilemedim.
.
“Aklıma takıldı sorayım” dedim
Yetkilisi bilgi verirse bu köşeden yayınlarım…
AYI RÜSTEM
Aman, aman, aman!
Neler oldu neler.
Seçim bitti ama tesirleri bitmedi.
.
Bizim kahvede seçim sonrası pek birleşme olmadı.
Karşılıklı oturarak birbirleri ile atışmaya devam ediyorlar ve 10. Yıl Marşı ile Mehter Marşı birbirine karıştı adeta.
.
Bir taraf genel siyasetten bahsederek “Biz galibiz” derken, diğerleri “Biz de yerel de galibiz” diyerek kendilerine pay çıkarma çabası içine girdiler.
.
“Siz şu kadar vekil kaybettiniz” diyen bir tarafa, “Siz sanki meclis çoğunluğunu ele geçirdiniz” diyerek anında cevap veriyor diğer taraf...
.
Sonunda yine Kemalettin Amca ortaya çıkıp, “Susun ulan!” diye bağırınca ortalık duruldu.
“Yahu!” dedi, “Bir seçim yapıldı, siz savaştan çıkmış gibisiniz. Elbette sebebi belli… Ama biz halk olarak siyasetçilerin gazına gelmeden sakin olmalıyız. Sakin durmalıyız. Seçim sonunda onlar meclise gidip bize göre oldukça yüksek olan maaşlarını aldılar, biz yine burada bir birlerimizi yemek te meşgulüz. Kesin artık tartışmayı. Siz seçimi bırakın, geçiminize bakın. Bakın ekmeğe zam gelecek, domates, patates, soğan kaç para oldu siz ona bakın. Benzin, doğalgaza kaç para zam geldi ona bakın…”
.
O sırada Bizim Piç Hayri ayağa kalkıp bağırdı:
“Yürrü be Kemalettin Abi… Kim tutar seni!”
Bunun üzerine kahvedekiler Kemalettin Amcayı aldılar omuzlara.
Başladılar sloganla kahve içinde daire şeklinde dönmeye:
“En büyük amca bizim amca…”
Bir müddet sonra hızını alamayan grup sokağa çıktı. Caddenin ortasında aynı sloganla bağırarak mahalle içine doğru gittiler.
.
Bir müddet sonra geri geldiklerinde hepsi kan-ter içindeydi. Hatta bir tanesi: “Kemalettin Amca amma da ağırmış” diyordu. Ama aralarında Kemalettin Amca yoktu…
.
“Kemalettin Amcayı ne yaptınız?” diye sorduğumda şöyle cevap verdi:
“Bize; ‘Oğlum madem bizim sokağa kadar geldik, bırakın şuracıkta ineyim ve eve gideyim’ dedi, biz de kendisini kıramadık, evine götürüp yengeye teslim ettik.” dedi.
.
Bu olayla beraber artık kahvede siyaset konuşulmadı.
İş kapandı.
.
Ta ki ne zamana kadar?
Benim patronun, “Beyler yarından itibaren çaya ve kahveye zam var haberiniz olsun” demesiyle tekrar alevlendi.
.
Şu anda ben dışarıda kulaklarımı kapatmış tartışmanın bitmesini beklerken, diğerleri yine telefonlarındaki marşları açmışlar ve müzik eşliğinde birbirleri ile atışmaya devam ediyordu…