Zaman ne çabuk geçiyor. Gençler hayatlarının kritik dönemlerinde sağlıklı sınav koşulları istiyor.
Beş sene önce erken seçim nedeniyle sınav tarihleriyle oynanmış, gençlerimizin düzeni bozulmuştu. Siyasilerin hesapları gençlerin geleceğinden öncelikli imiş gibi, erkene alınan seçimin tarihi yerine sınavın tarihi değiştirilmişti. Ardından da korona salgını nedeniyle sınavlar önce temmuza ertelenmiş, sonra tekrar beriye alınmıştı. Gençlerin çalışma programları alt üst olmuştu. Bu sene yapılan sınavda da deprem nedeniyle son dönem ders müfredatları test programından çıkarıldı.
Her ne kadar Anadolu ve Fen Liseleri sınavları önemli dönüm noktalarından olsa da, üniversite sınavları hayatın en önemli sınavları olarak kabul edilir.
Memleket ne yazık ki sınavlardan geçilmiyor. Gerçi cumhurbaşkanı arada bir değiştiriyor ama aslına tekrar dönüyor. Neticede hayatımız sınav.
Türk insanının yaşam süreci eleklerle dolu. Ömür ilerledikçe eleklerin gözleri daha da daralıyor. Yükselmeye de pek hevesli bir toplum olunca dayanıyoruz sınav setlerinin üstüne. Barajları geçmek yetmiyorsa da elimizde olsun diye tırmalıyoruz. Aslında iyisini bulmak ne kadar güzelse, iyisi olmak çok daha güzel.
Çocuklarımız daha 11-12 yaşındayken sınavlarla ve barajlarla tanışıyorlar. Elbette okulda müfredatta bulunan derslerin sınavları hazırlık ve çalışma gerektiriyor. Ancak ayrı bir çabaya gerek yok bu sınavlar için. Küçük heyecanlar yaşatıyor çocuklara, yaşatmalı da. Okul içi sınavlar az da olsa rekabet yaratırken, genel sınavlar çocukların psikolojisini bozuyor.
Çocuk yaşta iken büyük barajlardan veya eleklerden biri konuyor insanımızın önüne. En iyi liseye gitmesi lazım. Yoksa en iyi üniversiteye gidemez. Veliler bir yandan, öğretmenler bir yandan çöküyor çocukların tepesine. Ne oyun kalıyor ne sokak. Yaklaşık 3.5 milyon ergenimiz bu sınavlara hazırlanmak için ders ve dershane benzeri destekler alıyor.
Lise ikinci sınıftan itibaren gençlerimiz hayatlarının sınavlarına hazırlanıyor. Sıra arkadaşları en büyük rakipleri. Yarış babam yarış. Bir zamanlar dershane pazarı çok büyümüştü. Hatta okulların önüne geçmeye başlamıştı. Aslında değişen fazla bir şey yok. Yarışın rüzgârı öyle büyük ki toplumun tüm kesimlerini önüne katmış götürüyor. Kimse farkında değil.
Fakülteleri yüksekokulları bitirmek yetmiyor. Hangi meslekte olursa olsun işe girmek için yine bir sürü sınav var. KPSS bunların en büyüğü. Çünkü devlet en büyük işveren memleketimizde. Yediden yetmişe herkes bu sınava giriyor nerdeyse. Devlete kapağı atmak önemli veya sokak ağzıyla eşeği sağlam kazığa bağlamak lazım. Daha ardından da görevde yükselme sınavları devam edip gidiyor. Bir tek emekliliği hak etme sınavı yok.
Kimilerine göre sınavlara hazırlık kurslarına ödenen para, her yıl ülkemize 20 tane üniversite kazandırabilir. Aslında en önemlisi sınavlara hazırlık programları sermaye merkezli olduğundan sosyal adaletsizlik yaratıyor.
Sınavları baraja döndürmeyen, gençleri ve insanımızı yeteneklerine, bilgi ve becerisine yönlendiren bir yapıya kavuşturmanın projelerini sunan siyasiler, eğitimle oynamaktan başka iş yapmıyor.
Allah gençlerimizin yardımcısı olsun.