Rant ekonomisi ne yazık ki milletin belini büküyor. Birileri deli para kazanırken, ekonomi giderek üretim ekonomisinden uzaklaşıyor.

İstanbul’da 60 yıllık bir kalem fabrikası, fabrika şehrin içinde kaldığı için taşımak zorun kalır. Fabrikanın bulunduğu yerin arsa bedeli, fabrikanın 60 yıllık kazancının üzerine çıkar. Memlekette uygulanan sakat ekonomi politikalarının en iyi örneği budur. Sanayi ve hizmet sektörü de bu sakat ekonomi politikalarının farkına varmış olmalı ki, ev, tarla, bahçe ne denk getirirse alıyor. Satın alınan emlaklar hiçbir işe yaramıyor. Sadece İstanbul’da 1,5 milyonun üzerinde boş ev var ve öylesine yatıyor.
Hane halkı Bütçe Araştırması'nın 2022 yılı sonuçlarına göre; Türkiye genelinde hane halklarının tüketim amaçlı yaptığı harcamalar içinde en yüksek payı %22,8 ile gıda ve alkolsüz içecek harcamaları alırken, ikinci sırayı %22,4 ile konut ve kira harcamaları, üçüncü sırayı ise %21,3 ile ulaştırma harcamaları aldı. Toplam tüketim harcamalarında en düşük payı alan harcama türleri ise %1,4 ile eğitim hizmetleri, %2,2 sağlık ve %2,5 ile eğlence ve kültür harcamaları oldu.
Millet kazancının neredeyse dörtte birini kira ve konut kredisine harcıyor. Diğer bir deyişle, milletin önemli bir kısmı kira gelirleriyle geçinmeye çalışıyor.
Hal böyle iken kira artışları konusunda yasal tedbirler uygulanmaya çalışılması çözüm olmayacak gibi görünüyor. İstanbul başta olmak üzere hemen bütün bölgelerde, şehirlerde, kasabalarda, hatta köylerde fahiş düzeyde, iki katına, dört katına varan kira artışları meydana geldi.
Hesabı basit. İki sene içinde Türk Lirasının değeri, döviz ve altın karşısında dört-beş kat değer kaybetti. Konut fiyatlarında liranın değer kaybına eşdeğer düzeyde artışlar meydana geldi. Bir yerde emlak döviz ve altın fiyatlarına karşı değerini korudu. Bir miktar da değer kazandı. Kiralar da benzer şekilde ciddi bir artış yaşandı. Asgari ücretin üzerine çıktı. Kirada oturan sabit gelirliler kiralarını ödemekte sıkıntı çekmeye başladı. Ev sahipleri kiracılarını çıkartmak ve kiralarını artırmak için operasyonlara başladı. Kimi hukuki yollara kimi kapı kırmalara varan zorbalıklara başvurdu. Halihazırda hukuk bürolarına en fazla iş, ev sahibi-kiracı anlaşmazlıklarından gelmeye başladı.
Hane halklarının gelirleri azaldıkça toplam harcamalar içerisindeki kira payı %35’in üzerine çıkıyor. Dar gelirli vatandaşlar bu gelişmelerden daha fazla etkileniyor. Hal böyle iken devletin ürettiği kira artışına sınırlama getirme kararı hiçbir işe yaramıyor. Nedeni basit. Ev sahibi kiracısını kontrat var ise kolayca çıkarabiliyor. Evini kiraya vermek zorunda da değil. Aslında çözümü de basit. TOKİ dene kurumu arpalık olmaktan kurtarmak gerekiyor öncelikle. Evsizi ev sahibi yapmak politikası yerine sosyal konuta yönlendirmek gerekiyor.
Basit bir hesapla, İstanbul’daki 1.5 milyon evi satın alıp düşük fiyattan kiraya verse, fahiş kira artışı yaşanır mı? Elbette hayır. Kiracılar da gelirlerine göre uygun semtlerden, kendilerine uygun evlere rahatlıkla taşınabilirler. Hem emlak da rant ekonomisinden kurtulmuş olur.