Çiçeği burnunda bir siyasetçi olarak 2002 yılında tek başına iktidara geliyorsunuz.
Çiçeği burnunda bir siyasetçi olarak 2002 yılında tek başına iktidara geliyorsunuz.
.
Bir önceki hükümet tarafından IMF’den alınan kredilerle harcamalar disiplin altına alınmış, bütçe kontrol edilerek rayına oturtulmuş.
.
Tüm bunlar yapılırken millet acı bir reçeteyi önünde bulmuş.
.
Bu uygulamalarla seçime gidilmiş ve bu iktidar başbakanlık koltuğuna oturmuştu.
.
Sonra ne oldu?
.
“Bedava sirke baldan tatlıdır” şeklindeki inanç doğrultusunda bütçenin içi boşaltılırken, yeniden kriz yaşamamak için “Babalar gibi satarım” mantığı ile hareket eden (rahmetli) Bakanın peşinden gidildi ve çoğu Cumhuriyet kazanımı olan kurumlar satıldı.
.
Ülke birden inşaat alanına döndü.
.
Özal’dan alışkın olan bazı bakanlar, ülkeyi otoyol, köprü, tünel manyağı yapmak için harekete geçmişti.
.
Gelir, gideri karşılamadığından bütçenin ağzı gittikçe açılmaya başladı.
.
Demirel’in dediği gibi “Delik büyük, yama küçük” tü…
.
Sonuçta hiç ihtiyaç olmayan altyapı yatırımları ile dövize bağlanan ödemeler, geçiş ve yatış garantili köprü, yol ve hastane yapımları bütçeyi sarstı.
.
Saraylar, kurum binaları, makam arabaları, bakanlık bütçeleri gibi ucu bucağı görünmez harcamalarla bu günlere geldik.
.
Sonuç:
“Geçen yılın tamamında 139.1 milyar lira açık veren bütçenin, bu yıl sadece Haziran ayında 219 milyar 637 milyon lira, ilk 6 ayda ise toplam 483 milyar lira açık vererek rekor kırdığı anlaşıldı…”
.
Bilge Yılmaz
İYİ Parti Ekonomi Politikaları Başkanı:
“Ekonomiyi getirdiğiniz hal ortada.
Şimdi de varlıklarımızı kafanıza, kendi çıkarınıza göre satma niyetindesiniz.
.
Yabancı ülkelere kapalı görüşmeler ile Cumhuriyet değerlerini satmadan önce şu sorulara cevap vermelisiniz.
1. Her birimizin emeği olan, on yıllar boyu çalışarak ortaya çıkan milli değerlerimizi neden satmak zorunda kaldınız?
Bundan kimler sorumlu?
.
2. Doğru ekonomi programı uygulasaydınız çocuklarımızın geleceği için birer güvence olan varlıkları satmak mecburiyetinde kalmazdınız.
Doğru programı uygulamaktan sizi alıkoyan nedir?
Gerçeklerin ortaya çıkmasından, hesap vermekten mi korkuyorsunuz?
.
3. Bugüne kadar Cumhuriyetimizin birçok köklü şirketini ve değerli arazisini sattınız.
Tüm bu satışlara rağmen neden bu noktaya geldik, neden geçmişi mumla arar olduk?
.
Geçmişin hesabını vermeyen, bugünkü tablonun sebebi olan AK Parti iktidarının geleceğimizi çalmasına engel olacağız.
.
Burası Türkiye Cumhuriyeti, kimsenin babasının çiftliği değil!” dedi.
·
Peki Nasıl bir cevap geldi:
Erdoğan: “Körfez ülkelerinin, Türkiye’den belli assetleri alma durumu olacak. Ama bazı cambazların dediği gibi BOTAŞ falan böyle bir durum yok. Biz neyin satılacağını, neyin satılmayacağını çok iyi biliriz.” dedi.
.
Ne demek Assetler?
.
Sözlük anlamı şu:
“Bir kimsenin veya bir tüzel kişinin mülkiyeti altında bulunan, taşınır veya taşınmaz varlıkların bütünü.
Büyükbaş hayvan
Alınıp satılabilen her türlü mal...”
.
Kısaca;
“Körfez ülkeleri Türkiye’nin sahip olduğu mal varlıklarından satın alma yapacak” demek.
Hangi mal varlığıymış bu?
.
Sosyal medyada Dr. Yüksel Hoş yazmış:
“Beşeri & Ekonomik Coğrafyacı Akademisyen. Siyasi Coğrafyanın Askeri ve Etno-Kültürel Coğrafya alt dallarında yazar.”
Şu satırları paylaşmış ben de alıntılar yaparak sizlere aktarıyorum:
“Bu satırlar, bir daha üzerinde sapsarı başakları özgürce salınan bir bereket ülkesinin doygun son neslinin yurttaşları olarak okuyacağınız son satırlardan biri olabilir.”
.
“Beni en çok korkutan ve geleceğe dair endişelendiren bir meselede düşüncelerimi yazıya döktüğüm bu yazılara sebep olan şirketin adını kapattım ki bir hukuki sorun doğmasın. Çünkü bu tür yapılar çok güçlüdür. Birden fazla avukatları, milyonlarca dolarları vardır. Bense önemsiz bir bilim ve fikir insanıyım. Bir tazminatla sesim kısılır, bir para cezası ile belim bükülür. Belki bir telefonla eline üç beş bin lira verilen bir serserinin elinden nefesim bile kesilir ama bir aklın bir zekâtı vardır ve bir saniye sonrasına garantimiz olmayan bu dünyadaki konfor için hakikati söylemekten korkup fırıldak olmaya da lüzum yoktur.”
.
“Biz de buna minnet etmeyiz. İşte bu yüzden yazıyorum çünkü ben memur gibi biri değilim ve olamam da. Memurdan evvel mesulüm ve mesul olduğum için de düşündüklerimi yazmaya, konuşmaya mecburum. Zaten sadece bir Türkün yapabileceği bir şeyi yapıyor, hakikati cesurca bildiriyorum.”
.
“… Suudi Arabistan yatırım bakanı Khalid AlFalih ‘2030 yılına dek Türkiye'ye 3,3 trilyon dolarlık yatırım planımız var’ demiş.”
.
“Bu güzel bir haberdir. Ancak listeyi ve yatırım planını gerçekten merak ediyorum. ‘Bu boyutta bir yatırım için elde satacak ne var?’”
.
“… Manisa'da 10 bin dönüm yani on bin adet bin metrekare arazi alan Katarlılara olduğunu öğrendim. On bin adet bin metrekare demek, on milyon metrekare eder. Aslında bu duyum değil zira kendi sitelerinde de 10 bin dönümü yazmışlar. Şirketin hisselerine baktığınızda %49 Katar görünür ve bu %49'lar genelde (gerçekte) %49 değildir. Bunun doğruluğunu araştırmak gazetecilere, meseleyi meclise taşımak da vekillere düşüyor…”
.
“10 bin dönüm ne demek biliyor musunuz? 6-7 tane yanyana Monaco devletçiği demek. Marmara denizindeki büyük adalardan biri olan İmralı adası kadar görünür bir arazi demektir. İmralı tam 10 km²'dir.”
.
“Bu tür satışlarda araziler, sözde Türk şirketleri ile iştirakli olarak alınır. Bilmiyorsanız söyleyeyim. Çanakkale Savaşı'nda ordunun beslenmesi problemi kıtlık kaynaklı değildi. Yabancıların üzerine çöreklendiği tarım sebepli idi.
Bu konuda herkese önereceğim bir kitap var. Sadri Ertem yazmış: ‘Çıkrıklar Durunca…’
Osmanlı'nın tarımda nasıl bağımlı hale geldiğini özetliyor. Çanakkale savaşında ordunun gıda teminini zorlaştıran ana etken biraz da bu gibi sebeplerdi biliyor musunuz? Koskoca ülke, Çanakkale'ye malzeme gönderemez olmuştu. Savaşlarımızdaki açlığın arka planını iyi anlatır bu roman ve mutlaka okumalısınız…”
.
“Savaşa girerken bir önceki senede planlaması yapılmış bir üretime göre savaşa girmezsiniz. Şartlar gerektirdiği için karar alır ve savaşa girersiniz. İaşe sorunu ise savaşın uzamasına ve cephe gerisindeki sabotajlara göre değişir.”
.
“… Bir ülkede tarım arazileri satılmaz. Bizim durumumuzdaki bir ülkede ASLA satılamaz. Çünkü topraksız Türk, hiçbir şeydir! Bizim namusumuz da bayrağımız da toprağımızdır.”
.
“Milli güvenlik meselesi gibidir bu işler. İsrail'in kuruluşu, tarım alanı satışı ile başladı. Kibbutz ve Moşav çiftlikleri kurdu İsrail'i.
Tarım alanlarını kaybeden milletler, kendi vatanlarında Filistin’e dönerler.”
.
“… Şimdi bir şirket var, Katar ortaklı ve Gördes'te sizden bizden habersiz tam 10 milyon metrekare arazi satın almış. Gördes zaten el kadar bir yer ama toprakları Ukrayna kadar verimlidir. İklimi de Ukrayna’dan daha mutedil ve birkaç kez ürün almaya elverişlidir.”
.
“Bölgeden haber veren arkadaşlar bu şirket için ’Adamlar bildiğiniz Gördes'te kendine bir ülke kurdular kimseden habersiz’ yazmış.”
.
“Şirketin sitesinde de 10 milyon metrekare yani 10km² yazıyor. Ya arkadaşlar 10 km² toprak ne demek biliyor musunuz? Saçımı başımı yolasım geliyor. 10 km² toprağı metrekare bazında ard arda dizseniz, Ekvator üzerinde Dünyanın çevresini 200 kez saran bir kuşak oluşturur.”
.
“… Katar, körfezde İngiltere’nin paraleli politikalar izleyen tek Arap ülkesidir. Diğerleri ise ABD'ye yakındır. Katar, İngiliz güdümlü oluşuyla onlardan ayrılır.
Arazi satın alan ülke Katar olduğunda bilin ki Katar demek, İngiltere demektir…”
.
“… çiftçinin hasat vaktinde traktörüne mazot koyacağı aylarda yakıta %30 zam yaparsan işte o çiftçi de silkelerim ürününü de tarımını da der satar toprağı…”
.
“Sonra eloğlu gelir, alır ve üzerinde yaptığı tarımda elde ettiği ürüne de haklı olarak kendi yatırımının fiyatını biçer.
Nasıl Osmanlı'da düyunu umumiye tarladaki ürüne el koyuyordu ise, nasıl tarladaki ürünün fiyatını belirliyordu ise yine aynısı olur…”
.
“Artık ikinci faza geldik.”
.
“Üçüncü faz korkarım daha farklı olacak ve uyarı aşamasını geçmiş olacağız. Bilin ki ‘Bir ülkede tarımda bir şeyler yanlış gidiyorsa o ülkede hiçbir şeyin iyiye gitmesi mümkün değildir.’
Bu söz, Hint tarım ekonomisti ‘Agronomisti’ ve ziraat bilimcisi Swaminathan'a ait. Ekonomi bozulur, yine düzeltirsin. Arı sende olduğu sürece balı istersen Bağdat’tan getirtirsin. Toprak sendedir, mülkiyeti onun evlatlarındadır dert mi? Değil! Ama o mülkiyeti verirsen, önünü alamayacağın sonuçlar çıkar ortaya...”
.
Yazı daha devam ediyor.
Ama ben bazı yerlerini alıntıladım.
.
Hani “Asset” vardı ya!
Anladınız mı şimdi neresi?