Şu son gelen zamlardan sonra iyice tadımız kaçtı.
Şu son gelen zamlardan sonra iyice tadımız kaçtı.
Hem kahve açısından satışlar düştü, hem de benim asgari ücret yetmez oldu.
.
Patron ne yapacağını şaşırdı.
.
Emekli kahve müşterileri kahveye gelip tek çay içip akşama kadar oturduklarından iyice utanır oldular.
.
Patron çağırdı beni;
-“Oğlum, giderleri kısarak tasarruf yapacağız yoksa sana maaş veremem” dedi.
.
Bu konuşmanın üzerine “Patroncuğum bn de senden zam isteyecektim” diyemedim.
Adam zaten sürünüyor.
Sordu bana:
-“Söyle bakalım nereden kısabiliriz?”
-“Valla efendim giderlerimiz belli: Doğalgaz, elektrik, su, personel, temizlik malzemeleri, bir de eskiyen örtüler, çay, kahve, bitki çayları, limonata, gazoz, maden suyu, iskambil kâğıtları filan…”
“O halde bazı önlemler almamız lazım.” diyerek aldı kâğıdı eline:
-“Bundan böyle fazla temizlik malzemesi kullanılmayacak. Yani kahve 3 günde bir silinecek. Camlar ayda bir silinsin. Kapı önünü her gün yıkama…”
Ben hemen atladım:
-“Ama patron kokarız valla. Mümkün değil.”
Patron şöyle bir baktı bana ve “Haklısın Rüstem, temizlikten tasarruf olmaz” dedi ve devam etti.
-“Ocağı daha geç yakalım, erkenden kimse gelmiyor nasılsa. Gazdan tasarruf ederiz.”
-“Olmaz patron. Sabah müşterimiz az değil, simitçiler geliyor, bekçiler geliyor, çöpçüler geliyor, esnaftan gelen var, camiden gelenler var… Sonra onları kaybederiz…”
“Tamam tamam” dedi ve devam etti,
-“O zaman çayı az koyalım veya üzerine haşlama yapıp çoğaltalım. Kahve yaparken yarım kaşık kahve koyalım.”
-“Patron sen bu söylediklerini yapabilecek misin? Hayatta olmaz!”
-“Haklısın Rüstem, bunları yapmak bize yakışmaz. Öyleyse şu bahçeye su kuyusu vurduralım, bari suyu bedava kullanırız.”
-“Geçen gazetelerde okudum, belediyeler artık su kuyularına da sayaç koyacakmış. O iş zor. Zaten yapacağımız masraf astarını geçer.”
-“En iyisi aklıma geldi; Çatıya güneş enerjisi taktıralım. Hem ocağı elektrikli yaparız, hem de klimayı bütün gün çalıştırırız. Ne dersin?”
-“Çok iyi olur. Ancak geçenlerde kahveye çay içmeye gelen Münevver ablanın oğlu Çağdaş ile konuştuk. Kendisi Elektrik Mühendisi... Bu işleri yapıyor. ‘Rüstem gel buraya enerji paneli takalım’ dedi. Kaç paraya mal olacağını sorduğumda ‘200’ü bulur’ dedi.”
Patron kısaca bir hesap yaptı ve:
-“Rüstem o 200’ü amorti edene kadar o paneller eskir ve yenisini almak zorunda kalırız. O iş olmaz oğlum…”
-“Aynen patron, az kullanımlarda pek ekonomik değil galiba.”
Patron elini çenesine koydu, düşündü düşündü ve:
-“O halde tek bir şey kalıyor geriye; Personel gideri…”
-“Haklısın patron” dedim ama ucunun bana değdiğini anlayınca biraz buruldum, “Peki ne yapacaksın patroncuğum?” diye sordum, patron yüzüme baktı:
-“Rüstem yapacak bir şey yok. Mecburen seni işten çıkaracağım. Ocakçıya birazcık fazla para vereceğim o da hem işini yapacak, hem de garsonluk. Ancak sen ‘Aynı işi ben yaparım’ dersen, ocakçıyı çıkarırım sen kalırsın. Ne dersin?”
İçim bir hoş oldu, bacaklarım titredi.
Biraz kalbim burkuldu galiba.
İşe ihtiyacım var, annemle beraber bu maaşa bakıyoruz.
Ama ocakçı?
O da 3 çocuk sahibi, benden fazla onun işe ihtiyacı var. “Onu işten çıkar” diyemem, bana yakışmaz.
Mecburen, “Beni işten çıkar, ocakçı kalsın” dedim.
.
Patron ayağa kalktı, gözleri buğulanmıştı.
Bana sarıldı ve kulağıma;
-“Rüstem! Evladım! Merak etme kimseyi çıkarmayacağım. Ben sana şaka yaptım ‘Bakalım ne yapacaksın?’ diye. Senin o güzel yüreğinin böyle bir cevap vereceğinden adım gibi emindim. Size kıyabilir miyim ben.”
-“O halde ne yapacaksın patron?”
-“Ulan hep kazanacak değiliz ya! Biraz da cepten yiyelim. Nasılsa bu günler de geçecek.”
.
Zam alamamıştım ama en azından işimden de olmamıştım.
Allah razı olsun patrondan.
.
O akşam eve giderken yaşadığım bu olayları düşündüm.
Ben zam isteyecekken, elimdekine razı oldum.
Öylesine düşünerek yürüyüp giderken “Ulan!” dedim birden, “Uyandım…”
.
Yahu bu iktidar da bize aynısını yapmıyor mu?
Aza kanaat etmemiz için “Şükredin” demiyor mu?
Millet süründüğü halde çoğunluğun oylarını almıyor mu?
.
Desenize “Bizi yönetenlerin taktiği bu.” İşsizlikle, terörle, dış minnaklarla, bizi korkutarak oyları alıyorlar ve sonuçta biz de onlara “Allah razı olsun” diyoruz…
.
Artık taktiği öğrenmiştim.
.
Peki şimdi ben ne yapacaktım?
.
Ya kaderime razı olup, k.çımın üzerine oturacaktım,
Ya da elime bir pankart alıp, “Hakkımı verin” diye sokaklarda bağırıp hakkımı arayacaktım.
.
İçimden bir ses şöyle dedi:
“Otur oturduğun yere, anarşistlik yapma!”
Ben de öyle yaptım zaten ve asgari ücretle çalışmaya devam ediyorum…
NAFİLE
Bir kasabada her gün hava kararınca, insanlar maymuncuklarını ve fenerlerini yanlarına alır, komşularının evlerini soymaya giderlermiş.
.
Fakat gün doğarken geri döndükleri her seferinde kendi evlerini de soyulmuş durumda bulurlarmış.
.
Ama ülkede kimse kaybetmezmiş, çünkü herkes birbirinden çalarmış.
.
Bir gün, nasıl olmuşsa, dürüst bir adam ortaya çıkmış.
.
Bu adam geceleri, diğerleri gibi çantasını fenerini alıp hırsızlığa çıkmaktansa, evinde kalıp çalışmayı tercih edermiş.
Hırsızlar da onun evinin önüne geldiklerinde içeride ışık yandığını görünce döner giderlermiş.
.
Fakat bu durum böyle bir süre devam edince, ahali ona kızmaya başlamış, “Çalmadan yaşamak senin tercihin, ama başkalarını engellemeye hakkın yok” demişler.
.
Bunun üzerine dürüst adam, geceleri ışığını söndürüp dışarı çıkmaya başlamış.
.
Her gece, hırsızlık yapmadan orada burada dolaşır durur, sonunda yatmaya evine dönermiş.
Fakat her döndüğünde evini soyulmuş bulurmuş.
Sonuçta bir haftadan daha az bir sürede, yiyecek içecek hiç bir şeyi ve kasabayı terk etmek zorunda kalmış.
.
Kasabada hırsızlıkta ustalaşıp giderek zenginleşenler kendileri için soygun yapmak üzere maaşlı hırsızlar tutmaya başlamışlar.
.
Zamanla, zengin fakir ayrımı çoğalmış.
.
Zenginler mallarını korumak için bekçiler tutmuşlar, hapishaneler kurmuşlar.
.
Kendi mallarının çalınmasını da yasadışı ilan etmişler!
.
Ancak yoksulların mallarını çalmak hâlâ serbestmiş!
Bir süre sonra, artık kimse soymaktan ve soyulmaktan söz etmez olmuş.
Çünkü yoksullar ya açlıktan ölmüş ya da kasabayı terk edip gitmişler.
.
Zenginler ve maaşlı soyguncular ise ortada soyacakları kimse kalmadığından servetlerini yitirmeye başlamışlar.
.
Sonunda zenginler eski düzeni yeniden sağlamak için kasabayı ilk terk eden dürüst adamı başa getirmeye karar vermişler.
.
Evine gittiklerinde kapıda bir kâğıt görmüşler.
Kâğıtta şunlar yazıyormuş:
“Bir insan sadece dürüst olduğu için aranıyorsa, her şey için çok geç olmuş demektir...”
.
Ve kulaklarda o mükemmel söz:
“Bir millet uyuyorsa uyandırmak kolaydır. Ama uyumuyor da uyuyor gibi yapıyorsa ne yapsanız nafile, uyandıramazsınız!”
.
Sosyal medyadaki Bilgi seli adlı bir hesapta buldum bu yazıyı.
Bizimle pek alakası yok, sanırım Avrupa’ya taş atıyor.
50 LİTRELİK BENZİN
50 litrelik benzin almak isteyen kişi yıllara göre kaç para ödüyor:
2018 312 Türk Lirası
2019 340 Türk Lirası
2020 343 Türk Lirası
2021 396 Türk Lirası
2022 1.030 Türk Lirası
2023 1.722 Türk Lirası
Şöyle bir tablonun idrakinde olup, hala bu iktidara oy verenler!
Geçmiş olsun…