Yaz geldi. İnsanın evde durası gelmiyor. Hava çok sıcak. Evde durabilmek için klima veya vantilatör kullanmak gerek ama zamlanan elektrik faturalarını düşünerek...
Yaz geldi. İnsanın evde durası gelmiyor. Hava çok sıcak. Evde durabilmek için klima veya vantilatör kullanmak gerek ama zamlanan elektrik faturalarını düşünerek insanlar mecburen evde kaldığı zamanlarda kısıtlı kullanıyor bu seçeneği. Çalışmayan emekli ya da tatil izinli olanlar bulunan kişiler ilk fırsatta kendilerini dışarıya atıyor. Çanakkale’ nin bir deniz kenti olması büyük avantaj. Ama şehir içinde kısıtlı denize girme alanı olması da bu kent için bir başka şanssızlık. Ya toplu ulaşımla ya da varsa kendi aracınızla o canım güzel Çanakkale sahillerine atıveriyorsunuz kendinizi.
Tabii ki Çanakkale aynı zamanda önemli bir boğaza da ev sahipliği yapıyor. Kentin bütün sahil şeridi aynı zamanda tarihe tanıklık etmiş doğal bir tarih kitabı.
Boğazların önemi tarih boyunca bilinmiş bu konuda çok kanlı savaşlar yapılmış bu boğaz ve topraklara sahip olmak için. Keza Türk Tarihinin en önemli savaşlarından biri olan Çanakkale Savaşları bu topraklara ayrı bir mistik hava katmış vaziyette. Buraların önemini her yıllar bu toprakları görmeye ziyarete gelen binlerce turistin varlığından anlıyoruz.
Yazımın başında da belirttiğim gibi bu yaz sıcaklarında insanlar kendilerini boğazın serin sularına atmakta. Ben bu güzel şehir sahilleriyle birlikte boğazın karşı tarafında yine doğa ve tarihle iç içe girmiş Eceabat ve Kabatepe sahilleri de benim için muhteşem yerlerdir. Bilmeyenler için söyleyeyim Çanakkale Kara Savaşlarının yapıldığı Saroz körfezindeki koylar hem sahilleri hem kıyı şeridindeki canım ormanlık alanla tam kendinizi evden atıp denize girebileceğiniz denizden çıkınca da kıyıdaki ormanlık alan içinde denizi seyrederek kafa dinleyebileceğiniz insana huzur veren yerlerdir.
Ben Eceabat tarafına gittiğimden en çok Eski Jandarma İskelesi ile Çakmak Hattı Makineli tüfek mevzisinin bulunduğu alanı tercih ederim sahil ve deniz çok güzeldir. Hem de ağaç altında denizi seyrederken ormanın o kuş ve böcek sesleri içinde bir huzur gelir insana, sakinleşirsiniz.
Ama maalesef bu artık pek mümkün olmuyor. Neden mi?
Efendim bahsettiğim alan girişi, Tarihi Alan Başkanlığının kontrolünde Şehitliklerin başladığı eski Jandarma İskelesinin olduğu yerdendir. Giriş oldukça büyükçe bir alandır ve araç park etmeye de oldukça müsaittir. Ancak içeriye doğru denize doğru yaklaştıkça sevinirsiniz. Aracımı geride müsait bir yere park eder. Birkaç parça piknik eşyanızla ilerlerken giderek sinir katsayınız yükselir. Zira piknik yapacağınız alanda kendinizi açık bir otopark ya da çeşitli araçların adeta sergilendiği bir galeri içerisinde buluverirsiniz. Hatta deniz görmek için araçların aralarından kafanızı şöyle uzatır boşlukta bir fotoğraf karesi kadar alanı görürsünüz. Piknik eşyalarınızı araçlardan arta kalan az gölge ya da güneşli bir alana ancak yerleştirebilirseniz kendinizi şanslı hissedersiniz. Ya da deniz görmekten vaz geçerek gerilerde gölge bir ağaç altına oturursunuz. Denize girmek içinde araçların arasından ve fazlasıyla yayılmış bencil piknikçilerin ortasından geçerek sahile derme çatma merdivenlerden inerek ulaşabilirsiniz. (Zorunlu bir ihtiyaç olarak da masrafsız ve doğal görünümüyle ağaç kütüklerinden sahile iniş için merdivenler yapılmalıdır).
Kuvvetli rüzgarlarla kıyı şeridindeki toprak alan erozyona uğrayarak sahile doğru aşınmakta. Kökleri her yıl biraz daha dışarı çıkmış birçok ağaç bir iki yıl içinde sahile yıkıldığını görürüz kış sonunda. Çoğunluğunun İstanbul plakalı (Maalesef burayı da öğrenmişler ve burayı da yine yaşanılmaz hale getirmeyi başarıyorlar) araçların oluşturduğu bu bencillik abideleri her yıl gerek sahile doğru yıkılan ağaçların dibine kadar neredeyse sıfır noktasından araçları sahile devrilebilecek kadar yanaştıklarınıgörürsünüz. Bu bencil şahsiyetler araçlarını denizle göstermek için, adeta aralarında samimiyet oluşturmak için ısrar ettiklerine şahit olursunuz. Hatta denize girip de sahile baktığınızda onlarca aracın tüm kıyıyı işgal ettiğini ve bu araçlardan kaynaklı tonlarca yükün her yıl denize doğru göçen toprak sınır hattında ekstra bir ağırlık oluşturduklarını; kumsala her yıl göçen ağaçların yıkılmalarında bir önemli bir etken olduklarını fark edersiniz. Böylece hem tarihi alanın kıyı şeridi zarar görmekte hem de doğanın olumsuz etkilendiğini anlarsınız.
Araçlarına denizi gösterme meraklısı benciller ayrıca öyle bir yayılırlar ki bir egoist piknikçi aile çadırıyla, hamağıyla ve ekstra malzemeleriyle 3-4 ailenin oturabileceği alanı işgal eder. Sanki tapulu yeridir, başkası piknik yapmak için bu alandan yararlanabileceğini düşünmezler ya da umursamazlar. Böylece siz deniz görme hakkınızın ve denize bakarak piknik yapma isteğinizin elinden alındığını anlarsınız içten içe kızarak. Ama elinizden bir şey gelmez. Çünkü bu alanda bir kural yoktur burası adeta başı boş sahipsiz alandır!
Arabalarını denizi seyrettiren benciller, keyifleri bittiğinde gitmek istediklerinde arabaları en uç noktada olduğundan kendileri gibi ancak ikinci üçüncü sıraya park etmiş en az 2-3 araca ve aileden yol vermelerini isterler. Bazen nezaketle bazen de bodozlama üstünüze gelerek sizi rahatsız ederler. Bu arada olanca tozu yersiniz, keyfiniz kaça kaça bir de eşyalarınızı kenara çekersiniz içinizden söylene söylene.
Yeni gelen piknikçiler ise onca araç ve insan kalabalığına rağmen bu kalabalığın içine yer bulacaklarını sanarak araçlarıyla hızla tozlu yola dalarak ortalığı toza bularlar. Araçlarını az geriye bırakarak 20-30 metre eşyaları taşımak istemezler. Arabalarının pikniğe ailenin bir ferdi olarak katılması her şeyden daha önemlidir. Arabaların doğayı görmesi şarttır. Zira bencil piknikçiler için arabalarının, denizi görmesi hatta ağaç gölgelerinden bolca yararlanması, insanların bu zevki hissetmesinden, doğal insani haklarından daha elzemdir.
Bu bahsettiğim alanın güzelliğine hiç yakışmayan ve açıkça insanların deniz görmelerini ve rahat bir piknik yapmalarını engellenmesi bir HAK İHLALİDİR. Ben bir vatandaş olarak bu konuda her seferinde mağdur olmaktayım. Bende denizi görerek piknik yapmak istiyorum. Bu kızdığım durumu kendim yapmamak için her seferinde aracımı geride bir alana park etmekteyim. Ama aynı hassaiyette kaç kişiyiz?
Tarihi Alan Başkanlığına bu konuda iki yıl kadar önce bir dilekçe yazarak durumu özetlemiş, çözüm önermiş ve bu konuda çözüm oluşturmalarını bir vatandaş olarak talep etmiştim. Sağ olsunlar hemen ertesi gün bir görevli beni telefonla arayarak yaz sezonu sonu bu alanda bir düzenleme yapacaklarını belirterek gösterdiğim duyarlılık için teşekkür ettiler. Geçen sezon gittiğimde bir miktar kuruyan ağacın kesildiğini yerlerdeki yüksek ağaç köklerinden anlamış biraz da ağaçların arası iş makinasıyla düzeltilmişti. Ama sadece o kadardı. Giriş deki ağaçlık alan içine otopark düzenlemesi hiç düşünülmemiş ve yapılmamıştı hala da öyle. Bu durumu bir ödenek yokluğu olarak düşündüm. Bunun için bir ekstra masrafa da gerek yok halbuki. Sadece bir düzenleme gerekli.
O gün ki e-mailimde araçların bu alana girişinin engellenmesi gerektiğini toplum geneli ve tarihi alan için öneminden bahsettim. Bunun içinde o alanda küçük bir dere yatağı olduğunu, bu yatak üzerinde araçların geçebileceği bir yol olduğunu belirttim. Araç geçişini engellemek için kuru ağaç kütükleriyle yolların kapatılmasını önermiştim. Piknikçiler araçlarını giriş de ki büyük ağaçlık alan içerisinde park etmeliler. Eşyalarını kısa bir mesafe ellerinde taşıyarak piknik alanına ulaşabilirler. Ağaç altlarında sadece insanların bulunduğu bir piknik ortamı olsa güzel olmaz mı? (Kabatepe Orman Kampı Tesislerinde piknikçiler araçlarını otoparka bırakıp ağaç altına eşyalarını nasıl taşıyorlarsa burada da aynısı yapılabilir). Bu alana giriş noktalarına üzerine sadece Orman araçları, Jandarma, itfaiye ve belediye çöp araçlarının geçebileceği anahtarlarının bu araçlarda olduğu kilitli bir bariyer yapılmalıdır. Bu bariyer gerisinde sivil araçlar için girişdeki ağaçlar içinde ağaçlar kesilmeden doğal bir otopark alanı oluşturulabilir. Olası bencil piknikçiler araçlarını ısrarla bu alana bir şekilde sokabileceği noktalara da kuru ağaç kütüklerinden doğal bariyerler oluşturularak sadece insanlara ait bir piknik alanı Tarihi Alan Başkanlığı tarafından düzenlemelidir. Bu konuda başta Kurum Başkanı Sayın İsmail Kaşdemir Beye ve Kurum yetkililerine açık çağrımdır. Tarihi Alan Başkanlığının sivil araç geçişini engelleyecek kilitli bir bariyer ve birkaç kuru ağaç kütüğü koyabilecek kadar imkanının var olduğunu düşünüyorum. Umarım bu çağrım ve bu tarihi alan ve doğa hakkındaki hassasiyetimi dikkate alırlar. Arzu ederlerse yetkililere bizzat sorunu ve çözüm önerilerini yerinde anlatabilirim.
Bir vatandaş olarak ve toplum için düşüncelerimi yazıya döken bir vatandaş olarak araçlardan arınmış bir doğa içinde gazdan, dumandan, tozdan uzak, cırcır böceklerinin sesi, kuş cıvıltıları içinde birkaç saat piknik yapmak ve tarihi alanların daha iyi korunduğunu görmek istiyorum. Çok şey mi istiyorum. Saygılarımla.