Sosyal Medyada “Kültür ve Merak Grubu” adlı bir yer var. İlginç bilgiler veriyor.

Sosyal Medyada “Kültür ve Merak Grubu” adlı bir yer var.
İlginç bilgiler veriyor.
.
Benim de yazılarıma ilham oluyor, bazen de alıntılar yapıyorum.
.
Yine bunlardan biri dün karşıma çıkınca “Bunu yazmalıyım” dedim.
.
Konusu kurtlarla ilgili bir hikâye.
Kime?
.
Elbette ki anlayana…
.
Kimden?
.
Üstat Yaşar Kemal’den…
.
Hikâye şöyle:
“Anadolu’da kurtlar bir belalıdır” demiş ve devam etmiş büyük usta:
Bir kurt, bir koyun veya keçi sürüsüne dalar, kurt sadece bir tanesini alır götürür ancak bütün sürüyü parçalar.
.
Kurt dalmış sürüden artık hayır yoktur...
Koyundan, keçiden başka geçimi olmayan Anadolu köylüsü, eğer sürüsüne böylesine kurt girmişse çöker, biter, açlıkla karşı karşıya kalır.
.
Bu nedenle;
Kurt gittikten sonra, sabah olduğunda sürü sahipleri gördükleri manzara karşısında donar kalır ve içleri kurda karşı kinle, öfkeyle dolar…
.
Koyun sahipleri koyunları götürür kasabadaki kasaplara satarlar.
Yaralı koyun yüzlercesini yakın köylere dağıtırlar.
.
Sonuçta köylü, kurttan öcünü almak ister.
.
Atlarına binerler ve köpeklerini, iplerini alırlar, kurt avına çıkarlar.
Kurtları intikam için diri yakalamaktır en büyük amaçları.
.
Usulünü de bilirler ve sonuçta kurtları diri diri yakalarlar.
Kin bağladıkları, öç almak istedikleri kurda bir fiske bile vurmazlar.
.
Kurdu hiç incitmez, işkence etmez, kılına bile dokunmazlar.
.
Okşayarak onun boynuna;
Kalın, kopmaz kirişlerle, zincir tellerle bir zil ya da çok küçük, sesi uzaklardan duyulur bir çan asar bırakırlar.
.
Boğazı çıngıraklı kurt sevinerek, koşarak ayrılır köylülerden.
.
Karda bozkırdan geçenler yer yer çan sesleri, keskin zil sesleri duyarlar.
.
Ancak çıngıraklı kurt hiçbir canlıya yaklaşamaz çünkü çıngırak sesini duyan her hayvan önceden kaçar, kurt ise boğazında çıngırak, bozkırlar boyunca, dağlar boyunca boşu boşuna koşar durur.
.
Sonunda kurt dağlarda açlıktan önce yavaş yavaş zayıflar, sonra zayıflıktan güçsüz düşer ve sonunda bağıra, bağıra, bağıra ölür.
.
Bu, insan aklına gelen işkencelerin, zulümlerin en korkunçlarından birisidir.
.
Kurt ancak aç kalınca anlar, boynuna çıngırak geçirilirken kendisini okşayanların, sırtını sıvazlayanların ve kendisini sevecenlikle öpenlerin niyetini.
.
Ancak iş işten geçmiştir…                    
.
Şimdi başınızı ellerininiz arasına alıp düşünün;
Size hiç çan astılar mı?
 
LA LA LA!
Şu futbol kulüplerini anlamış değilim.
Onca parayı nereden buluyorlar acaba?
.
Canı sıkılan futbolcu alıp geliyor.
Hem de öyle böyle değil.
En iyisinden.
.
Tribünler coşuyor.
“La la la la la…”
.
Verdikleri para TL olsa anlarım,
Eurolar, dolarlar seyicilerin her bağırışında biraz daha artıyor.
Borçlar sürekli havada uçuşuyor.
Milyonlar, milyonlar…
.
Tamam “ Döviz verdin” diyelim.
Mübarekler yerinde durmuyor ki!
Her gün “Gıdım gıdım” ilerliyor.
.
Yani sen kulüp olarak sene sonunda kaç para borcun var bilmiyorsun.
.
-“Evladım şu bilançoyu çıkardın mı? Kaç para borumuz var”
-“Şu an itibari ile aldığımız kura dayalı yaptığımız hesaba göre 567 milyon lira… Bir dakika kur arttı. Ona göre hesaplayayım. 582 milyo… Bak yine kur yükseldi. Beyefendi biz bu işin içinden çıkamayacağız anlaşılan. Birinin kurları durdurması gerekiyor. Yoksa batacağız…”
.
Bu gidişle bizim kulüplerin batması an meselesi.
Haberiniz olsun.
Söylemedi demeyin…
 
KEMAL KILIÇDAROĞLU
Hani Levent Gültekin Kemal Kılıçdaroğlu ile ilgili bir takım iddialarda bulunmuştu.
Hani Kemal Kılıçdaroğlu buna karşın hiçbir şey dememişti.
.
Siyaset Bilimci Yiğit Erden K.K. yerine savunma ihtiyacı duymuş olacak ki, sosyal medyadan cevaplamış bu iddiaları:
.
“Biraz da Levent Gültekin’in iddialarını tartışalım mı?
En son söyleyeceğimi baştan söyleyeyim:
Levent Gültekin’in verdiği bazı anekdotlar ve okumalar doğru olsa da verdiği ana mesaj hatalı.
.
Kılıçdaroğlu bu seçime “Kaybedeceğini bile bile” değil; kazanacağından %100 emin bir şekilde girdi.
.
Henüz pandemi döneminde yakınındaki birçok politikacıya; “Ekonominin asla toparlanamayacağını ve Cumhurbaşkanı adayı olarak seçimleri kazanacağını” söylediği Ankara’da, çoğu kişinin bildiği bir gerçek.
.
Kılıçdaroğlu'nun adaylığına giden sürecin başında yine Kılıçdaroğlu'nun iradesi vardı.
.
Ancak kendisinin yönetim modeli şudur:
Kendisini arka plana çeker ve süreçleri edilgen bir şekilde yürütür. Böylece sorumluluk almaz/sorumlu tutulmaz.
“Ben hiçbir yere aday olmadım hep aday gösterildim” ifadesi de bunun bir yansıması.
.
“Yine seçimleri kaybetmedim, belediye başkanları da sürecin içerisinde” ki sözü buna bir örnek.
.
Örnekleri arttıracak olursak:
-Seçim gecesi en riskli anda ortaya İmamoğlu ve Yavaş’ı atması 
-Bugün medya ile olan ilişkilerdeki anti-demokratik işleyişi Genel Başkan yardımcıları aracılığıyla yaptırması
-Parti içinde uyguladığı onca anti-demokratik politikaya rağmen, nispeten yaşı yüksek CHP seçmeni arasında hala “Demokrat” ve “Uzlaşmacı” lider imajına sahip olması.
.
Örnekler daha da artabilir.
.
Kılıçdaroğlu’nun tarzı budur.
Levent Gültekin sanırım bunu iyi tahlil edememiş olacak ki “Benim kendi adaylığımı engelleme şansım yok” sözünü sanki ortada başka bir klik varmış ve Kılıçdaroğlu’na adaylık dayatıyormuş gibi yorumlamış.
.
Halbuki bu Kılıçdaroğlu’nun epey bilindik bir yöntemidir.
.
Tüm bunlara rağmen Kılıçdaroğlu’nun adaylığını seçimin kaybedilmesi için arzulayan danışmanlar/partililer var mıdır?
Olabilir.
Bunu bilebilmek mümkün olmasa da tüm bu sürecin Kılıçdaroğlu’nun iradesi dışında gerçekleştiğini söylemek kişilik/yönetim analizini yeteri kadar yapamıyor olmaktan geliyor.
.
Halbuki bir siyaset bilimci, gazeteci veya yazar önce siyasetçinin kişilik analizini iyi tahlil etmeli.
 
Türkiye’de siyaset:
Malesef onu icra edenlerin kişiliğine, psikolojisne ve travmalarına göre şekillenir.
 
Kılıçdaroğlu'nun “Ülke bitti Levent; bu saatten sonra kimse kurtaramaz” sözüne gelecek olursak bu da tipik bir adaylığına olan itirazı/muhalefeti geçiştirme yöntemi.
.
Siyasetçiler her gün yüzlerce kişiyle görüşür ve bazı itirazları geçiştirmek isterken gerçekle bağı olmayan bazı şeyler de ağızlarından çıkabilir.
.
Kılıçdaroğlu’nun yönetim modeli edilgen bir geçiştiriciliktir.
Sorunları ve krizleri “Çürümeye” bırakarak çözmek ister ve süreçleri de “Kendisinden bağımsız” gelişiyormuşçasına yönetmeye/idare etmeye çalışır.
.
Altılı masaya adaylığını aylarca getirmemesi, kişi adı değil profil çizmesi vb. hepsi bundan dolayıdır.
.
Kendisiyle 1-2 kez bile toplantı yapmış olan kişiler bu “Geçiştiricilik” ten ne kastettiğimi bilir.
.
Kısacası;
Ortada öyle planlanmış bir ihanet falan yok. Kılıçdaroğlu ülkenin durumunu görüp masayı birleştirdiği takdirde seçimi kazanacağından %100 emindi.
.
Seçim sürecindeki hataların birçoğu da zaten bu emin oluştan kaynaklandı. Rehavet, sadece kendi mahallesine seslenmek ve birleştirmeyi gerçekleştirdiğinde kazanacağına inanmak.
.
Adaylık ısrarı da bundandı.
İYİP’e olan nefreti ve kızgınlığı (ki bunu bile açıktan yapmıyor; diyorum ya kendisinin yönetim modeli edilgen bir geçiştiricilik üzerine) ve önce DEVA’ya sonra da Özdağ’a yanaşarak İYİP’e alternatif ortak yaratma çabası da tüm bu planı İYİP’in bozduğunu düşünmesinden.
.
Kazanmak istemeyen bir lider bu kadar agresif bir adaylık dayatması yapmaz ve ikinci tur öncesi Özdağ gibi bir profille gizli ve tavizkar bir mutabakat metni imzalamaz.
.
Ancak şu da bir gerçek; Hem CHP Genel Merkezi'nin hem de Saray’ın en çok istediği CB adayı Kılıçdaroğlu idi.
.
Fakat bu bizi bir politikacının adaylığının karanlık bir el tarafından zorla dizayn edildiği sonucuna götürmez.
.
Ortada Kılıçdaroğlu'nun iradesinden bağımsız bir adaylaşma süreci yok.
.
Yerel seçimlerin kazanıldığı gece Kılıçdaroğlu Cumhurbaşkanlığı adaylığına karar verdi ve pandemi döneminde bunu dillendirmeye başladı.
Hatta işin iletişim boyutu bile yine o dönem başladı.
.
Maalesef bugün de muhalefet, bu fazla inanmışlığın psikolojik etkilerinden muzdarip halde.
.
Her şeyin ardında komplo ve karanlık bir insan grubu arayan kişilere kötü haber:
Türk siyaseti bu komploları ve stratejileri bile planlayamayacak planlasa bile kusursuz bir şekilde işletemeyecek vasat insanların elinde.”