Homo Egeos nedir bilir misiniz? Merak ettiniz değil mi?

Homo Egeos nedir bilir misiniz?
Merak ettiniz değil mi?
.
Ben de sosyal medyada ilk gördüğümde dikkatimi çekmişti.
Merakla okudum yazıyı...
Meğer bildiğimiz bir şeymiş.
Haydi siz de okuyun:
“Homo Egeos, ülkemizde Ege kıyılarında yaşayan, 50’li yaşlarını tamamlamış, hatta 60’lara merdiven dayamış erkek insanlara verilen isimdir.”
.
Anladınız mı?
Bakın nerede yaşadıklarını tarif etmişler:
“Homo Egeos’ların değişmez anavatanı Bodrum olup, bazıları farklı yörelerden de çıkabilir. Yaşam alanları genellikle kuzeyde Ayvalık, güneyde ise Göcek ve Ölüdeniz’e kadar ulaşır.”
.
“Yaşam alanı Ege derken,  kıyıdan fazla uzaklara gitmezler.
Yani onları Denizli'de filan göremezsiniz.”
.
“Homo Egeos, deniz börülcesi gibi su kenarında yaşamını sürdüren bir canlı türüdür.”
.
“Bu arkadaşlarımızın tipi genellikle meşhur şarkıcımız Fedon’a benzer.
Çoğunun teni maun bir masanın koyuluğuna ulaşmış, saçları genellikle uzun, yaşlı erkeklerde tamamen beyazlamış haldedir.”
.
“Uzaktan bakınca birden fazla üst üste takılmış bileklik, düğmeleri açık pamuklu gömleğin içinde görülen kolye hatta küpe gibi aksesuarlar hemen dikkatinizi çeker.”
.
“En sevdikleri mekânların barlar olduğunu söylemeye gerek yok.”
.
“Yetişkin bir Homo Egeos her gün düzenli olarak alkol tüketir.
Bazıları güne direkt olarak bira ile başlayıp ve akşama kadar aynı masada rakı ile devam etse de birçoğu bir bira ve çerez ile altı saat geçirebilir.”
.
“Çoğu Homo Egeos andropoz öncesinde karşı cinsle flört etme evresinde olduğundan,  tek başına oturur ve avını bekler.
Çoğu bekârdır.
Evli olanlarının eşleri ve çocukları başka şehirdedir.”
.
“Homo Egeos’un kalbi boştur.
Asla dolmaz. 
Onun kalbini dolduracak kadın henüz anasının karnından doğmamıştır.
Birisi ile ortak yaşam sürmek onun tabiatına aykırıdır.”
.
“Şehir demişken, Homo Egeoslar aslında büyük şehirlerden gelirler.
Belki de evrimleşirler demek daha doğru olur.
Kimse Homo Egeos olarak doğmaz.  Kurumsal hayattan çıkıp, vücudunu Egenin tuzlu suyuna ve güneşine bırakarak salamura olmuş sıradan insanlardır.”
.
“Ruhları da zamanla değişir. 
Kendilerinin yanık tenli bol aksesuarlı hallerine âşık olup narsizmle tanışırlar.”
.
“Çok ünlüleri vardır. 
Tanınırlar.
Ünsüzlerinin de birer Local Hero’ya dönüştükleri, ‘Filanca koyda bir Neco ağbimiz var efsanedir’ filan gibi nam saldıkları sıklıkla karşılaşılan bir durumdur.”
.
“Çoğunun da bir lakabı vardır.
Tanınsın tanınmasın arkadaşlarımız bar ve restoranlar başta olmak üzere çevrelerindeki hemen herkesi tanırlar.
Gelir gruplarına göre pahalı mekânlardan en salaşlarına ve özellikle de teknelere musallat olup takılan Homo Egeos’lar mevcuttur.”
.
“Homo Egeos’ların hayatı genellikle kalp krizi ile son bulur.”
.
“Otçul (!) geçmişleri, özensiz beslenme alkol, sigara onları bu keyifli yaşamdan fazla süründürmeden çekip alır.”
.
“Sanılanın aksine hemen unutulurlar.
Zira yerleri hemen yenileri ile dolar.
Nadiren mekân işleten ve hala çalışan ve maddi durumu çok iyi Homo Egeoslar olabileceği gibi, borç-harç içinde kuyruğu dik tutup yaşayanları da vardır.”
 
KUL HAKKI
Adam İYİ Parti’nin oyları ile belediye başkanı seçilmiş.
Halk kendisine, hem partisinden dolayı, hem de iktidara muhalif olduğu gerekçesi ile oy vermiş.
.
O ne yapmış?
.
Partisinden istifa ederek iktidardaki AKP saflarına geçmiş.
.
“Ben daha iyi hizmet alabilmek için böyle davrandım” deme şansı yok.
Muhalefet partisinden aday olurken böyle olacağını bilmiyor muydu?
Bal gibi biliyordu…
.
Seçim süresince iktidara söylediği onlarca laf ne olacak?
Unuttu mu acaba?
Yoksa kulak arkası mı etti?
.
Seçmen olarak düşünsenize;
AKP iktidarını sevmiyorsunuz.
“Sırf onlar kazanmasın” diye kazanabilecek muhalefete oy vermişsiniz.
Ve sonuçta sizin adayınız kazanmış.
Sen ve senin gibi düşünenler “Kazandık!” diye bayram yapmış, kutlamalar, konvoylar düzenlemiş filan…
.
Sonra?
.
Adam Sarayda rozet taktırıyor.
.
Şu mübarek günde, “Kul Hakkı” dedirtecekler illa.
 
AYI RÜSTEM
Bizim kahvehane malumunuz.
Artık hepinizin bildiği üzere sanki ülkenin minyatür halini yaşıyoruz.
.
İktidarcılar, muhalefetçiler, simitçiler,
esnafçılar, emekçiler, emekliler, dullar, yetimler hepsi mevcut.
.
Sakini var, hararetlisi var, sahtekârı var, namuslusu, akıllısı, çobanı, uyanığı, dincisi, dinsizi kimi arasan bizde.
.
Evlisi, evsizi, sinirlisi, sakini, beleşçisi, yancısı dolu.
.
Sebahattin var, ön adı Hacı.
“Hacı n’aber” şeklinde hitap edildiğinden ilk defa tanışan herkes hakikaten hacı zannediyor.
.
Hâlbuki tam tersi.
Adamda inanç namevcut.
.
Kendisine, “Oğlum Sebahattin, bırak şimdi şu politikaları artık yaşını başını aldın, namaza başla, gerekirse Hac’ca git” denilse de pek umursamıyor.
“Ben böyle iyiyim” diyerek geçiştiriyor.
.
Sebahattin ağabey bizim kahvenin olmazsa olmazıdır.
Yeni haberleri hep ondan duyar millet.
.
Erkenden kalkıp bütün gazeteleri okur, televizyon kanallarında haber kanalları seyreder öylece erkenden gelir kahveye.
.
Çayını istemeye utanır da gidip kendisi almaya kalkar.
Tabi sabah erkenden daha ocakçı gelmediğinden benim getirmemi de istemez; “Rüstem kardeş sen otur, zaten bütün gün yorulacaksın, ben gidip alırım” diyerek alır çayını.
.
Kimseye hakkı geçmemiştir.
Kimseden yardım filan istemez.
Ama birisi yardıma muhtaç olsa en önde koşar gider.
Ev mi taşınacak?
Yeni taşınılan dükkânda temizlik mi yapılacak?
Hep oradadır.
Ayrıca maddi olarak da yardım eder.
Yeter ki ihtiyacı olduğuna inansın, cebindeki son kuruşu verir.
.
Muğla’dan Ormandan Müdürlüğü’nden emekli olmuş gelmiş buraya yerleşmiş.
Gelme sebebi de kızının burada üniversite kazanması.
Karı-koca takılmışlar kızlarının peşine gelmişler buralara.
Kızları mezun olmuş evlenmiş onlar hala buradalar.
.
Babası Hac’ca gitmeyi çok istemiş ve kendisine “Hacı” olarak seslenilmesini istemiş.
Nasip olmayınca oğlu Sebahattin ağabeyin ön ismini “Hacı” koymuş.
.
Bazen kahvede mahalle imamlarıyla uzun uzun tartışmaları oluyor ve dinle ilgili söyledikleri hocaları kızdırıyor ve ona, “Yahu adın bile Hacı, bırak bu işleri” diyenlere cevabı çok sert oluyor.
“İşte gördünüz benden Hacı, sizden de Hoca olmaz” deyiveriyor.
.
Aman aman bir karışıyor ortalık;
“Vay sen kimsin de benim Hocalığımı tartışıyorsun?”
“Vay senin bilgin ne kadar da beni sorguluyorsun?” şeklinde Sebahattin ağabeyin üzerine yürüyorlar resmen.
O hiç aldırış bile etmiyor.
“Oturun yerinize maaşlılar sizi” diyerek geçiştiriyor.
Ortalık sakinliyor, hocalar çayları bitince hemen kahveyi terk ediyorlar.
Kahve cemaati Sebahattin ağabeye kızıyor;
“Çok ayıp ettin, böyle yapmaman gerekirdi.”
“Ne istedin adamlardan, onlar da görevini yapıyor.”
Sebahattin ağabeyin umurunda değil.
“Bazen hak ediyorlar” diyerek çayını içmeye devam ediyor.
.
Geçtiğimiz günlerde bizim mahalleden Eşref Amcanın eşi Hatun teyze vefat etti.
Sebahattin ağabey başta olmak üzere biz mahalleliler Eşref amcaya yardıma gittik.
Rahmetli Hatun teyzenin cenaze işlerini koşturduk, hastane işleri, belediye işleri hallettik.
.
Sıra geldi Cenaze namazına.
Haliyle en önde saf tuttuk, yanımızda da Sebahattin Amca vardı.
İkindi namazını kıldıran İmam, cenaze namazı kıldırmak için dışarı çıktığında en önde bulunan Sebahattin ağabeyi göründe yanına geldi ve kulağına eğilip, “Bak gördün mü? Sen ne yaparsan yap, ne dersen de, sonunda dönüp dolaşıp benim elime düşeceksin!” demesin mi?
.
Sebahattin ağabey bunu duyunca çok sinirlendi ve saftan çıkarken hocaya dedi ki: “Tartışma istiyorsan kahveye gel, seni orada bekleyeceğim” dedi gitti.
.
Cenazeyi defnettikten sonra kahveye döndüğümüzde Sebahattin ağabey orada bekliyordu.
Sinirleri hala yatışmamıştı.
“Nerede o, gelmedi mi sizinle?” diye sordu.
Bizden “Hayır” cevabını alınca kalktı gitti.
O günden sonra kahveye ne Sebahattin ağabey geldi, ne de hocalar…